‘Bu dava gazetecilere gözdağı vermek için açılmıştır’

  • 13:50 24 Ekim 2017
  • Hukuk
İSTANBUL - Redhack’in ele geçirdiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait e-postaları haberleştiren 3’ü tutuklu 6 gazeteci hakkında açılan davanın ilk duruşmasında savunma yapan tutuksuz gazetecilerden Derya Okatan, " Bunun adı gazeteciliktir! Bu dava gazetecilere gözdağı vermek için açılmıştır” dedi.
 
Redhack’in ele geçirdiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait e-postaları haberleştiren 3’ü tutuklu 6 gazeteci hakkında açılan davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Davaya müdahil olma talebinde bulunan Bakan Berat Albayrak’ın avukatı Ferah Yıldız da duruşmada hazır bulundu.
 
Duruşmada ilk olarak savunma yapan tutuksuz Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Derya Okatan, "Avukatlarım Sezin Uçar ve Özlem Gümüştaş davadan önce gözaltına alındı. Savunma hakkım engellendi" diye konuştu.  
 
'Bize dava açıldı'
 
 Derya, 2009 yılından bu yana Etkin Haber Ajansı'nda (ETHA) çalıştığını söyleyerek, "Yüzbinlerce haber yaptık. Redhack Albayrak’ın maillerini hackledi. Olay birçok gazetecinin ilgisini çekti. Biz de tam 50 bin maili titizlikle inceledik. Biz hükümet yetkilisi makamını kendi çıkarı için mi halkın çıkarı için mi kullanıyor diye merak ettik. Ancak Albayrak’ın başına dert olmadı. Bize dava açıldı" sözlerini kullandı.  
 
'Bu, sır değildir'
 
 Derya savunmasına şöyle devam etti: “Savcı ‘etrafımız düşmanlarca çevrili’ edebiyatı yapmış ve bizi milli enerji politikasına düşman gibi gösteriyor. Savcı hukuki değerlendirme kısmında hiçbir hukuki dayanağı olmayan ifadeler kullanmış. Bizim algı ekibi olduğumuz yönünde ciddiyetsiz suçlamalar yöneltmiş. Ne olduğu belli olmayan bir ihbar mektubu üzerine savcı bize dava açıyor. Bunu anlamıyor. Twitter'da mesaj grubuna eklenmek kişinin inisiyatifinde değildir. Mesajlaşma yapmadık ama savcı bunu gözardı etmiş. Biz Berat Albayrak'ın maillerinde haber değeri taşıyan unsurları haberleştirdik. Savcı bizleri algı oluşturmuşuz gibi gösteriyor. Yaptığımız sadece ve sadece gazeteciliktir. Sormak isterim, iddianamede neden sadece yaptığımız haberler var? Biz Redhack'le mail üzerinden bir röportaj yaptık. Bu sır değildir. Bu halkın haber alma hakkı kapsamında yapılmıştır. Bunun adı gazeteciliktir! Bu dava gazetecilere gözdağı vermek için açılmıştır. Benim kalemime yön veren iktidar değil, kendi vicdanımdır."
 Derya son olarak,  adli kontrolünün kalkmasını ve bilgisayarının iadesini talep etti. 
 
'Arkadaşlarımın gazeteciliklerine kefilim'
 
Ardından savunma yapan gazeteci Eray Sargın, Gazete Yolculuk'un sosyal medya hesabını kullanmadığını ve suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Birleşik Haziran Hareketi'nin yazışma grubunda olduğunu ve bu hareketin yasal bir hareket olduğunu aktaran Sargın, "Bana haber paylaştı diye suçlama yöneltiliyor. Ben gazeteciyim ne var bunda? Diğer arkadaşların da gazeteciliklerine kefilim" dedi.
 
