
Cizre’nin hukuk mücadelesi: Kapanan dosyalar ve takipsizlik kararları
- 09:01 14 Aralık 2017
- Hukuk
ŞIRNAK - Cizre’de sokağa çıkma yasağı ve katliamın üzerinden iki yıl geçti. Katliama ilişkin pek çok dosya ‘hukuka uygun’ denilerek takipsizlik kararıyla sonuçlandı. Cizre bodrumlarına ilişkin hukuki sürecin takipçisi olan avukatlardan Newroz Uysal, “Şuana kadar 38 dosya takipsizlik kararı verilerek kapatıldı. Faillerin yargılanması için değil dosyaların üstü kapatılsın diye çaba harcanıyor” dedi.
Şırnak'ın Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından iki yıl geçti. Tüm saldırı ve katliamlara rağmen direnişin nabzının bir an olsun düşmediği Cizre’de YPS’nin açıkladığı bilançoya göre 300’den fazla yurttaş yaşamını yitirdi. Bodrumlarda mahsur kalan yurttaşların katledilmesine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu ise takipsizlikle sonuçlandı. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, üç bodrumda yaşamını yitiren bazı kişilere ilişkin yapılan şikâyete dair, "Olayda hukuka uygun sebeplerin mevcut olduğu anlaşıldığından" kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi.
Savcılık, her 3 bodrumda katledilen 20'den fazla yurttaşın "örgüt üyesi" olduğunu ileri sürerek, operasyona katılan asker ve polislerin Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen “meşru müdafaa” temelinde hareket ettiklerini savundu. Öte yandan “meşru müdafaa” sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil tespit edilmediği de kararda yer aldı.
Karara itiraz eden avukatlar ise katliamın üstünün örtülmek istendiğine dikkat çekti. 79 gün süren sokağa çıkma yasakları boyunca yurttaşların maruz bırakıldığı hak ihlalleri ve yargının cezasızlık politikasını değerlendiren Avukat Newroz Uysal, ‘bodrumlar’ sürecinden bu yana sürdürdükleri hukuksal mücadeleyi anlattı.
‘Operasyonlar gerekçe gösterildi’
Devletin 2016 yılı içerisinde yapmış olduğu operasyonlara hukuku da alet ettiğini dile getiren Newroz, “Sokağa çıkma yasağı’ adı altında bir nevi OHAL ya da sıkıyönetim benzeri bir hukuksuzlukla ilan ettiği süreçte aslında operasyonlar faaliyetin gerekçesi ve bir devamı olarak saydı. Bu süreçte en fazla etkilenen yerlerden biri de Şırnak’ın Cizre ilçesi oldu. Aslında Şırnak bölgesinin tamamı ama bilhassa Cizre’ de 9 günlük Eylül yasağından sonra 14 Aralık ile 2 Mart arasında 79 gün aralıksız süren bir 2’nci sokağa çıkma yasağı hayata geçirildi” diye hatırlattı.
‘Dünya kör, sağır, dilsizi oynadı’
Yasağın ilan edildiği 14 Aralık tarihinden 24 Ocak tarihine kadar olan süreçte tekil ölümlere tanıklık ettiklerini ve bu süreçte bebek ve yaşlıların katledildiğini söyleyen Newroz, 24 Ocak tarihinden sonra ‘bodrumlar’ sürecinin başladığını belirtti.
Bodrumlarda mahsur kalan yurttaşların kurtarılması için tüm dünya kamuoyunun bilgilendirildiğini belirten Newroz, “Ancak ne yazık ki tüm girişimlere rağmen dünya siyaseti kör, sağır ve dilsizi oynadı. Üç bodrumda da insanların yakılarak ya da bomba patlaması ile katledilmesine seyirci kalındı. O noktadan sonra her üç adreste bulunan herkes yaşamını yitirdi” dedi.
‘Mahkeme kendini asker yerine koydu’
Hukukçular olarak Anayasa Mahkemesi ve AHİM’e yaşam hakkı üzerine yapmış oldukları tedbir başvurularının ise reddedildiğini hatırlatan Newroz, “Türkiye’de Anayasa Mahkemesi kendini devlet, asker ve Genelkurmay yerine koyup süreci hukuken değerlendirmeden tedbir başvurularını reddetti” diye konuştu.
