‘Kadınlar tarımsal üretime dönmeli’
- 09:05 16 Ekim 2020
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
SAKARYA - Sağlıklı gıdaya erişim için kadınların eski rolleriyle ve bilgileriyle tarıma dönmesi gerektiğini söyleyen SAKÜDA’dan Berin Ertürk, “Kadınların daha önce üstlendiği tarımdaki rolü hem kendi hayatlarının daha anlamlı olması için hem de geleceğimiz için, doğru gıda üretmek içindir” dedi.
Çalışma yaşamının pek çok alanında kadınlar hem sömürülüyor, hem de ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Bu alanlardan biri de tarım. Tarım alanında çalışanların büyük çoğunluğu kadınlar olurken, hiçbir sağlık güvenceleri de bulunmuyor. İş cinayetlerinin oranlarına bakıldığında ise yaşamını yitirenlerin yüzde 7’sini kadınlar oluştursa da, tarım alanında yaşamını yitiren kadınların sayısı ise bilinmiyor.
Tarım alanında çalışan 8 kadının bir araya gelerek oluşturduğu Sakarya Küçük Üretici Dayanışma Ağı’ndan (SAKÜDA) Berin Ertürk, yaşanan ekolojik ve ekonomik krizin kadının tarımda değişen rolünden kaynaklandığını ifade ederek, kadınları tarımsal alanda var olmak için cesaret kazanmaya çağırdı.
Kadınlara ‘cesur olun’ tavsiyesi
Emekli olduktan sonra başladığı çiftçilik hayatında 20 yıldır sebze ağırlıklı ekolojik üretim yapan Berin, oluşturdukları ağ ile ulaştıkları insanlara müşteri yerine destekçi demeyi tercih ettiğini dile getirdi. Kadınlara başlama cesareti göstermelerini tavsiye eden Berin, “Küçükten başlasınlar. Bahçelerinden başlasınlar. Önce kendi yiyeceğini sağlasınlar. 400 metrekare 5 kişilik bir ailenin bütün sebze ihtiyacını karşılayabiliyor. Bunu yapabilecek çok insan var. Bu en büyük katkı. Her yanımız beton yığını. Ama ben balkonda yetiştirilen maydanozun bile önemli olduğunu düşünüyorum. En azından insanların toprağa bir şeyler ekmesi o deneyimi kazanması bile güzel” dedi.
‘Kadının tarımdaki rolü doğru gıda üretmek’
Çiftçiliğin nasıl, ne şekilde yapılması gerektiğinin yerini endüstriyel tarıma bırakmak zorunda kaldığını dile getiren Berin, endüstriyel tarımın başlamasıyla beraber kadının ucuz iş gücüne dönüştürüldüğünü söyledi. Berin, şöyle devam etti: “Bu, bütün geleneksel bilginin yok oluşa gitmesi, tarımın küçük aile işletmesinin doğaya dost yaklaşımından bugünkü zehirlere boğulmuş ve kimyasallarla yürütülen hale gelmesi, gıdanın ve ürünün mal haline gelmesi bundan sonra yaşadığımız süreçler. Şimdi farkına varıyoruz gıdanın ne kadar önemli olduğunu. Ne yiyorsak oyuz diyoruz. Yediğimiz de zirai tarımın bize sunduğu yarı zehirler. Belki içinde biraz gıda kırıntısı vardır. Bunun şimdi farkına varıyoruz. Kadınların uzaklaşması ile bu sürecin başlaması denk düşen şeyler. Bu döngüden çıkılması da kadınların tarıma geri dönmesi ile mümkün. Kadınların daha önce üstlendiği tarımdaki rolü hem kendi hayatlarının daha anlamlı olması için hem de geleceğimiz için, doğru gıda üretmek içindir.”
‘Alternatif ağlarımızı örmek zorundayız’
Tarımsal alanda henüz yeni yeni kadınların çiftçi olarak ortaya çıktığını belirten Berin, bu çiftçilerin de çoğunlukla şehirlerden kırsala dönenlerden oluştuğunu ya da şehirlerdeki küçük bahçelerinde üretim yapan kadınlar olduğunu kaydetti. Berin, bu oranın hala azınlıkta olduğunu kaydederek, “Ekolojik üretimin piyasada yeri yok. Biz kendi hakim piyasanın dışında kendi alternatif ağlarımızı örmek zorundayız. Ancak bu yolla ürünümüzü kullanıcısına ulaştırabiliyoruz. Yoksa sizin ürettiğiniz ekolojik ürün hiçbir zaman bir rekabete girişemez. Orada hiçbir şansımız yok. Kendi gıda topluluklarımızı oluşturmak zorundayız” sözlerini kullandı.
‘Tüketim alışkanlıkları değişmeli’
İnsanın en temel hakkı olan sağlıklı gıdanın sağlanmadığını, yine de sağlıklı gıdaya erişimin de bir tercih meselesi olduğuna dikkat çeken Berin, miktar olarak az ama besleyicilik oranı fazla olan gıdanın seçilmesi gerekliliğini vurguladı. Berin, “Ziyan edilen gıdanın ortadan kalkması ile ekonomik olarak altından kalkılmayacak bir rakam olmayacağını, aslında bir ailenin mutfak bütçesinin ekolojik gıda ile şişmeyeceğini gördük. Eğer sağlıklı beslenmek istiyorsak alışveriş alışkanlığımızı değiştirmemiz lazım. Çocuğunuza gıda olmayan şeyler almaktan vazgeçin” diye seslendi.
‘Ağzımıza attığımız her lokmada emek var’
Pazarlarda satılan ürünlerin hem ucuz hem de ucuz iş gücü anlamına geldiğini dile getiren Berin, ucuzluğun da aslında suni olduğunu belirtti. Berin, “Gıdanın reel rakamlarında bir düşüş olmuş durumda. Siz ‘2 liraya domates buldum’ diye sevinirken ben üzülürüm. Onu üreteni düşünüyorum. Kimseden hediye gelmiyor. Bunun bir bedeli var ve hepimiz tarafından ödetiliyor. Bir yandan kirletilen hava ile yanlış gıdanın bedelini sağlık sorunları ile düzgün nesiller yetiştirememe ile ödüyoruz. Dünyanın diğer ucundan muz geliyor, burada çok ucuza satılıyor, bu bir yalan. Ağzımıza attığımız her lokmada bunun bir emek sonucu üretilmiş bir gıda olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor. Bunun bilincinde olduğumuz zaman her şey değişiyor” dedi.
‘Yerel kooperatiflerin kurulması önemli’
Kadın kooperatiflerinin belli konulara bağlı ve sınırlı bir alanda hayat bulduğunu ifade eden Berin, üretimin temel gıdaları da kapsaması ve yelpazenin genişlemesi taraftarı. Kooperatifçiliğin dönüşüme açık bir alan olduğunu belirten Berin, “Bir takım hamur işleri yaparak başlamış kooperatif ile diyaloğumuz oldu, önce yerel tohumdan üretilen ununu aldı sonra o tohumları kendileri ektiler derken adım adım marketten un alıp makarna yapmanın ötesine geçti. Bu güzel bir örnek. Büyük örgütlenmelerden ziyade yerelde kalması daha doğru olmalı. Bir kooperatif altında hepsi birleşsin şeklinde değil. Dünyanın farklı yerellerinde küçük girişimler var. Bunları belki niceliksel olarak azınlıkta da olsa ciddi bir güç oluşturduğunu düşünüyorum” diye konuştu.