'Barışın inşası için ilk adım hasta tutsakların tahliyesidir'

  • 15:52 24 Mayıs 2025
  • Güncel
  
 
İSTANBUL- Hasta tutsakların infazlarının ertelenmesine karşı yapılan açıklamada, barışın ve demokratik toplumun inşası için atılması gereken ilk adımın hasta tutsakların tahliyesi olduğu ifade edildi. 
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi ve Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) öncülüğünde, hasta tutsakların infazlarının ertelenmesine karşı “Yaşamı savunmak, barışı inşa etmektir” şiarıyla Şişhane Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamaya ÖHD'li avukatlar, MATUHAYDER üyeleri, Barış Anneleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), DEM Parti Kadın Meclisi, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Suruç Aileleri İnisiyatifi, tutsak yakınları ve çok sayıda kişi katıldı.
 
Eylemde, “Hasta mahpuslara özgürlük, infaz yakmalara son” yazılı pankart açılırken, sık sık “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” sloganları atıldı. Basın metninin Türkçesini MATUHAYDER Eşbaşkanı Nurten Karagöz, Kürtçesini ise ÖHD’li avukat Samet Yavuz okudu.
 
Nurten Karagöz, Türkiye cezaevlerinde uygulanan tecridin, keyfi infaz uygulamalarının, hasta tutsakların sağlığa erişememesinin ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının insan haklarına dayalı hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını dile getirdi. Nurten Karagöz, “Hapishanelerde binlerce hasta mahpusun tedavisini bizzat yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadıkça geçerli olmamakta ve Adli Tıp Kurumu bir tekel haline gelmiş durumdadır. AİHM’in karalarında tanımladığı üzere, işkence veya insanlık dışı muamele olarak değerlendirilmektedir. Nitekim, yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve Bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır” dedi. 
 
Marmara Bölgesi’nde 47 hasta tutsak var
 
Marmara Bölgesi’nde bulunan cezaevlerinde çok sayıda hasta tutsak bulunduğunu söyleyen Nurten Karagöz, ağır hasta tutsakların bulunduğu cezaevlerini aktardı. Marmara bölgesinde ağır hasta tutsak bulunan cezaevleri şunlar: “Edirne F Tipi Hapishanesinde 2, Karatepe (Çorlu) Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde 2, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 4, Marmara 5 Nolu L Tipi Hapishanesinde 3, Bakırköy Kadın Hapishanesinde 3, Metris R Tipi Hapishanesinde 2, Gebze Kadın Hapishanesinde 4, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 4, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde 2, Sakarya 2 Nolu L Tipi Hapishanesinde 2 ve Bolu F Tipi Hapishanesinde 19 olmak üzere toplamda 47 mahpus bulunmaktadır. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır.”
 
Cezaevleri için sorumluluk çağrısı
 
Marmara bölgesinde 93 tutsağın da keyfi gerekçelerle idare ve gözlem kurulu aracılığıyla şartlı tahliyelerin engellendiğini kaydeden Nurten Karagöz, “Hapishanelerde tahliye istisnaya, kural ise hakkın engellenmesine dönüşmüştür. İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir. Sayın Abdullah Öcalan 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür.
 
Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz” dedi. 
 
‘Düşman hukuku’
 
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise “Hasta tutsaklar tıp etiğinden yoksun raporlarla cezaevlerinden tutuluyor. Bunlar düşman hukuku uygulamasıdır. Umut hakkı AİHM kararı gereği uygulanmalı. Türkiye cumhuriyeti devletini altına imza attığı sözleşmeler uygun davranmaya çağırıyoruz diye belirtti. 
 
Açıklama, sloganlarla son buldu.