
‘Aile Yılı’na karşı örgütlü mücadele çağrısı
- 09:03 11 Haziran 2025
- Hukuk
Şehriban Aslan
AMED - “Aile Yılı” adı altında 10 yıllık bir planlamayı hayata geçirmek isteyen iktidara tepki gösteren kadınlar, “Ne yaparlarsa yapsınlar biz hayır diyoruz ve hayır demeye devam edeceğiz. Hayır’ın gücünün ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bedelinin de büyük olduğunu biliyoruz” dedi.
Kadınların bedeni ve yaşamı üzerinden inşa edilen “Aile Yılı” politikalarına yönelik tepkiler her geçen gün artıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2026-2035 yıllarını “Aile Yılı” ilan etmesiyle kadınlar, bu kararı aileyi değil, doğrudan kadınları hedef alan ve bedenleri üzerinde söz kurmaya çalışılan bir saldırı olarak görüyor.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Seyhan Karasu, iktidarın aile yılına yönelik politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

‘Aile yılında kadınlar katledildi’
Geçtiğimiz yıl iktidarın ilan ettiği “Aile Yılı” programıyla beraber, kadın katliamları, taciz ve tecavüz suçunda artış yaşandığını kaydeden Seyhan Karasu, “Bu, tesadüf değildir. Hem kendilerinin içine düştüğü kriz, hem de ülkeyi içine koydukları krizden ayrı düşünmemek gerekir. Bunu sadece sembolik bir ilan olarak görmemek gerekiyor. Kadına, çocuğa, LGBTİ’ye, emekçilere yönelik çok katmanlı bir kuşatmanın da başlangıcıydı. ‘Aile Yılı’ ile birlikte kurulan Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu, doğrudan kadın bedenini, hayatını disipline etmeyi hedefleyen bir aygıt olarak çalışmaya başladı. Tabi bununla sınırlı kalınmadı, devamı da geldi” dedi.
‘Yeni kuşatmanın bir takvimidir’
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) evlenme ve boşanma verilerine değinen Seyhan Karasu, şunları söyledi: “10 binden fazla çocuğun evlendirildiğini gördük. Aynı verilerde şu da vardı; boşanma hızı artmış, evlilik sayısı düşmüş. Bir şekilde bütün bu tahakkümlerine rağmen istedikleri kutsal aileyi kuramama durumları da vardı. Hemen buna dönük ‘nüfus artış hızı düştü’ dediler. Hemen reaksiyon geliştirmeye ve yeniden en az 3 çocuk demeye başladılar. Evlilik ve doğum teşvikleri, bir memuriyet hakkı bile tanıyacaklarını duyurdular. Yine 22 Mayıs’ta BM’nin ilan etiği Uluslararası Aile Forumu’nda, bir aile yürüyüşü planlamaya çalıştılar, hatta mehter ayarladılar. Fakat protokol ile sınırlı kaldı. Halk buna katılmadı, çünkü halkın derdi çok başkadır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini kullanmayı yasakladılar. Uluslararası aile Forumu’nda kürtajı bir kez daha ‘cinayet’ olarak ilan ettiler. Aynı forumda ‘Aile Nüfus 10 Yılı olacak’ denildi. Bunlar rastlantı değil, ama bunu anlamak lazım; Bu, 2025 Aile Yılı, halkı uzun vadeli müdahaleye hazırlamak için bir vitrinmiş. Bu da, herhalde yeni kuşatmanın bir takvimidir.”
‘Hayır’ın bedeli de büyük’
Türkiye ve Kürdistan genelinde en büyük kolektif iradenin karşısında kadınların olduğunu kaydeden Seyhan Karasu, buna karşı büyük bir mücadelenin verildiğini belirtti. Kadınların evde, sokakta, adliyede, okulda, iş yerinde müthiş bir örgütlenme ile kocaman bir karşı çıkışının olduğuna dikkat çeken Seyhan Karasu, “Bundan da çok rahatsızlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz hayır diyoruz, hayır demeye devam edeceğiz. Hayır’ın gücünün ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bedelinin de büyük olduğunu biliyoruz” dedi.
‘Örgütlü mücadele şart’
Kadına yönelik şiddetin, yapılan başvurularla beraber, paralel bir şekilde arttığına değinen Seyhan Karasu, son olarak şöyle konuştu: “Dernek olarak daha geniş bir yayılmayı ön görüyoruz. Uzun soluklu toplantılar alıyoruz. Mücadelenin daha iyi ilerlemesi için ‘neler yapabiliriz’ diye tartışmalar yürütüyoruz. Kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzlerinin münferit olmadığı mesajlarını sık sık veriyoruz. Politik olduğunu ve bunun karşısında örgütlü bir mücadelenin şart olduğunu, bunu daha çok yaymaya çalışıyoruz.
‘Aile yeniden kutsallaştırılıyor’
Bugün kadınlar güvencesizliğe, işsizliğe, yoksulluğa, barınma krizine ve şiddetin her türlü haline daha yoğun maruz bırakılıyor. Bir kadının bağımsız yaşama koşulları neredeyse ortadan kaldırılmış durumdadır. Tam da bu koşullarda aile yeniden kutsallaştırılıyor. Çünkü devlet ve sermaye bu ekonomik çöküşün yükünü aile içinde, kadın emeği üzerinden yönetmeye çalışıyor. Bu noktada siyasetçiler de biz nasıl ‘hayır’ diyorsak onların da çok kuvvetli bir biçimde hayır demelerini bekliyoruz.”