10 gazetecinin yargılandığı dava ertelendi

  • 14:00 11 Nisan 2025
  • Hukuk
İSTANBUL - Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesini protesto eden 10 gazetecinin içinde olduğu 14 kişinin yargılandığı duruşma, ileri bir tarihe ertelendi. Duruşmada, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in masumiyet karinesinin ihlal edildiği vurgulandı.
 
Türkiye’nin SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için 21 Aralık 2024’te düzenlenen eyleme katıldıkları gerekçesiyle; gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Yeni Yaşam Gazetesi çalışanları Enes Sezgin, Osman Akın, Mahsum Sağlam, Can Papila, Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Pınar Gayıp, Mücadele Birliği Gazetesi muhabiri Serpil Ünal, DAD Genel Merkez yöneticisi İmam Şenol, DEM Parti İstanbul İl yöneticisi Hacı Ugiş, Gazete Patika muhabiri Yadigar Aygün, gazeteci Zeynep Kuray, Yağmur Filiz ve Pelin Laçin, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşmasında hâkim karşısına çıktı.
 
Yargılanan gazeteciler ve avukatlarının hazır bulunduğu duruşmayı; Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), DİSK’e bağlı Türkiye Basın Yayın ve Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) üyeleri ile çok sayıda gazeteci izleyici olarak takip etti.
 
Duruşma, gazetecilerin beyanlarıyla başladı.
 
Gazetecilerin beyanları şu şekilde: 
 
Can Papila: “Bu, öldürülen iki gazetecinin yaşam hakkı ihlalidir; bu nedenle açıklamaya katıldım. Nazım ve Cihan’ın basın açıklamasına katıldım. Herhangi bir gösteri yapılmadan Şişhane Meydanı abluka altındaydı. Dağılacak bir alan yoktu. Biz ablukadaydık. Kime propaganda yaptık? Çevik kuvvete mi? Beraatimi talep ediyorum.”
 
Gülistan Dursun: “Yasal hakkımızı kullandık. Meslektaşlarımızın öldürülmesini protesto etmek için oradaydık. Darp edilerek gözaltına alındık, suçlamaları kabul etmiyorum. Atılan sloganların suç teşkil ettiğini düşünmüyorum. Bize ‘dağılın’ anonsu yapılmadan ablukaya alındık.”
 
Hayri Tunç: “İki gazetecinin katledilmesi üzerine eyleme katıldım. Eylem öncesi uyarı yapılmadan kimliklerimiz toplanıp ablukaya alındık, darp edilerek gözaltına alındık. Suriye’de iki gazetecinin katledilmesine dair hem Türkiye hem dünyadan açıklamalar yapıldı. Biz o gün orada ters kelepçeyle, hakaretle gözaltına alındık.”
 
Osman Akın: “Kuzey ve Doğu Suriye’de Cihan ve Nazım’ın katledilmesini protesto etmek için çağrıya uydum. DFG üyesiyim. Gazeteci ve hak savunucusu kimliğimle eyleme katıldım. Kolluk kimliğimizi istedi, abluka altına alındık. Dağılmamız söylendi ama çıkacak bir alan yoktu. Gerekçe söylenmedi. Hero Bahaeddin’in pankartını taşıdım, o da katledilen bir gazeteciydi. Bu kişiler gazeteci olarak biliniyor. Kriminalize edilerek katledildiler. Ben de bu yüzden oradaydım. Ters kelepçeyle gözaltına alındım.”
 
Pınar Gayıp: “Biz kaldırımda beklerken ablukaya alındık. Güvenlik koridoru açılmadı. Dakikalarca işkence ve hakaretle gözaltına alındık. Katledilen gazeteciler için bir araya geldik ama şiddetle gözaltına alındık. ‘Dağılın’ dediler ama abluka vardı, uçarak mı çıkacaktık? Yayınlanan videolarda basın yazılı araç açıkça görülüyor. Türkiye’nin imzacısı olduğu Cenevre Sözleşmesi'ne göre gazetecilerin güvenliği sağlanmalıdır. Ancak arkadaşlarımız hedef alınarak katledildi. Filistinli gazetecilere destek verdik, böyle muamele görmedik. Kürt gazeteciler söz konusu olduğunda her şey terörize ediliyor. Cezaevinde çıplak arandık ama soruşturma bile açılmadı. Bu ülkede iktidarın söylemediklerini yazan gazeteciler terörist ilan ediliyor. Rojava’da, Filistin’de ve dünyanın her yerinde gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz.”
 
