Çağlar Demirel’e 2 defa örgüt üyeliğinden ceza istemi

  • 15:57 2 Eylül 2021
  • Hukuk
 
DİYARBAKIR - Yargıtay’ın, HDP eski Milletvekili Çağlar Demirel hakkında Yargıtay tarafından KCK dosyasının, 7 yıl 6 ay hapis cezası aldığı dosya ile birleştirilmediği için bozma kararı üzerinden görülen davada her bir dosya için ayrı ayrı ceza talep edildi. Savcı, 30 yıla kadar hapis istemiyle mütalaa verdi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekili Çağlar Demirel’in, yargılandığı KCK Ana Davası’nın, 7 yıl 6 ay hapis cezası verildiği davayla birleştirilmesi gerekliliği üzerine Yargıtay tarafından bozulan dava yeniden görüldü. Yargıtay’ın “örgüt üyeliğinin temadi/sürüp giden” suçlardan olduğu ve KCK’den yargılandığı dosyanın ceza verilen dosya ile birleştirilmemesini usul eksikliği olarak değerlendirip bozma kararını vermesinin ardından birleştirilen dosyanın ilk duruşması bugün Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
 
Duruşmada, tutuklu yargılanan Çağlar ve avukatları Serdar Çelebi ve Şeyhmus Bayhan hazır bulundu. 
 
Duruşmada suçlamalara karşı savunma yapan Çağlar, daha önce de mahkemeye, duruşma salonunda bizzat savunma yapmak istediğini hatırlatarak, uzun bir süre sonra ilk defa mahkemeye gelerek savunma yapma hakkını kullanabildiğini dile getirdi. 2009’da Mardin’in Derik İlçe Belediye Başkanı seçildiğini hatırlatan Çağlar, bu görevi sürdürdüğü sırada Kürt siyasetçilere yönelik KCK/Türkiye Meclisi adıyla yürütülen operasyonunda, gözaltına alınarak tutuklandığını belirtti. Bu gözaltı sürecinin hukuka aykırı olduğunu dile getiren Çağlar, evinde el konulan ve hakkındaki suçlamalara delil olarak kullanılan bilgi ve belgeleri kendisinin görmediğini ve kendisine gösterilmediğini kaydederek, aramanın kendi huzurunda yapılmadığını belirtti. 
 
‘Savunma hakkımı kullanamadım’
 
Kendisinin 25 yıldır kadın hakları savunucu olduğunu ifade eden Çağlar, “Evimde 50’ye yakın kadınlar ile ilgili CD ve kitap vardı. Benim yanımda hepsini kayıta aldılar ve ben imzaladım. Banyoya gittiklerini söylüyorlar, ama ben tanık olmadım. Banyoda bulduklarını iddia ettikleri bir poşete dair tutanağı bana imzalattırmaya çalıştılar. O sırada avukatım da henüz gelmemişti. Poşetin içinde ne olduğunu görmek istedim, fakat göstermediler. O kısmı imzalamaktan imtina ettim. Bir kadın belediye başkanı olarak Derik’te görev yaparken bir tutuklama gerçekleşti. 3 yıla yakın cezaevinde tutuklu kaldım. Bu süre içinde savunma hakkımı kullanamadım. 2014 yılında tahliye oldum. Tahliye olduktan sonra 9 ay sonra savunmamı yapabildim. Ben bir kadınım, Kürt’üm, insan hakları savunucuyum. Siyasi parti çalışmalarımdan kaynaklı yaşanılan hukuksuzlukların halkın iradesine bir gasp olduğunu düşünüyorum. Ben sadece 2,5 yıl belediye başkanlığı görevini yerine getirebildim. Bahsettiğiniz iddianamede sadece somut bir şey vardır. O da benim belediye başkanı oluşumdur. Geri kalanlar benim dışımda üçüncü şahısların söylemidir. Bu iddianameyi hazırlayanların o dönemde benim mensubu olduğum partideki arkadaşlarım siyasi parti kumpası olduğunu ifade etmişlerdi. Sonuç bizi haklı çıkardı. Bu iddianameyi hazırlayanlar 15 Temmuz darbesi sonucunda tutuklandı. Bu iddianamenin hukuka uygunluğu yoktur. Delillerin hiçbiri somut değildir. Evimden çıkan belgelerin hiçbirini kabul etmedim. Birleşen dosyadaki suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum” diye konuştu.
 