'Burada bir güzelleme yok'
 
KHK ile kapatılan DİHA Muhabiri Metin Yoksu  ise savunmasında, "Biz gözaltına alındıktan sonra bize yöneltilen suçlamalar değiştirildi. Atılan tweetlere bakıldığında, dil açısından habercilik diline uygundur. Savcı gerilla kelimesine takılmış. Burada bir güzelleme yok. Örgüt mensubu olan kişiler gerilladır. Kişiler kendilerine nasıl isim veriyorsa haberde öyle geçer. Mesela Che Guevara da bir gerilladır ve haberlerde böyle geçer" ifadelerini kullandı.
 
'Bilişim bilgim bu kadar'
 
Metin, bahsi geçen mesaj grubuna inisiyatifi dışında eklendiğini dile getirerek, "Hiçbir mesajı okumadım. Sonra mesaj grubundan çıktım. Ben bu gruptaki e-maillere girmedim. Paylaşımlarda bulunmadım. Ben bugün Twitter'dan herkesi takip edebilirim. Bu bir suçlama olarak yöneltilemez. Ben birisini takip ettim diye bu o kişiyle irtibatlı olduğum anlamına gelmez. Bilişim sistemini engelleme suçlaması var. Bu komik bir iddia. Ben sadece fotoğraf makinası ve photoshop biliyorum. Bilişim bilgim bu kadar. Nasıl sistemi bozabilirim? Adli kontrol şartımın kaldırılmasını talep ediyorum. Ailemin şahsi eşyalarına el konuldu. Bunların iadesini istiyorum" dedi. 
 
Tutuksuz yargılanan gazetecilerin ardından tutuklu bulunan kapatılan DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik'in savunmasına geçildi. 
 
Kürtçe savunma yapan Ömer, şöyle konuştu: “Öncelikle maruz kaldığımız bu yargılamada bize desteklerini esirgemeyen ailemi, çalışma arkadaşlarımı, dostlarımı, avukatlarımı ve siz değerli mahkeme heyetini selamlıyorum. Şüphesiz Türkçe’ye dair bir hakimiyetim var. Bu ülkede yaşadım, buradaki okullarda okudum. Bu açıdan Türkçe’ye yönelik olumsuz bir yargı sahibi değilim. Fakat anadilimizin kişiliğimizin oluşmasında ne kadar önemli olduğunu tutukluluk sürecinde daha iyi anladım. Kısa bir süre önce TDK’nin ‘anadil kimliğimiz’ sloganıyla bir kampanya başlattığını gazetelerde okudum. Bu yüzden bende eksik de olsa savunmamı anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum. Anadilime ilişkin eksiklerimin büyük oranda maruz kaldığım asimilasyon politikaları olduğunu da belirtmek isterim.
 
Dile getirmeye çalıştığım tüm hakikatler, aslında o soru ve ona verilen yanıtta gizli. Çünkü o röportajı akşam haberlerde bambaşka bir kurgu ile izledim ve medyanın yaşadıklarımızdaki rolünü daha o yaşta tanık olarak öğrendim. O gazeteci, belki de aldığı o yanıtların ağırlığına daha fazla dayanamayarak gazeteciliği bıraktı. Bugün doğa fotoğrafları ve belgeselleri çekiyor. Ben ise hayatımda iz bırakan bu olaydan etkilenerek gazeteciliği tercih ettim. Halka sadece doğruları ulaştırma konusunda titizlikle ve sorumlulukla hareket etmeye çalıştım. En çok çabaladığım şey ise öylesi bir soru ile karşılaşmamaktı.
 
Yaşadığım bu olaydan hareketle bende siz değerli heyete, o yurttaşın yönelttiği soruyu sormak istiyorum: 'Gerçekten asıl suçlu ve suçluların kim olduğunu bilmiyor musunuz?'”
 
“Bu sorunun yanıtını bildiğinizi düşündüğüm heyetinizin vicdanının sesinden uzaklaşmayarak bunca aydır yaşadığım mağduriyete son vermesini bekliyorum” diyen Ömer son olarak, tahliyesini ve beraatını talep etti.