'KCK' operasyonları 9. yılında: Daha da geriye giden bir süreç yaşanıyor

  • 09:02 13 Nisan 2018
  • Hukuk
DİYARBAKIR - "KCK" adı altında 14 Nisan 2009'da hayata geçirilen siyasi soykırım operasyonları 9 yılı geride bırakırken, Kürt halkının temsilcileri yine rehin tutuluyor. Avukat Reyhan Yalçındağ, "Son 9 yılda hukukun üstünlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsız karar verebilmesi adına daha da geriye giden bir süreç yaşanıyor. Bunun tanıklığını yapmak biz hukukçuları da üzüyor" dedi. 
 
 PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 13 Nisan 2009 tarihinde yerel seçimler sonrası yaklaşık 2 ay sürecek tek taraflı ateşkes kararı açıklamasının ardından Türkiye'de "demokratik açılım" söylemleri yükselmeye başlamıştı. Bu gelişmeler yaşanırken hemen sonrasında 14 Nisan 2009'da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "KCK" operasyonları başlatılarak, Kürt siyasetçiler gözaltına alınıp tutuklandı. Operasyonlar, Kürt siyasetçi, gazeteci, avukat, öğrenci, insan hakları savunucuları, sağlık emekçileri, STK temsilcileri de dahil binlerce kişinin tutuklanmasıyla Türkiye ve Kürdistan kentlerinde devam etti. 10 bine yakın siyasetçinin tutuklandığı siyasi soykırım operasyonları 9 yıldır devam ediyor. 
 
Kürt Özgürlük Hareketi, "KCK" operasyonlarında tutuklananları daha çok "müzakere" sürecinde Kürt Hareketi'ne geri adım attırmak için tutulan "rehineler" olarak değerlendirdi. 2014 senesinde diyalog döneminin başlamasıyla birlikte bir takım yasal değişikliklerin yapılması, tutuklama sürelerindeki yeniden düzenleme sonucu tutuklu bulunan Kürt siyasetçiler 5 yıl boyunca tutuklu kaldı. Diyarbakır'da siyasetçilerin yargılandığı "KCK Ana Davası" geçen yıl sonuçlanırken, 111 kişiye ceza yağdırıldı. 
 
Operasyonların sebeplerini, ne amaçla yapıldığını ve günümüzde devam ettirilen siyasi soykırım operasyonlarıyla olan ilişkisini avukat Reyhan Yalçındağ değerlendirdi.
 
'Kararı veren yargıçlar FETÖ'den tutuklu'
 
Reyhan, "KCK" adı altında yürütülen ve 9. yılı dolan operasyonlar sırasında birçok Kürt yerel yönetici, belediye başkanı, meclis üyeleri il- ilçe başkanları, kadın meclisi üyeleri, insan hakları savunucuları ve avukatın "cadı avı" şeklinde gözaltına alınarak tutuklandıklarını hatırlattı. Televizyonlarda farklı meslek gruplarından kişilerce Türkiye'de başlatılan "cadı avının" hukuki bir operasyonmuş gibi aktarıldığının altını çizen Reyhan, bu operasyonların psikolojik alt zemininin oluşturulduğunu kaydetti. Reyhan, yasaya aykırı bir biçimde ortam dinlemeleri yapan, teknik takip kararlarını veren, bu konuda talepte bulunan savcılıkların, yargıçların, emniyet müdürlerinin, kolluk personelinin ise neredeyse tamamının "FETÖ"den tutuklu veya ihraç olduğunu vurguladı.
 
'Yargı eliyle muhalif olan yasadışı gösteriliyor'
 
9 sene önce başlayan süreçte müvekkillerinin kaynağını Anayasadan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden alan haklarını kullanmak dışında herhangi bir yasaya aykırı durumlarının olmadığını ifade eden Reyhan, 
tutuklanan tüm müvekkillerinin hukuka aykırı fillerinin olmadığını açığa çıkarmalarına rağmen bir şartlanmışlık durumu olduğunu belirtti. Yargı eliyle siyaset hakkı tanımama ve yasadışı gösterme gibi bir girişimin devam ettiğini söyleyen Reyhan, darbe girişimi adı altındaki iç karışıklıkların failleri açığa çıktığı için Ergenekon, Balyoz vs. adı altında yapılan yargılamaların cemaatin gerçekleştirdiği kumpas olduğu sonucuna varıldığını aktardı.  
 
'DGM'leri kaldırdık' diyerek Ağır Ceza Mahkemelerini getirdiler'
 
Operasyonların bugün başka bir siyasi soykırım operasyonu olarak devam ettiğini belirten Reyhan, Meclis'in ikinci büyük muhalefet partisinin eş genel başkanlarının, milletvekillerinin cezaevinde olduğunu, kayyım atanan belediye başkanlarının tamamına yakın bir çoğunluğunun cezaevinde olduğu bir dönemden geçildiğini vurguladı. Reyhan, "Her fırsatta 'DGM'leri kaldırdık' deniliyor ancak bu sefer de Özel Yetkili Mahkemeler bu KCK yargılamalarını yapıyor. 'Özgürlükler hakimi' adı altında getirdiğiniz yargıçların tamamı bugün 'FETÖ'den tutuklu vaziyette. Bu yargıçların hukuka aykırı ceza verdikleri ispatlandı, özel yetkili mahkemeler lağvedildi ancak şu anda da bu yargılamalara bakan Ağır Ceza Mahkemeleri aynı kararları veriyor" diye konuştu. 
 
'Kararlar Anayasa baypas edilerek veriliyor'
 
Anayasaya aykırı bir şekilde dokunulmazlıkları kaldırıldığı halde fezlekelerine dahi bağlı kalmaksızın milletvekillerinin tutuklu yargılandıklarını belirten Reyhan, mahkemelerin kendi Anayasasına aykırı kararlar verdiğini belirtti. Tutuklu milletvekillerini ve HDP eşbaşkanlarını hatırlatan Reyhan, "Bu insanlar yalnızca basın açıklaması yaptıkları, düşünce özgürlüklerini kullandıkları, kaynağını Anayasadan alan siyasi parti faaliyetinde bulundukları için tutuklular ve cezalandırılıyorlar. Bir Anayasa var dokunulmazlıkların nasıl kaldırılacağı belli ancak Anayasa tamamen baypas edilerek dokunulmazlıklar kaldırılıyor" ifadelerini kullandı. 
 
'Dava dosyaları basın açıklamalarından oluşuyor'
 
9. yılında o günden bugüne ifade özgürlüğünün büyük bir saldırı altında olduğunu ifade eden Reyhan, dava dosyalarının neredeyse tamamının konuşmalar ve basın açıklamalarından oluşmasına rağmen müvekkillerinin belediye başkanı veya milletvekili olduklarını ispatlamakla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Reyhan, şöyle devam etti: "Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin karar altına aldığı üzere basın açılmaları yasadışı faaliyet değil Anayasada koruma altında olan siyasi parti faaliyetleridir. Ama bugün yüzlerce seçilmiş cezaevinde, her gün yenileri ceza almaya devam ediyor. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Son 9 yılda hukukun üstünlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsız karar verebilmesi adına değil pozitif bir merhale geçirmemiz daha da geriye giden bir süreç yaşanıyor. Bunun tanıklığını yapmak biz hukukçuları da üzüyor. Hukukçu kimliğimizle bu süreçte hukukun genel ilkelerine ve yasal mevzuatına bir bütünen aykırı olduğunu görüyoruz. Bu nedenle de mücadele etmeye devam edeceğiz."