
Aysel Tuğluk’un yargılandığı davanın duruşması başladı
- 14:59 16 Mart 2018
- Hukuk
ANKARA- Tutuklu yargılandığı davanın 3'üncü duruşmasında savunma yapan HDP eski Eş Genel Başkan yardımcısı Aysel Tuğluk, DTK'nin illegalize edilmesine tepki gösterdi. Aysel, "DTK yasaldır. Terörize edip, kriminalize etmenin çözüme bir katkısı yoktur. Çözüm sürecinde hükümet yetkililerinin ‘ne söylerseniz söyleyin. Her türlü düşünce ifade edilebilir. Yeter ki silah olmasın’ çağrıları vardı" dedi.
HDP önceki dönem Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un tutuklu yargılandığı davanın 3'üncü duruşması Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya HDP Milletvekilleri Meral Danış beştaş, Hüda Kaya, Sırrı Sakık, Besime Konca ve çok sayıda partili katıldı.
'Mesele Kürtler olunca gerisi teferruat'
Duruşma savcının mütalaayı okumasıyla başladı. Ardından Aysel Tuğluk savunmaya geçti. Hakkında açılan davanın hukuki dayanaklardan yoksun, siyasi saiklerle hazırlandığına dikkat çeken Aysel, iktidarın toplumsal muhalefete, sivil toplum örgütlerine dönük baskılama politikasının yargı eliyle devam ettiğini söyledi. KCK adı altında operasyonları yapan emniyet görevlilerinin, savcılarının, hakimlerinin şuan da FETÖ üyesi olmaktan yargılandığına dikkat çeken Aysel, “FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden iktidar FETÖ’nün hazırladığı kumpas davalarını devam ettirerek, Kürt siyasetçilere demokratik muhalefeti baskılama unsurunu devam ettirmektedir. Balyoz, Ergenekon gibi dosyaları düşürenler KCK davalarını düşürmek bir yana yeni dosyalarla Kürt siyasetçiler baskılanmaktadır. Mesele Kürtler olunca gerisi teferruattır" dedi.
'Mahkeme bir an önce ceza verme niyetinde'
Türkiye'de yargı bağımsızlığının kalmadığını, yasama, yürütme ve yargı arasındaki ayrılık ve ilkelerin ortadan kaldırıldığını ifade eden Aysel, "Bütün yetkiler tek elde toplanmıştır. Esas sorunda budur. Dolayısıyla burada bağımsız ve adil yargılamadan söz etmek mümkün değildir. Hüküm verilmiş ceza kesilmiştir aslında. Öyle ki mahkeme heyeti biran önce karar vermek istemektedir. Bugüne kadar lehime olan kararların araştırılması, lehime olan delillerin dosyaya konulması hususundaki hiçbir talebimiz kabul edilmemiştir. Bu talepler heyetinizce dosyayı uzatmak istediğimize dair yorumlar yapılmıştır. Öyle bir acele edilmiş ki ilk duruşmada dosya mütalaa için savcılığa verilmiştir. Adil ilkesi yargılanma ihlal edilmiştir" diye konuştu.
'Demokratik toplumun gereği budur'
"Burada yargılanan ben değilim benim şahsımda Kürt halkının, demokrasi, eşitlik, adalet ve özgürlük talepleri ile toplumun örgütlenme hakkı yargılanmaktadır" diyen Aysel, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin iktidar baskısı olmadan ulusal ve uluslararası alanda anayasal güvence altına alındığını aktardı. Aysel, “Bu yargılama ile hukuk devleti ortadan kaldırılmakta, biat etmeyen, muhalefet eden herkes soruşturmaya uğramakta, toplum örgütsüz bırakılmaya çalışılmaktadır" ifadelerini kullandı.
Dava konusu olan DTK'nin 2007’de kurulduğunu ve bugüne kadar da bütün çalışmalarını kamuoyuna ve basına açık bir şekilde sürdürdüğünü vurgulayan Aysel şöyle konuştu:
"DTK’yi kriminalize etmek Kürt halkının siyaset yapmasına, Kürtlerin sosyal, ekonomik, kültürel ve kimlik sorunlarına ilişkin çalışmaları engellemekten başka bir şey değildir. Kürtleri hapsetmek için bir gerekçeye ihtiyaç vardı. Bu da DTK’yı illegalize tekme ile ortaya kondu. Aksi takdirde 11 yıldır kesintisiz ve aktif çalışma yürüten bir sivil toplum kuruluşunun biran da KCK’nin Türkiye’ yapılanması olarak gösterilmesinin başka bir izahı yoktur. Sizlerde biliyorsunuz ki burada asıl mesele Kürt sorunudur. Ben iki dönem milletvekilliği ve Demokratik Toplum Partisi’nin Eşbaşkanlığı’nı yaptım. DTP’nin kapatılması ve siyaset yasağı ardından 2010 yılının sonunda DTK’nin eşbaşkanlık görevini sayın Ahmet Türk ile birlikte üstlendim. Siyasal çalışmalarımın her döneminde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele ettim. Halende buna devam ediyorum.
