
Gülser Yıldırım: Hükümet barış masasına oturduğu Kürtlerle savaşıyor
- 17:11 9 Nisan 2018
- Hukuk
MARDİN - HDP’li Gülser Yıldırım, “Örgüt üyeliği” ile suçlandığı duruşmada, Hükümeti’n “Barış süreci”nde masaya oturduğu Kürtlerle bugün Efrin’de savaştığını belirterek, “Bizim bir eksikliğimiz ya da bir özür borcumuz varsa o da halkımızadır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım hakkında 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanması ardından " Örgüt üyeliği" suçlamasıyla açılan davanın 4'üncü duruşması Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde 18 aydır tutuklu bulunan Gülser Yıldırım, ilk kez duruşma salonuna getirildi. Basının alınmadığı duruşmada ilk defa hâkim karşısında savunma yapan Gülser, Türk Silahlı Kuvvetleri ve bağlı grupların Efrîn’e yönelik saldırılarına değinerek, “Türkiye dün barış masasında oturanlarla bugün Efrîn’de savaşıyor” dedi.
Gülser, savunmasında şöyle dedi: “Sadece Mardin değil bütün Türkiye halklarını temsil ediyorum. Demokratik bir Türkiye için tüm Türkiye halkları temsil ettiğim siyasi partiye milyonlarca oy vermiştir. Parti olarak savunduğumuz ilkelerden Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşıladığından halk tarafından ayrıca kabul görmüştür. Olağan koşullarda halklar Türkiye’de özgürce taleplerini dile getirebilmektedir. Cumhurbaşkanı tarafından sürekli halkın iradesinden bahsedilmekte ancak konu bizim partimiz olunca temsilden bahsedilmemektedir. Anayasal haklarımız gasp edilmiş ve gasp edilmeye devam edilmektedir.
Söylemlerim başkaldırı değil ahlaki söylem ve taleplerdir
Bize karşı yapılan saldırılara karşı çıktığımızda Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Kürt halkı bizim kardeşimizdir’ demektedir. Neden Kürt halkı diğer halklarla eşit haklara sahip değildir ve bu yönde çaba sarf edilmemektedir. Benim gibi birçok milletvekilli de tutuklanmış ve milletvekilleri ellerinden alınmıştır. Yaşanan sıkıntıları anlatmak için yeterli kadar zaman olduğunu düşünmüyorum. Yargılamaya konu olan olaylar da benim söylemlerinden ve konuşmalarımdan kaynaklanmaktadır.
Doğruya doğru dediğim ve halkımın meşru haklarını savunduğum için bu yargılama yapılmaktadır. Benim söylemlerim bir başkaldırı isyan değildir. Benim söylemlerim vicdani ve ahlaki söylem ve taleplerdir. Mevcut durumda mevcut iktidarın karşısında olan herkese bu durum yaşatılmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen medya, akademisyen, memur, öğretmen, hâkim, asker, işçi velhasıl kim varsa hedef alınmıştır. Buna en güncel örnek Boğaziçi Üniversitesinde ki öğrencilerin durumudur.
Yargı bağımsız değildir
Yaptığımız meşru faaliyetler bölücülük olarak addedilmektedir. Kendisine Türk diyen hangi Cumhurbaşkanı milletini bu kadar kutuplaştırıp bu kadar ayrıştırmıştır. Bu antidemokratik uygulamaların bir an önce son bulmasını temenni ediyorum. Ancak çektiğimiz bunca eziyete rağmen bu haksızlıkların bitmediğini görmek beni üzmektedir. Kanunları bu kadar açık şekilde çiğneyen Cumhurbaşkanının yaptıkları gözler önündedir. Yaşananların toplumun hafızasından silinmek istenmesi bizce ahlaki ve insani değildir. Yargının bağımsız olmadığı, kanunsuzluğun hat safhada olduğu bir ortamda toplum nasıl refaha kavuşacak merak ediyorum.
Dün masaya oturanlar bugün savaş ilan etti
Dün barış sürecinde muhatap kabul ettiği kişilerle bugün Efrîn’de savaştığı kişiler aynı kişilerdir. Dün barış masasında bulunanlar bugün düşman ilan edilmişlerdir. Eğer gerçekte samimi davranılacaksa çatışma ve kavga ile bu sorunun çözülemeyeceği ortadadır. Bu kavga ülkenin çıkarına değildir. Biz de bunu savunuyoruz. Barışın tesisi için çaba sarf ediyoruz. Bir kadın, bir anne ve bir vekil olarak bunu savunuyorum. Kadına yapılan saldırılar aynı zamanda topluma karşı yapılmıştır. Kadın, toplumun temellidir. Kadın hakları konusunda Arabistan’da dahi gözle görülür adımlar atılmakta iken AKP iktidarı tarafından tam tersi adımlar atılmaktadır. Bizlere karşı bu kadar hızlı şekilde yargı süreci başlatılırken neden kadına yönelik şiddet olaylarında yargı bu kadar hantaldır.
Vicdanım rahattır
18 aydır tutukluyum. Hiçbir zaman yargılanmaktan çekinmedim. Yargılamama sebep olabilecek bir suç işlediğimi düşünmüyorum. Verilecek karar benim suçluluğuma ispat oluşturmaz. Çünkü vicdanım rahattır. Söylediklerim ile yaptıklarım aynıdır. Türkiye halklarını sevmemizin temelinde inkâr değil eşitlik ve demokrasi inancı vardır. İki kişi arasında problem vardı, bugünde var, belli ki yarın da olacaktır. Ancak bunun müsebbibi biz değiliz. Yok, sayılan, inkâr edilen, evleri yakılan biziz ancak terörist diye itham edilen de biziz. Bunun adı adalet değildir. Bizim bir eksikliğimiz ya da bir özür borcumuz varsa o da halkımızadır. Son olarak Cumhurbaşkanı, ÖSO ile yaptığı ortaklığını Kuvvayi Milliye ruhu ile özdeşleştirmiştir. Ancak ÖSO çeteleri Efrîn’e girdikten sonra şehri yağmalamıştır. Kürt halkının mitolojik açıdan sembolü olan bazı heykeller el konulmuştur. Bu millete lazım olan ÖSO ile olan kardeşlik midir yoksa kendi halkı ile olan kardeşlik midir? Şimdiye kadar yaşanan tüm sıkıntılara rağmen Kürt halkı yine de kardeşlik demiş ve barıştan yana olmuştur. Tarafıma yönelik suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum.”
Gülser’in ardından savunma yapan avukatları, müvekkilleri için tahliye talebinde bulundular.
Davanın karar duruşması, 19 Nisan’da görülecek.