
Hak savunucularının savunması devam ediyor:Pişman olacak hiç bir şey yapmadım
- 16:37 25 Ekim 2017
- Hukuk
İSTANBUL – Aylar sonra duruşması gerçekleşen hak savunucularından Özlem Dalkıran, 30 yıllık hak savunucusu olduğunu hatırlatarak, kendisine yönelik suçlamalara ve iddialara karşılık “Artık herkes büyük bir tehlike atındadır demektir” diye konuştu. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser ise "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiyorum. Çünkü pişman olacak hiç bir şey yapmadım İnsan haklarını savunmak dışında bir şey yapmadım" dedi.
İstanbul Büyükada’da "hak savunucularının güvenliği" konulu toplantı halindeyken gözaltına alınıp tutuklanan hak savunucuları ilk kez mahkemede savunma yaptı. 9’u tutuklu, toplam 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor. Hak savunucularının duruşması kimlik tespitlerinin ardından başladı. İlk sözü avukatlar aldı. Avukatlar duruşma salonuna alınmayan gazetecilerin ve gözlemcilerin salona alınmasını talep etti. Mahkeme başkanı bu talebi kabul etti. Fakat salon dışında tutuklu hak savunucularının birçok yakını duruşmaya giremedi.
Mahkeme Başkanı'nın duruşma salonunda Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'ni SEGBİS açmaması ve beyanları yazdırması üzerine avukatlar, SEGBİS sisteminin çalıştırılmasını talep etti. Talep karşısında Mahkeme Başkanı ise “Dünyadaki tüm uygar devletler kayıtlı mı duruşma yapıyor” diye yanıt verdi.
‘Birbirimizi biliriz tanırız’
Duruşmada ilk olarak savunmasını yapan insan hakları savunucusu Özlem Dalkıran şöyle konuştu: "3 aydan uzun süredir özgürlüğümden mahrum bırakıldım. Neden bilmiyorum. Elime ulaştığından beri iddianameyi defalarca okudum. Yine de bir grup hak savunucusunun bilgi artırmak için yaptığı bir atölye çalışmasının nasıl terörle bağlandığını anlayamadım. Hayatın bir ironisi olsa gerek. Stresle baş etmek için bir araya gelmiştik. Yüz gündür içeride olmanın stresini yaşıyoruz. Silahlı terör örgütüne yardım suçlamasını reddediyorum. Hayatımı şiddetsizliğe inanarak ve hak savunuculuğuyla geçirdim. Biraz biz kimiz onu söylemek isterim. Burada sanık ve seyirci sandalyelerinde olan herkes farklı mesleklerden olsa da hak savunucusudur. Birbirimizi biliriz, tanırız. Ne acı ki bir bölümüyle birlikte sanık sandalyesindeyiz. Hak savunucuları herhangi ayrım gözetmeksizin hak savunur. Bu nedenle de çoğunlukla ihlale uğrarlar. Bu alanda çalışanlar kendi ruh sağlıklılarını da korumak isterler. Bu atölye de böyle bir atölye. Toplantı gizli değil, kapalıdır. Atölye çalışması kararı IHOP'un (İnsan Hakları Ortak Platformu) Nisan ayı toplantısında alındı. Toplantı için İzmir de düşünüldü. İnsan ister istemez merak ediyor. Biz toplantıyı Mayıs’ta İzmir'de yapsaydık bugün burada olacak mıydık?"
‘Bilgi güvenliği önemli’
Özlem şöyle devam etti: "Bizim içerde konuştuğumuz verilerin korunması ve stresle baş etme yöntemlerinin, 'İnsan hakları savunucularının alanı değildir' deniliyor. Hak ve özgürlükler alanında çalışanlar ihlal edilenlerle çalışır ve bu insanlarla hareket eder. İhlal mağdurları hassas bilgileri hak savunucuları ile paylaşırlar. Bu bilgiler hassastır ve hekim- hasta, avukat- müvekkil hassasiyeti gibidir bu. Bu bilgiler önemlidir. Dolayısıyla bilgi güvenliği önemlidir. Başbakan Yıldırım, bilgi güvenliği konferansında ekonominin nasıl tehlikede olduğunu anlattı. Siber saldırılar ekonomiyi kötü etkiler. Bizim durumumuzda ise bu insan hayatını etkiler. Risklidir. Bu risk alınamaz. Toplantı mesajları genelde havuza gidiyor musunuz, denize gidelim, yemek nerede gibi mesajlardan da oluşuyor. Herkes konum bildiriyor.
‘Kodu hatırlamadım’
Özlem, son olarak şu sözleri kullandı: “2014'te Roboski derneğine para göndermişim. Dernek üç yıl sonra KHK ile kapatılmış. 3 milyon mültecinin yaşadığı bir ülkede vatandaşları bireysel bağış yapmaktan çekinir hale getirir böyle yorumlar. Bağış yaptığım Rojova Derneği bağıştan aylar sonra KHK ile kapatıldıysa ben ne yapabilirim? Polis telefon şifrelerimizi 4. ya da 5. günde sordu. Telefonum şifresi yok ama pin kodu var. Ve bu kodu hatırlamadım.”
Savunması ardından Mahkeme Başkanı Adem Aygün, Dalkıran’a çapraz sorgusu sırasında ısrarla toplantının yapılması emrini kimin verdiğini, kimin giderleri karşıladığını sorması dikkat çekti.
Verilen aranın ardından çevirmen eşliğinde Peter Steudtner'in savunmasına geçildi.
Hakim, atılı suçların niteliğini gözeterek Peter'a etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanmak istemediğini sordu. Peter ise bu soruya, "Kabul edemem çünkü bir suç işlemedim" yanıtını verdi.
'Yaptığım bütün kadın ve çocuk hakları çalışmalarının arkasındayım'
Peter'in ardından İlknur Üstün savunma yaptı. İlknur, Türkiye'de istismara karşı ve kadın çalışmaları alanında bir çok çalışma yürttüğünü söyleyerek şöyle konuştu:"Yıllarca tecavüze, tacize şiddette maruz kalan kadınların ve çocukların hikayelerini dinledim. Bunun biriktirdiği stres çok fazla. Eğer kadın ve çocuk hakları için çalışmak suçsa bunu birlikte yaptığım kadın örgütleri hukukçular, vekiller kamu görevlileri de ortaktır. Bugüne kadar yaptığım bütün kadın hakları ve insan hakları çalışmalarınin arkadasındayım. Bu suçlamalar kadın hakları ve insan hakları alanında verilen mücadeleye karşı bir suçlamadır. Beraatimi istiyorum."
İdil: Bir toplantı sosyal medyadan duyurulmayınca gizli anlamına gelmiyor
İlknur'un ardından duruşma Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser'in savunmasıyla devam etti. İdil, "Stresle başetme eğitimine gidip terör örgütüyle nasıl iliskilendirildiğini anlamıyorum. İddianamedeki bütün suçlamalar Uluslarası Af Örgütü'nün yasal çalışmalarıdır. Herhangi bir toplantının sosyal medyadan duyulmaması gizli olduğu anlamına gelmiyor. Bakanlarla da görüşüyoruz onları da duyurmuyoruz. Af Örgütü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şiir okuduğu için hapse atılmasına karşı da kampanya yapmıştır" diye konuştu.
'İnsan haklarını savunmak dışında birsey yapmadım'
İdil savunmasını "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiyorum. Çünkü pişman olacak hiç bir şey yapmadım İnsan haklarını savunmak dışında bir şey yapmadım" sözleriyle sonlandırdı.