‘Kürt halkının özgürlük sorunu çözülmeden çözüm olmayacaktır’
Kürt halkının eşitlik ve özgürlük sorunu çözülmeden, Türkiye gerçek anlamda demokratikleşmeyecek ve kalıcı bir barış olmayacaktır. Biz siyasetçilerin en temel görevi toplumun sorunlarıyla dile getirmek, burada dava konusu yapılan demokratik özerklik modeli, Kürtlerin sorunlarını değil Türkiye’de yaşayan bütün halkların sorunlarına çözüm olma halkın yerelden siyasete katılmasını esas alır. Halkların, inançların özgürlüğünü esas alarak bir arada ve demokrasi içinde yaşamasını esas alarak yaşamın projesidir. En son yapılan seçimlerde HDP’ye verilen 6 milyon oyla da bunun etki alanı çoktur. Her siyasal partinin, grubun veya STK’nın ülkenin sorunlarına ilişkin projeleri vardı ve olmalıdır. Demokratik toplumun gereği de budur. Bu projenin dava konusu olması aslında Türkiye’nin demokrasisinin sorgulanmasıdır."
‘Özerklik modeli HDP’nin tüzüğünde de vardır’
DTK döneminde yapılan özerklik çalıştayının suç olarak gösterilmesine tepki gösteren Aysel, çalıştaya katılanların isimlerini paylaşarak, savunmasına şöyle devam etti: “Toplantıda özerklik modeline ilişkin çok boyutlu bir tartışma yaşanmış ve bu sonuç kamuoyuyla paylaşılmıştır. Demokratik özerklik aynı zaman da HDP’nin tüzüğünde de vardır. Bu model sadece Kürtler ile ilgili değildir. Tüm Türkiye coğrafyası için önerdiğimiz çözüm modelidir. Etnik sorunların olduğu birçok ülkede bu uygulanmış, sonuç vermiş modellerden de yararlanarak, kendi modelimizi de yaratabiliriz dedik. Özellikle demokrasi kelimesinin bilinçli kullandık ki başka anlamlara yol açmaması için.İddia makamı özerklik modelini ülkeyi bölme şeklinde adlandırması gerçeği yansıtmamaktadır. Aksine Türkiye’de çok büyük acılara yol açan ve Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne dair bir çabadır. Bu çabaya değer verilmesi gerekir. Üzerinde bir tartışma yürütülmesini beklerken, en demokratik talebin suç olarak siyasi baskı aracı olarak kullanılması akla ziyandır.
'Faaliyetler kamuoyunun denetimine açıktır'
2012’deki uzlaşma komisyonu Türkiye’nin bütün bölgelerinde toplantı yapıp, görüşmeler alındı. Anayasa komisyonu tüm kesimleri dinledi. DTK’de bu komisyonda dinlendi. TBMM kayıtları var. Başlık DTK, Anaysa konusunda görüş ve taleplerinize başvurulması demokratik halkların gerekliliğidir Sayın Cemil Çiçek tarafından verildi. Ahmet Türk, Nurhatay Altun, talepleri sundular. DTK’nin o dönemde 6 sayfalık öneri sunduğunu ve içerisinde demokratik özerklik modelini sunduğunu söyledi. Gizli saklı yapılan bir şey yok. Yapılan çalışmalar TBMM’ye kadar götürülmüştür. Toplumsal barışı esas alan siyasal ve toplumsal çalışmalar yürüten bir kuruluştur. DTK’nin faaliyetleri kamuoyunun denetimine açıktır.
‘Mütalaa benim vekilken yürüttüğüm çalışmalarla doldurulmuş’
Sonuç olarak iddianamenin kopyası mütalaa benim örgüt yöneticisi olduğumu kanıtlamaya çalışıyor. Epeyce zorlanarak yalan yanlış bilgilerle vekil olarak yürüttüğüm siyasal çalışmalar eklenmiştir. Siyasi kasıt olunca hukuki mesnet aranmıyor. Son dönemlerde yargıyı böyle çalıştırmak adet oldu. Ama bizler hukuku savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Siyasi Saiklerle ile hazırlanan iddianame Türkiye’deki temel hak ve özgürlüklerin ihlal ediliyor. Siyaset yapmak, düşünce ifade etmek, örgütlenme hakkı darbeleniyor. Bu temeldeki anayasal hak ve düşünceler ayaklar altına alınmış anayasa ihlal ediliyor. Uluslararası sözleşmeler ihlal ediliyor, Türkiye’de yargı bağımsızlığı yok ediliyor. Bu ahlaka akla zarar yasaları değiştirmediği gibi hukuksuzluğu derinleştiriyor.
'Yargı buna alet olmamalıdır'
Çözümün sağlanması kanın durması için yapılan görüşmeler suç değildir. Asıl suç bu yoldan dönmek ve kendisinin dışında yürüyenlere tuzak kurmak, hapsetmektir ve cezalandırmaktadır. Yargı buna alet olmamalıdır. Bunun yolu da öncelikle hukuka bağlı kalmaktan geçer. Bana hedeflenen kişilere yönelik bilişim komplosu ve siber suç var. Yargılamada ceza kesmesi noktasında acele ediyor. Suçluluğumu ispata çalışırken, yargılama kriterleri ihlal edilerek, delil inceleme hususu kabul edilmedi. Adil yargılama incelemedi. Örgüt yöneticisi olduğum iddia edilirken, internetten talimat alan bir yönetici olur mu bunun akla mantığa sığar mı? İddia makamının telefonuma nereden geldiği bilmeyen bir mesajın suç olarak yansıması da delil bulmakta ne kadar zorlandığının göstergesidir. Karar verme adil mi değil mi siz belirleyeceksiniz? Bu dava Türkiye siyasi tarihine kara çentik olarak girdi. Yargı ya girmesin."
Duruşma avukatların savunmasıyla devam ediyor.