Ayşe Acar Başaran: Kadınlara yaşam alanı bırakmayan iktidarı teşhir ettik
- 11:21 12 Haziran 2021
- Emek/Ekonomi
ANKARA - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmalarının sonuçlarına ilişkin, "Kadınlara yaşam alanı bırakmayan iktidarı teşhir ettik" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran ile Kadın Koordinasyonu üyeleri Feray Mertoğlu ve Tülay Koçak, Urfa, Adıyaman, Dersim, Ağrı, Iğdır ve Bitlis'te gerçekleştirilen “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmalarının sonuçlarını, partilerinin genel merkez binasında yaptıkları basın toplantısıyla açıkladı.
‘AKP-MHP ittifakı kadınlara yaşam alanı bırakmadı’
Toplantıda konuşan Ayşe, bulundukları her alanda, sokakta, meydanda AKP-MHP erkek ittifakının Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden gelişen bir ittifak olduğunu söylediklerin altını çizdi. Ayşe, bu ittifakın halkların, kadınların aleyhine, sermayedarların lehine kurulmuş bir ittifak olduğunu, cinsiyetçi ve militarist bir ittifak olduğunu, rant ve talan uğruna doğayı katleden, kadınlara yaşam alanı bırakmayan bir ittifak olduğunu teşhir ettiklerini ifade etti.
‘Yolsuzluk ve usulsüzlükle nasıl zenginleştirildiği ifşa edilmiştir’
Çetevari yöntemlerle halkların iradesine saldıran, kadınlara ve kazanımlarına savaş açan erkek iktidarın kirli ilişkilerinin bugün işbirliği yaptıkları suç örgütü liderinin ifşalarıyla bir kez daha ortaya çıktığını kaydeden Ayşe, “Nitekim yapılan ifşaatlarda; kadın katliamlarının üzerinin örtüldüğü, yolsuzluk ve hırsızlıkla halkın kaynaklarının nasıl gasp edildiği, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma gibi daha birçok usulsüzlüğe nasıl kılıf uydurulduğu ortaya saçılmıştır. Devlet-mafya çete yönetimi tarafından yaşam alanlarımızın sermayedarlara nasıl sunulduğu ifşa edilmiştir. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilkemiz suç unsuru olarak gösterilip belediyelerimize haksız hukuksuz bir şekilde kayyım atanırken, belediyelerimize bağlı kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerimiz kapatılıp şiddet gören kadınlara başvuracağı bir mekanizma bırakılmazken, belediye eş başkanlarımız rehin alınırken bu iktidarın aynı süreçte belediyelerde yapmış olduğu yolsuzluk ve usulsüzlükler ifşa edilmiştir. Kadınlar başta olmak üzere halkların nasıl yoksulluğa mahkûm edildiği, 5’li çetenin, yandaşın, sermayedarın hırsızlık, yolsuzluk ve usulsüzlükle nasıl zenginleştirildiği ifşa edilmiştir” dedi.
'Buluşmalarımızı sürdüreceğiz’
"‘Millet açsa onları da siz doyuruverin’ diyenlerin tarlalardaki, yaylalardaki yoksulluktan haberleri var mı?” diye soran Ayşe, gerçekleştirdikleri bütün buluşmalarda iktidarın imkanlarını seferber ederek halkı doyurduklarını değil, yoksulluğa mahkum ettiklerine tanıklık ettiklerini söyledi. Ayşe, “Her sıkıştığında partimize, halklara ve biz kadınlara saldıran bu erkek ittifakın biz kadınlar nezdinde meşruiyeti yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Kadınları evlere kapatan, ev içi emeğini yok sayan, ucuz işgücü olarak gören, emeğini sömüren, kadınlara yoksulluğu dayatan ve erkeğe bağımlı hale getirmek isteyen kirli ittifakın kadın düşmanı politikaları karşısında ‘Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar için Adalet’ buluşmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz” diye belirtti.