Örgüt üyeliğinden ceza istendi
 
Cumhuriyet Savcısı, mahkemeye sunduğu mütalaada, suçlama konusu yapılan eylem ve konuşmalarını işaret etti. Savcılık, Çağlar’ın yaşamını yitiren örgüt üyelerinden “şehit” olarak bahsettiğin ve Abdullah Öcalan’dan “başkan” diye söz ettiğini belirtti. İddia makamı devamında, Çağlar’ın Abdullah Öcalan’ın görüş ve düşüncelerinin toplum içinde benimsenmesi ve kökleşmesini telkin ve teşvik edecek şekilde konuşma yaptığını, sanığın konumu, hitap edilen kitle tarafından algılanma biçimi dikkate alındığında, düşünce ve ifade özgürlüğü olarak kabul edilemeyeceğini savundu. Savcı, Çağlar’ın katıldığı 11 eylem ile bu eylemlerin bazılarında yaptığı konuşmaları sıralayarak, Çağlar’ın yasadışı toplantı ve gösterilere katıldığını, burada örgüt propagandası yaptığını bu eylemlerin çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında şüphelinin örgütün basın sözcüsü gibi hareket ettiğini ileri sürerek, üzerine atılı “örgüt üyesi olmak” suçunu işlediğini iddia ederek, bozulan ceza yönünden “örgüt üyesi olmak”tan cezalandırılmasını istedi.
 
KCK davası yönünden dava ile ceza aldığı davanın sürekliliğinin kesildiğini belirten savcı, Çağlar’ın KCK davasından da ikinci defa “örgüt üyesi olmak”tan hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi. 
 
Her bir iddianame için ayrı ayrı “örgüt üyesi olmak”tan 30 yıla kadar hapis isteminde bulunan iddia makamı, Çağlar’ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
 
‘Nasıl olsa yarın burada olmayacaksın’
 
Mütalaaya karşı savunma yapan Çağlar, “4 Kasım 2016’da HDP eşbaşkanlarımız ve milletvekillerimiz tutuklandı. O süreçte arkadaşlarımızın tutuklanmasından sonra Meclis içinde imza yetkisi olan tek kişi ben kaldım. Hakkımda düzenlenen iddianame elime ulaşmadan ben Meclis’te gece yarısı gözaltına alındım. İmzasız bir tutuklama kararı söylendi bana. Bunların hepsi mahkemede gösterildi. Arkadaşlarım tutuklandıktan sonra bütçe görüşmeleri nedeniyle Meclis’te çalışmalarımı yürütüyordum. 12 Aralık gecesi konuşma yaparken o sırada bakanın kendisi bana şunu söyledi: ‘Konuş nasıl olsa yarın burada olmayacaksın.’ Hiçbir resmi evrak olmadan ben gözaltına alındım. Bana verdikleri belge imzasızdı. Tutuklama gerekçem ise yurt dışına kaçma şüphesi olduğu görülüyordu. Ben 24 saat Meclis’te çalışıyordum. Ben yurt dışına gitmeyi aklımdan bile geçirmedim” dedi. 
 
Kendisine yönelik tutukluluğun bir cezaya dönüştüğünü dile getiren Çağlar, yaptığı konuşmaların hepsinin Meclis kürsüsünde yasama sorumsuzluğu kapsamında konuşmalar olduğunu belirterek yasaklanan hukuksuzluğa son verilmesini istedi.
 
‘Söyleyebilecek husus kalmadı’
 
Yargıtayın bozma kararında dosyaların birleştirilmesini istediğini ama iddia makamının 2 dosyadan da ayrı ayrı ceza istediğini belirten Avukat Şeyhmus Bayhan, müvekkilinin 2 dosyadan toplamda 7 yıl 6 ay tutuklu kaldığını belirterek, “7 yıllık bir tutukluluktan sonra söyleyebileceğimiz bir husus kalmadı. Buraya gelmeden önce müvekkilimizin tensiple tahliye edileceğini düşünmüştük. Tutukluluk ile ilgili kararı anlamış değilim, bu aşamada müvekkilimizin tahliyesini talep ediyoruz” ifadesinde bulundu.
 
Dosyada hukuka aykırıları sıralayan Avukat Serdar Çelebi, “Müvekkilim iddianameye konu olan konuşmaların yapıldığı tarihlerde milletvekili idi. Anayasa diyor ki bir milletvekili Meclis çatısı altında yaptığı konuşmaları dışarıda tekrarlarsa yargılanamaz” savunmasında bulundu. Yargılamanın Anayasa’ya aykırı olduğunu dile getiren Serdar, yargılamanın durdurulup davanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi. Serdar müvekkilinin beraatını talep ederek, mütalaaya karşı savunma yapmak üzere süre istedi.
 
Tutukluluğun devamına karar verildi
 
Mahkeme Çağlar’ın tutukluluk halinin devamına karar vererek, avukatların esas hakkında mütalaaya karşı savunma yapmak için süre taleplerini kabul ederek, duruşmayı 21 Eylül’e erteledi.