'Nakış maharetimi sunacağım bir alan değil, bir protesto biçimidir'

  • 09:05 29 Aralık 2019
  • Emek/Ekonomi
Yeşim Oruç
 
HABER MERKEZİ - Ekonomik zorluklardan dolayı hobi olarak başladığı nakışı geçimini sağlamak için işe çeviren Büşra Şahin, “Nakış, maharetimi sunacağım bir alan değil benim için. Bir protesto biçimi. Asla cinsiyetçi, türcü, ırkçı bir şey işlememem buna örnek olabilir” dedi.  
 
Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) verilerine göre ülkede kayıtlı işsiz sayısı son 15 yılda 10 kat arttı. 2019’da 4 kayıtlı işsizden biri üniversite mezunu. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı özellikle son yıllarda iyice yükselirken son 3 senede 2’ye katlandı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) hazırladığı gençlik raporuna göre 2004 yılında 97 bin 545 olan üniversite mezunu işsiz sayısı 2019 yılında 1 milyon 340 bine yükseldi.
 
Büşra Şahin, doktora öğrencisi bir edebiyatçı. Kadro bulamadığı için atanamıyor. Bazı nedenlerden dolayı akademiden uzaklaşan Büşra, “Maharetimi sunacağım bir alan değil benim için. Bir protesto biçimi” diye tanımladığı nakış hobisini işe çevirdi. Büşra, işlediği nakışları Arakhne Studio instagram hesabında hem sergiliyor hem de sipariş alıyor.
 
Büşra ile akademik kariyerine başlarken ki hedefini, hobisini işe çevirme sürecini, nakışın onun için ne ifade ettiğini konuştuk. 
 
*Akademik kariyerinizin başlangıcında beklentileriniz neydi?
 
Aslında akademik kariyer gibi büyük iddiaları olan bir şeye başlamış saymıyorum kendimi. Lisans eğitimimin henüz başlangıcında akademik alanda ilerlemeyi ve üniversitede kalmayı kendime hedef belirlemiştim. Bunun en büyük nedeni de üniversite alanının dışına çıkmak istemememdi. Kendimi akademik alanda sürekli taze tutmayı istiyordum. Bu alan bana kendini sürekli yenilemek, bilimsel sahayı takip etmek ve kendini zamana göre şekillendirmek gibi geliyordu. Bu isteklerimden ötürü akademiyi hedeflemiş ve hayatımdaki yayları buna göre germiştim.
 
*Beklentilerinizde değişiklik oldu mu? Olduysa nasıl değişiklikler oldu?
 
“Edebiyat ve eleştiri alanında kayda değer bir şeyler yapabilme hedefimden vazgeçmiş değilim ama bunun tek yolunun akademi olduğunu düşünmüyorum artık.”
 
Şimdi dönüp baktığımda lisans yıllarımda düşündüğüm o akademik hayat bana çok romantik geliyor. Aslında akademinin böyle bir alan olmadığını zamanla öğrendim. Benim kendime dair hedeflediğim noktaya akademi aracılığıyla ulaşamayacağımı anlamam biraz zaman aldı. Kendini sürekli taze tutmak ve yeni fikirlere açık olmak aslında akademik ilerlemenin çok ileriki yıllarında gerçekleştirebileceğiniz bir şeymiş. O yıllara gelene kadar da bir sürü formaliteyi yerine getirirken bu istekleriniz köreliyormuş. Benim bunu fark etmem kimine göre geç sayılabilir ama bence erken fark ettim. Körelme yaşamadan, kendimi, köreleceğim alandan çekme eğilimdeyim. Bu farkındalık da zamanla akademik sahadan soğumama, uzaklaşmama yol açtı. Edebiyat ve eleştiri alanında kayda değer bir şeyler yapabilme hedefimden vazgeçmiş değilim ama bunun tek yolunun akademi olduğunu düşünmüyorum artık.
 
*Hobiniz bir bakıma işiniz olmuş bu süreçte. Bu durum zorlanmanıza neden oldu mu?
 
“Geçinebilmek için asıl amacımdan saptım ve nakışı hâlâ bir sanat icrası olarak görsem de bu yönünden uzaklaşmak zorunda kaldım.”
 
Nakış yapmaya yaklaşık üç yıl önce başladım. Elbette ben daha küçük bir çocukken annemin öğrettiği minik teknikleri bu sürece katmıyorum. Bu üç yıllık sürecin başında nakış benim için para kazanma aracı değildi. Çok zevk aldığım için hobi olarak yapıyordum ve rahatlamamı sağlıyordu. Fakat şartlar değiştikçe bursum kesildi, iş bulamadım ve tezimi yazabilmem için para kazanma gerekliliğim arttı. Ben de zevk aldığım bir eylemden geçim sağlamak istedim. Elbette zorlandım çünkü zevk, geçim kaynağına dönüşünce iş hâline geliyor ve istediğiniz ya da amaçladığınız şeyden uzaklaşıyorsunuz ister istemez. Ben de uzaklaştım, geçinebilmek için asıl amacımdan saptım ve nakışı hâlâ bir sanat icrası olarak görsem de bu yönünden uzaklaşmak zorunda kaldım. 
 
*Nakış işlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin üzerinizdeki etkisi nasıl?
 
“Nakış yaparak bir kadının itirazlarını dile getirebilir, sınırlarını zorlayabilirim. Mutfaktaki bir kadın gibi düşünün; kadının asli görevi olarak görülen yemek yapmak, aslında kadının protesto biçimine dönüşebilir.”
 
Bireysel olarak bir motivasyon biçimi. Gündelik kaygılarımdan, kafamı kurcalayan sıkıntılardan uzaklaşma hâli. Kumaş üzerine hayallerin işlenmesi gibi bir şey. O sırada ne işlerseniz işleyin ister bir çiçek ister bir elbise işlediğiniz şeyde hayalleriniz vardır artık. Yaşadığımız topraklardaki her kültürde nakış geleneği vardır ve kadınlar, işledikleri nakışların güzelliğine göre değerlendirilmiştir. Bu bir kadın işi olarak görülmüştür. Güzel işleme yapan kadın takdir edilir, hayattaki en yüksek mertebesine (annelik hariç) ulaşmış gibidir: Maharetli olmak. Çeyizini dizebilir artık. Ben bu gelenekten elbette nasibimi aldım, biz Çerkesler için de nakış veya başka herhangi bir el işi çok önemli sayılır. O nedenle öğretildim. Ama fark ettim ki ben, bu geleneksel işi, geleneksel kalıplarından çıkartarak kullanabilirim. Nakış yaparak bir kadının itirazlarını dile getirebilir, sınırlarını zorlayabilirim. Mutfaktaki bir kadın gibi düşünün; kadının asli görevi olarak görülen yemek yapmak, aslında kadının protesto biçimine dönüşebilir. O kadını illaki mutfaktan dışarı çekmemiz gerekmez, kendini gerçekleştirebilmesi için yemek yapmaktan vazgeçmesi şart değildir. Nakış da böyle; maharetimi sunacağım bir alan değil benim için. Bir protesto biçimi. Asla cinsiyetçi, türcü, ırkçı bir şey işlememem buna örnek olabilir. Geleneksel kadın işi olarak görülen bir alanda gelenekleri kırmak yani.