Bu da Kürtçe savunmaya kesilen cezanın faturası!

  • 09:10 8 Aralık 2017
  • Hukuk
Safiye Alagaş
 
MUŞ - Muş 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu olarak yargılandığı dava kapsamında siyasi faaliyetleri nedeniyle 10 yıl 7 ay hapis cezası verdiği DBP Muş eski Eşbaşkanı Nursel Yiğit’e Kürtçe savunma hakkını kullandığı gerekçesiyle ceza indirimi yapmadı. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi  (DBP)  eski Muş İl Eşbaşkanı  Nursel Yiğit, siyasi parti faaliyetleri kapsamında katıldığı yürüyüş, basın açıklamaları,  partisine gönderdiği rapor, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımlar ve yaptığı çalışmalara ilişkin tuttuğu notlar gerekçe gösterilerek, 14 Aralık 2016'da tutuklandı. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, Tarsus Cezaevi'nde tutuklu olan iki çocuk annesi Nursel hakkında, “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak”  iddiasıyla 8 buçuk yıldan 20 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. Nursel, Muş 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmada anadili olan Arapça'da savunma yapmak istedi ancak tercüman olmadığı gerekçesiyle talebi reddedildi. 
 
Kürtçe ve Arapça savunma talebi iki kez reddedildi
 
Ardından Kürtçe savunma yapmak isteyen Nursel’in talebi aynı gerekçeyle bir kez daha reddedildi. Nursel savunmasını Türkçe yapmak zorunda kaldı. Davanın son duruşmasının görüldüğü 26 Ekim'de ise Kürtçe savunma yapan Nursel, "Hayatım boyunca kimseye zarar verecek bir şey yapmadım" diyerek, beraatını istedi.  Kararını açıklayan mahkeme, Nursel'e iki ayrı suçlama nedeniyle toplam 10 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası vererek, hükmen tutukluluk halinin devamına karar verdi.
 
Kürtçe savunma suç 
 
Nursel, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 202. Maddesi’nde 2013 yılında yapılan değişikliğin ardından yürürlüğe konulan “anadilde savunma” hakkını savunma hakkını kullandığı gerekçesiyle verilen hapis cezasında TCK 62. maddesinde belirtilen takdiri indirimden yararlanamadı.
 Mahkeme gerekçeli kararında ise,  "Sanığın üzerine atılı suç açısından herhangi bir pişmanlığının bulunmaması, sanığın mahkeme aşamasında Türkçe bildiği halde ve konuşabildiği halde savunma hakkını kötüye kullanarak ve yargılamanın sürüncemede kalmasına neden olarak farklı dillerde savunma yapmak istediğini beyan ederek mahkemeye oyalaması nedeni ile verilen cezada TCK'nın 62/1 maddesi gereğince indirim yapılmasına yer olmadığına…" şeklinde ifadelere yer verdi.  
 
İndirim yapılmadı 
 
Nursel'e ayrıca, "örgüt propagandası" yaptığı iddiasıyla verilen 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasında da, "Yaptığı paylaşımlar nedeni ile pişmanlık duymaması, sanığın bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememiz heyetinde kanaatin oluşmaması" gerekçesi gösterilerek indirim uygulanmadı. 
 
Kürtçe isimler delil sayıldı
 
Yine mahkeme tarafından açıklanan gerekçeli kararda,  Nursel'in evinde bulunan Azadiya Welat Gazetesi'nin bir sayısı ile kendisinde ait olduğu ileri sürülen ajandada yazdığı "Azadiya Welat Gazetesinin dağıtımın artırılması" notuyla  "PKK ve KCK'nin adına faaliyette bulunduğu ve amacına hizmet" ettiğini ileri sürdü.  “Gazetenin dağıtımının arttırılması notu” üzerinden yorum yapan mahkeme,  Nursel'in, "Örgüte sempatizan toplamak için kitap, gazete ve dergi dağıttığını, bunların ise beyin yıkamak için etkili araçlar olduğu” iddiasında bulundu.  
 