‘Mahkeme bulamadık’
“Avrupa insan mahkemesi yapılan tedbir başvurularından bir kısmını kabul etti ancak tedbir talepleri kabul edilenlerin hemen hemen hepsi hayatını kaybetti” diyen Newroz, “Bunlardan Cihan Karaman, Orhan Tunç hayatını kaybetmiş olsa da tek bir yaralı Helin Öncü kurtarıldı. Yaşanan durum hukuka aykırı olmasına rağmen bunu değerlendiren bir mahkeme bulamadık” diye ifade etti.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’nın "Olayda hukuka uygun sebeplerin mevcut olduğu anlaşıldığından" kovuşturmaya yer olmadığı kararını vermesini de değerlendiren Newroz, “Yani devlet yapmış olduğu katliamı her zaman örtmeye çalışır. Kişilerin diri diri yakıldığı otopsi raporlarında yazılmış olmasına rağmen savcılar katliamın üzerini örtmek için yarışıyor” dedi.
‘Cenazesini alamayan aileler var’
“Savcılar sanki olay yerine gitmişler gibi tutanaklarda imzaları var” diyen Newroz, bu durumu şöyle açıkladı: “O dönem kimi ailelerin kimyasal kullanıldığına dair iddiası vardı. Biz avukatlar olarak bu iddiaları ciddiye almak zorundaydık. Bunla ilgili de başvuru yaptık. Bizim itirazlarımız üzerine yapılan olay yeri incelemesinde bile savcı birinci bodrum diye tabir ettiğimiz Bostancı sokaktaki adrese girmedi. Güvenlik kaygısı ile dışarıda bekledi. Biz kendi avukat arkadaşlarımız ile içeriye girerek kendimizce delil toplama girişimlerinde bulunduk. Olay yaşandıktan sonra kimi rakamlar ortaya çıktı. 300 kişinin hayatını kaybettiği söylendi. Son iki yıllık hukuki süreç takibinde şu ana kadar cenazesini alan 250 ailenin olduğunu biliyoruz. Yine cenazesini alamayan 14 aile bulunuyor.”
‘Çok sayıda dosya kapandı’
Savcıların yaşanan katliama ilişkin yaptığı değerlendiremeden de bahseden Newroz şöyle konuştu: “ Bugüne kadar kişilerin nasıl öldüğünden ziyade ‘terörist midir değil midir’ diye değerlendirme yaptılar. Savcı bu değerlendirmeyi 35 günlük bebek Muhammed için de yaptı. Bizim kamu personeli dediğimiz devletin bilgisi dâhilinde yaralanan İrfan Uysal dosyasında için de yapıldı. Şuan savcılar ‘ben ne yapabilirim de ben bu kişiyi terörist olarak lanse ederim ve dosyayı kapattırırım’ derdine girdi. Bunu da yine elini güçlendiren tanıklar aracılığıyla yaptı. Birçok dosyada aslında var mı yok mu bilinmeyen gizli tanıklar ya da işkenceye maruz bırakılarak ifade verdiğini dile getiren gizli tanıklar var. Savcılık ölüm olayını araştırmadan ‘hukuken uygun bir ölümdür. Çünkü güvenlik güçleri ile çatışmaya girmiştir ve ölümü meşru müdafaadır’ deyip şuana kadar 38 tane dosyayı kapattı.”
‘İtirazlarımızın çoğu reddedildi’
Dosyaların kapatılmasına ilişkin itirazlarını da sunduklarını ifade eden Newroz, “İtirazlarımızın çoğu reddedildi. Şuana kadar onlarca dosyamızı Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Dosyadaki yargılama süreçlerimiz devam ediyor. Bunun yanında bizim bu yaşanan durumun bir de tanzim boyutu var. İdare Mahkemesi de dosyayı ele almak yerine reddetmekle yetiniyor” dedi.
Her üç bodrumda da savaş suçu işlendiğini dile getiren Newroz, “Bu soruşturma dosyalarının hiç birinde faili bulma derdi yok. Şuana kadar savcılığın ciddi anlamda araştırma yaptığı ve iddianameye dönüştürdüğü hiçbir dosya yok. Faillerin yargılanması için değil dosyaların üstü kapatılsın diye çaba harcanıyor” diye konuştu.