Buluşmalar kapsamında kadınların şikayet ve taleplerini aktaran Ayşe şöyle devam etti:
“Urfa’da ‘Sesimizi duyan yok. Çalışmak ayıp değil ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz’ diyen kadınların sesiyiz. Domates-biber tarlalarında sabahın 05.00’inden akşam 18.00’e günlük 60 TL’ye çalışan kadınlarla bir araya geldik. Güvencesiz, insanlık dışı koşullarda yaşamını idame ettirmeye çalışan kadınlar ‘Su yok, elektrik yok, yakınlarda içme suyu yok. Her şey çok pahalı. Geçinemiyoruz’ diyor. Sermayedarlara milyarlarca kredi desteği sunan erkek ittifak, çiftçileri ürün yetiştiremez duruma getirdi. Tarlayı icare yoluyla alarak üretim yapan çiftçiler öncesinde daha fazla ürün üretirken şimdi sadece iki ürün üretiyor, devlet desteği alamıyorlar, mazot ve gübre fiyatlarını karşılayamıyorlar. Ayrıca, doğa talanıyla, iktidar ve sermayedarların etkisiyle yaratılan kuraklık ve bundan dolayı yaşanan mağduriyetlerin devlet tarafından karşılanmaması üreticileri zor durumda bırakıyor.
Günlük 55 TL ile kim geçinebilir ki?
Çoğu üniversite öğrencisi olan ve masraflarını karşılayamadığı için sabah 05.00’ten akşam 17.00’ye kadar mercimek tarlasında çalışan genç kadınlar seslerinin duyulmadığını söylüyor. Sorunlarını ne kadar dile getirseler de çözümsüzlüğün farkındalar. ‘Burada hepimizin tek talebi, yevmiyelerimizin yükseltilmesi. Çalışmak ayıp değil; ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Günlük 55 TL ile kim geçinebilir ki?’ diyen kadınların sesini duyuracağız. Urfa’da domates, biber, mercimek tarlalarında çalışan ve oradan Malatya’ya, Karadeniz’e çalışmaya gitmek zorunda bırakılan kadınlarla dayanışma içerisinde olacağız. ‘Şurada düşsek hiç bir sağlık güvencemiz yok’ diyen ve güvence talep eden kadınların talebi talebimizdir.
Lütfen sesimi ulaştırın
Adıyaman’da ‘Benim ağlayan bebeğim, yoksulluktan kaynaklı yarım kalan eğitimimdir’ diyen tütün emekçisi kadının isyanıyız! Geçimini tütün tarlalarında işçilik yaparak sağlayan, konutlarda çoğu tek kişilik odalarda birden fazla kişiyle kalmak zorunda olan, günlük 100 ya da 110 TL’ye çalışan kadınlar, iktidarın kadınları nasıl yoksullaştırdığının farkında. Tütünü yasaklayanlar, kota uygulaması getirenler kadınları derin yoksulluğa hapsetmek isteyenlerdir. Ve yine; edebiyat öğretmenliğini bırakmak zorunda kalarak tütün işçiliği yapan kadın, bizlerden sadece ses değil, çözüm istiyor. ‘Siz buradasınız ya, bugün beni dinlediniz ya, lütfen sesimi ulaştırın’ diyen kadının sesi, isyanı olacağız. Tütün emekçisi kadınlarla birlikte sermayedardan, yandaştan yana olan bu düzene karşı direneceğiz. Kadınların ürettiklerini aracısız satabilecekleri bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Dersim Hozat’ta ‘Fabrika istemiyoruz, doğamızı bozuyor’ diyerek kendi ürettiklerini aracısız satan kadınların yaşam mücadelesinin parçasıyız!
‘Hozat Taner Köyü Reçelleri Atölyesi’ boyun eğmeyen direnişin adıdır
Rant ve talan uğruna doğayı katleden ve kadınlara yaşam alanı bırakmayan erkek ittifakın doğa düşmanı politikalarına karşı Hozatlı kadınlar köylerinde yetişen meyveleri toplayarak reçel ve marmelat yapıyor; kendi imkânlarıyla, aracısız bir şekilde satış gerçekleştiriyor. Belediyelerimize kayyım atayarak kadın kooperatiflerini işlevsizleştiren, kapatan iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı Hozatlı kadınlar, ürettiklerini sosyal medya üzerinden satarak kazançlarını bu şekilde sağlıyor. Bir kadının kredi çekmesi sonucu kurulan, ardından 3 yılda onlarca kadına iş ve kazanç sağlayan ‘Hozat Taner Köyü Reçelleri Atölyesi’ emek sömürüsüne, dayatılan yoksulluğa, erkek egemen kapitalist düzene karşı kadınların diz çökmeyen, boyun eğmeyen direnişinin adıdır. Yine Ovacık’ta kooperatif bünyesinde açtıkları atölyede yöresel kıyafetler üreterek aracısız bir şekilde kendi imkânları ile stant açan, sosyal medya hesaplarından satış yapan kadınlar bir kez daha gösteriyor ki; kadınlar yoksulluğun kadınlaşmasına izin vermeyecek.