Mahkeme anadilde eğitim talebine ‘örgüt talimatı’ dedi
 
Kararda, Nursel'in partisinin siyasi faaliyetlerine ilişkin tuttuğu ajandasında yer alan "Mele Muhammed Doğan" notunda geçen  "Mele" (imam)  sözü için  "Mele isminin KCK sözleşmesinde örgütün din görevlilerine verdiği isim olduğu" ifadesi kullanıldı.  Kararda, Nursel'in ajandasında yazdığı, Kurdi-Der (Kürt Dili Araştırma Derneği) için ise, “Kürdi-Der'in yapısı incelendiğinde PKK ve KCK tarafından Kürt dilinin sahiplenilmesi, Kürtçe eğitimin bir hak olduğunun müzahir kitleye benimsetilmesi, üniversiteler bünyesinde Kürdoloji kürsülerinin kurulması amacı ile bu derneğin kurulmuş olduğu. Kürdi-Der'in PKK ve KCK'nin amaçlarına ve yapılanmasına hizmet ettiği, bu faaliyetler kapsamında sanığın örgütün yapası içerisinde bulunduğu hususunda delilin oluştuğu" ifadeleri kullanıldı. 
 
DBP için skandal tanımlamalar 
 
Mahkeme Nursel'in "siyasi parti kimliği kullanarak açıkça örgütün amaç ve hedeflerine hizmet ettiğini" iddiasında bulunduğu kararında,  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca denetlenen, resmi ve yasal bir parti olan DBP için skandal değerlendirmede bulunuldu. Kararda, "DBP tarafından düzenlenen ve ele geçirilen bütün raporların neticesinde Demokratik Bölgeler Partisi faaliyetlerinin PKK ve KCK'nin talimatlarından bağımsız olmadığı…  KCK tarafından yapılan her çağrı sonrasında DBP Genel Merkezi tarafından aynı tarihli bir genelgenin düzenlediğini DBP il ve ilçe teşkilatları tarafından basın açıklaması, yürüyüş ve oturma eylemlerinin düzenlendiği…  Bu sayede KCK çağrılarının halk tabanında doğrudan destek ve tam bir karşılık bulduğu…" iddiasında bulunuldu. Nursel'in siyasi parti etkinlerine “örgüt talimatıyla” katıldığı, bunu  "DBP'nin kurumsal kimliğini kullanarak düzenlediği " öne sürülen kararda, Nursel'in "örgüt talimatlarıyla hareket ederek, KCK yapılanmasına dahil olduğunun kanaati oluştuğu"  savunuldu.
 
Siyasi parti faaliyetleri yargılandı 
 
Mahkemenin kararını değerlendiren Nursel'in avukatı Şeyhmus Bayhan,  mahkemenin verdiği karar ve gerekçeli kararda yaptığı değerlendirmelerin hukuk skandalı olduğunu vurguladı.  Kürtçe savunma hakkını kullandığı için mahkemenin müvekkiline verdiği hapis cezasında indirim yapmamasının hukuka aykırı olduğuna söyleyen Şeyhmus, müvekkilinin davanın başından beri Kürtçe konuşmak istediğini belirtti. Nursel'in Kürtçe savunma yapamadığı için iddianameye cevap vermek yerine mütalaaya cevap vermek zorunda kaldığını belirten Şeyhmus, müvekkilinin siyasi parti faaliyeti nedeniyle yargılanıp cezalandırıldığını ifade etti. 
 
Karara itiraz edildi
 
Şeyhmus, mahkeme kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve CMK'de belirtilen ayrımcılık yasağı, eşitlik ilkesi, adil yargılama hakkı ve herkesin kendi anadilde savunma hakkını ihlal ettiğini belirterek, karara karşı İstinaf (bölge) Mahkemesi’ne itirazda bulunduklarını söyledi.