Serpil Ünal: “Nazım ve Cihan’ı gazeteci olarak tanıyorum. Eğer yargılanacak biri varsa, yasak kararını veren ve uygulayanlardır. Hangi örgütün propagandası yapılmış? ‘Özgür basın susturulmaz’, ‘Nazım ve Cihan ölümsüzdür’ sloganları attık. Bunların hangisi yasa dışı?”
 
Enes Sezgin: “Haber takibi yaparken TSK tarafından iki arkadaşımız, Nazım ve Cihan, katledildi. Savaşlarda ilk hedef alınanlar gazetecilerdir, bu Türkiye için de geçerli. Son 10 yılda 900 gazeteci katledildi. Nazım ve Cihan’ın da yaptığı gazetecilik faaliyetidir. Gazeteciler meslekleri nedeniyle terörize edilmekte, ötekilerin sesi olmalarının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Katledilen aslında gazeteciliktir. Orada bulunmam temel sorumluluğumdur.”
 
DAD Genel Merkez Yöneticisi İmam Şenol: “Aleviler olarak kim olursa olsun, bir zulmün karşısında dururuz.”
 
Mahkeme başkanının “Devlet suç mu işliyor?” sorusu dikkat çekerken, avukatlar heyeti “Tarafsız davranmıyorsunuz, yönlendiriyorsunuz” diyerek tepki gösterdi.
 
Dijital medya paylaşımları da dosyada
 
Mahkeme başkanı, gazeteciler Can Papila, Hayri Tunç, Gülistan Dursun, Zeynep Kuray’ın dijital medya paylaşımlarının dosyada yer aldığını belirterek savunma yapmalarını istedi. Gazeteciler ve avukatlar, paylaşımların dosyaya konduğuna dair bilgileri olmadığını belirtti.
 
AİHM ve AYM kararları hatırlatıldı
 
Can Papila’nın avukatı Pelin Kımız: “İfade özgürlüğü yalnızca toplumun hoş karşıladığı fikirler için değil, ayrık ve rahatsız edici fikirler için de vardır. Ellerinde sadece öldürülen gazetecilerin fotoğrafları vardı. Slogan ya da amblem yoktu. AİHM, ‘örgüt üyesinin cenazesine katılmak dahi din ve vicdan özgürlüğü kapsamındadır’ diyor. Müvekkillerin suç işlemediği açıktır; beraat etmelidirler” dedi. 
 
Avukat Şule Recepoğlu ise, “Bazı kişilerin sosyal medyadaki paylaşımlarıyla Nazım ve Cihan hakkında terörist algısı oluşturuldu. Oysa onların haberleri tüm dünyanın faydalandığı haberlerdi. Uluslararası kamuoyu kınadı ama Türkiye’de gözaltılar yaşandı. Müvekkillerin hakları ihlal edildi. Bugün burada olmaları, resmi olmayan algının sonucudur. Beraat talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.  Şule Recepoğlu ayrıca, “TSK eleştirilemez diye bir kural yok. Müvekkillerim yalnızca gazetecilik faaliyetini desteklemek ve uluslararası hukukun ihlaline karşı dayanışma göstermek için oradaydı” sözlerini ekledi. 
 
Avukat Özcan Kılıç da, “Gazeteciler ‘press’ yazılı araçla giderken SİHA ile hedef alındılar. Katliam ifadesi rahatsız edici bulunuyor ama ortada bir hakikat var. Dosya abartılıyor, bu propaganda değil” diye belirtti.  Avukat Bülent Kaya ise,  Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirtti, yasaklama kararının hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak beraat talep etti.
 
Avukat Şükrü Alpsoy da, “Devlet eleştirilemez mi? Nazım ve Cihan’ın ellerinde silah yoktu. Katledildiler. Roboski’de olduğu gibi, ‘kaçakçıydılar’ denildi. Gazeteci olduklarına dair birçok veri var. Onları savunmak propaganda suçu değildir” sözlerine yer verdi. 
 
Mahkeme heyetinin “Cihan Bilgin ve Nazım Daştan gazeteci mi?” sorusu tepki topladı. Avukatlar, araçlarının üzerinde “press” yazdığı hâlde gazetecilerin katledildiğini hatırlattı.
 
Görevsizlik kararı
 
İddia makamı; Mahsum Sağlam, Yadigar Aygün, Zeynep Kuray, Yağmur Filiz, Pelin Laçin hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yürütülen soruşturma için görevsizlik kararı verilmesini talep etti.
 
Duruşma ertelendi
 
Mahkeme heyeti, görevsizlik kararının değerlendirilmesine, adli kontrol tedbirinin devamına ve duruşmanın 27 Mayıs’a ertelenmesine karar verdi.