Emeğimizin değerini kendimiz belirleyeceğiz!
İktidarın kadın semt pazarlarına karşı geliştirdiği kadın düşmanı politikalarını, Amed’de Jiyan Kadın Semt Pazarı’ndaki uygulamalarından çok iyi biliyoruz. Ancak bu iktidar da şunu çok iyi bilsin ki Jiyan Semt Pazarı’ndaki kadınların mücadelesi bizlerin ilham kaynağıdır. Hep birlikte pazar alanlarımızı kuracağız. Emeğimizin değerini kendimiz belirleyeceğiz! Ağrı Sinek Yaylası’nda ‘Kadınların işi biter mi? En ağır yükü kadınlar taşıyor’ diyerek yaşam mücadelesi veren Koçer kadınların yükünü hep birlikte omuzlayacağız!
En ağır yükü biz kadınlar taşıyoruz
Su ve elektriğin olmadığı yaylalarda hayvancılık yapan, peynir ve çökelek üreten Koçer kadınların ürettiklerini mandıralara satmaktan başka çareleri yok. Ürünler bir liraya alınıyorsa pazarlara, marketlere gidene kadar fiyatı beş kat artıyor. Yani yine üretici olan koçer kadınlar kar edemiyor. Elektriğin olmadığı, temiz suya ulaşamadıkları yaylalarda ter döken ‘Nerede olursak olalım en ağır yükü biz kadınlar taşıyoruz’ diyen koçer kadınlarla yan yana mücadele edeceğiz. AKP-MHP erkek ittifakı ‘güvenlik’ adı altında en verimli yaylaların kullanımına izin vermiyor. Bu yüzden koçerler yayla yasaklarından dolayı verimsiz yaylalara yüksek kiralar ödemek zorunda kalıyor. Bizler ‘güvenlik’ politikaları adı altında halklara, kadınlara dayatılan yoksulluğa, emek sömürüsüne karşı; yaylalarımızı, meralarımızı, emeğimizi siyasi ranta ve talana sürüklemek isteyen bu iktidara karşı hep birlikte koruyacağız.
50 meyve ağacına karşılık sadece 800 TL ödeniyor
Yine her türlü engellemeye, yasakçı politikaya karşı Ağrı’da ev emekçisi kadınlarla bir araya geldik. Kadınlar kadın yoksulluğunu bulundukları yerden anlatıyor. Tekstil atölyesinde çalışan kadınlar, sabah 08.00’den akşam 19.00’a kadar çalışıyor. Köye atölyeden servis yollanmaması için belli bir sayıda çalışan lazım. Bu yüzden atölyelere kendi imkânları ile gitmek zorundalar ve bu kadar zahmet sonrası ödenen ücret asgari ücret bile değil. Kadınlar erkek egemen devletin doğayı rant ve talan alanına nasıl çevirdiğini şu cümlelerle anlatıyor; ‘Çiftçilik bitti. Kota geldi özelleştirme geldi. Elde avuçta hiçbir şey kalmadı. Hayvancılık bitti.’ Ayrıca köydeki kadınların anlattığına göre köylünün tarlasındaki meyve ağaçları sökülüyor ve bir baraj kanalı geçiliyor. Kanalın geçildiği araziye istimlak bedeli yerine 50 meyve ağacına karşılık sadece 800 TL ödeniyor. Toprağın altındaki baraj kanalı sebebiyle toprağın üstü de ürün tutmuyor.
Aldığım para eve gidene kadar bitiyor
Doğamızı, derelerimizi, ağaçlarımızı katlederek bizleri nefessiz bırakmak isteyenlere karşı ekolojik bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Bu iktidar şunu çok iyi bilsin ki Ağrı’da ki doğa katliamına karşı direnen kadınların sesi İkizdere’de yankılanıyor. Iğdır’da ‘Hayat pahalı, yetmiyor kazandıklarımız’ diyerek kayısı bahçelerinde çalışan kadınların sesiyiz! Sabah 04.00’ten akşam 17.00’ye kadar kayısı bahçesinde 70-100 TL karşılığında çalışan kadınlar toplanan kayısıları paketlediklerini, bazen 100 bazen de 150 kasa yaptıklarını, 5 dakika dahi mola veremediklerini, yedikleri yemeği sindirmeden çalışmaya başladıklarını anlatıyor. Kayısı işçisi kadınlar, sigortalı çalışmak istiyor. Bir kadın diyor ki; ‘Aldığım para eve gidene kadar bitiyor. Çocuğumun bez parasına dahi yetmiyor.’
Ürettiklerimizi 50 kuruşa alanlar, kendileri 6-7 liraya satıyor
Iğdırlı kadınlar kendilerine bu yoksulluğu dayatanların milyarlarca lira yerli ve milli vurgun yapanlar, saraylarda altın musluklardan su içenler olduğunu çok iyi biliyor. Bu sömürü düzenini kabul etmeyeceğiz! Yine Iğdır’da pancar tarlasında çalışan kadının, ‘Kadının kadına desteği olmazsa erkek anlamaz ki kadının halinden’ çağrısına dayanışma ile ses veriyoruz! Tatvan’da, ‘Ürettiklerimizi 50 kuruşa alanlar, kendileri 6-7 liraya satıyor’ diyerek erkek egemen kapitalist düzeni ifşa eden kadınlarız!
Tatvan’da domates tarlasında çalışan kadınlarla bir araya geldik. 6 ay boyunca çalışan kadınlar sabah 05.00’da çalışmaya başlıyor, akşam 18.00’da bitiriyor. Kazandıkları para ile doğru düzgün bir şey alamıyorlar. Sigortasız, güvencesiz çalıştırılıyorlar. Çocuklarının servis paralarını ödediklerinde faturalarını ödeyecek paraları kalmıyor. Ücretlerini bazen günlük, bazen aylık, bazen de hasattan sonra alıyorlar. Güvenceli iş kollarında eşit işe eşit ücret diyerek emek gaspına karşı hep birlikte mücadele edecek, ‘Kadın yoksulluğuna hayır’ diyeceğiz.
Yaptığımız her buluşmada, ziyarette özellikle eğitim politikalarında var olan eşitsizliğin pandemi koşullarında derinleştiğine bir kez daha şahit olduk. Biz defalarca dile getirdik. ‘Uzaktan eğitime ulaşamayan öğrenciler var’ dedik. ‘Tablet ve interneti olmadığı için birçok çocuk eğitime ulaşamıyor’ dedik. Ancak iktidar her defasında halkın aklı ile dalga geçer gibi ‘Her türlü hizmeti sağladık öğrencilerimize’ diyerek bu sorunun üzerini örtmeyi seçti. İşte Urfa’da, Adıyaman’da, Dersim’de, Ağrı’da, Iğdır’da ve Tatvan’da çocukları eğitim alamayan annelerin isyanı;
*İnternet yok, tablet yok. Çocuklarım eğitim alamıyor.
*Bir tablet yüzünden benim eğitim hayatım yarım kaldı. Bugün buraya onlar için geliyorum.
*Çocuklar yüz yüze eğitimde zorlanıyor. Online eğitimde çok daha zorlanıyorlar. Tabletleri de belli başlı ailelere verdiler.
*Bir ailede birden fazla öğrenci var, ancak bir tablet verilmiş. Hangi birisi eğitim alsın. Verdikleri tabletler de bozuk çıktı.
Ve yine genç kadınlar sesleniyor;
*Derslere giremedim. Bu yüzden sınava girmemek için dilekçe verdim. Çünkü tabletim yok ve annemin telefonundan derslere giremiyorum.
*Lise birinci sınıfta yoksulluktan kaynaklı okulu bırakmak zorunda kaldım. 14 yaşından beri tarlada çalışıyorum.
*19 yaşındayım. Koşullarım yetersizdi, okuyamadım. Kız kardeşim 12 yaşında. 6’ncı sınıfa gidiyor. Kardeşimin okulu bırakmasına izin vermeyeceğim. Tableti var, ama internet yok.
Genç kadının tuvalindeki renkleri hep birlikte boyayacağız
Bizler buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bulunduğumuz her yerde ‘Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet’ demekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın mücadelesine ve dayanışmasına olan inancımızla; Resim öğretmeni olmak isteyen ve resim kursuna gitmek için tarlada çalışmak zorunda olan, ‘muhtemelen küçük olduğum için bana daha az ücret verecekler’ diyen genç kadının tuvalindeki renkleri hep birlikte boyayacağız. O renkler erkek egemen rejim karşısında mücadele ve dayanışma ile kazanan kadın mücadelemizin imzası olacak.”