‘Yanlış tarım politikaları kadını topraktan koparırken üretimi de düşürüyor’

  • 09:06 4 Mayıs 2019
  • Emek/Ekonomi
Hamdiye Çiftçi 
 
VAN - Ziraat Mühendisi Fatma Güven, yanlış tarım politikaları nedeniyle kadının toprakla bağının koparıldığını, ithalatla birlikte ekonomik krizin ortaya çıktığına dikkat çekerek, “Mazot fiyatının artması, çiftçiye yeterli destek verilmemesi, tohum ve gübre fiyatının çok yüksek olması, tohumda dışa bağımlı hale gelmemiz tarımı olumsuz etkileyen faktörler” dedi.
 
İklim çeşitliliği ve verimli ovaları sayesinde kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan Türkiye, buğday, patates ve soğan dahil her sebze ve tahılı ithal eden ülke konumuna getirildi. İnsanlığın doğuşundan bu yana toprakla arasında bağ olan kadınlar, bulundukları alanda tarımı geliştirirken, yanlış politikalar bu bağın da kopmasına neden oldu. Ziraat Mühendisi Fatma Güven, tarımın kadına artık ağır bir iş yükü olarak geldiğini ifade etti. 
 
‘Toprağa yeniden dönmek için çalışmalar yapılmalı’ 
 
Kadınların artık daha farklı iş alanlarına yöneldiğini belirten Fatma, “Yani kasiyer olarak çalışmak, sekreterlik yapmak artık kadına daha ergonomik gelebiliyor. Tarımda, tohumunu ekecek, çapasını yapacak, yağmur gelecek, dolu gelecek. Bu risklere baktığında kadın toprakla bütünlüğü olmasına rağmen bunu bırakıyor ve diğer işlere yönelmek zorunda kalıyor. Kadın dernekleri, kadın meclisleri ve birden fazla kadının bir araya gelmesiyle yeniden toprakla bağı güçlendirilebilir. Ama bahçede, tarlada çalışmak ciddi anlamda emek isteyen işler. Kadınlar bunlardan da artık biraz çekiniyor. Elleri yara bere içinde oluyor, sağlık problemleri çıkıyor, belleri ağrıyor. Dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil. Artık biraz daha teknolojiden faydalanırsa kadının iş yükü de azalır, bununla beraber verim de artar” dedi. 
 
‘Üniversite mezunu kadınlar da tarımda çalışıyor’
 
Tarım alanlarında çalışan kadınlar arasında üniversite mezunu kadınların da olduğunu aktaran Fatma, “Öğretmenlik okuyup atanamamış kadınlar, normal işte temizliğe giden ya da evine sadece birkaç parça bir şey götürmek isteyen, eğitim durumu olmayan kadınlar da çalışıyor. Zaten mevsimlik olarak çalışıyorlar. Kendi ufak bahçesinde, kendi arazisinde çalışan kadınlarımız var. Tarım alanında çalışan ciddi anlamda bir kadın oranı yok. Bu alanda farklı eğitim düzeylerinde olan kadınlara rastladım. Aslında bu anlamda sürdürülebilirlik oranına baktığında emek veren kadın sayısı az ve gittikçe de azalıyor” diye konuştu. 
 
‘İşçi çocuk sayısı katlanıyor’
 
“Bizim bölgemizde yapılan tarıma baktığında bazı ilçelerde seralar var. Yazın Erciş, Gevaş ve Özalp yolu üzerinde yoğun tarım yapılıyor, bu yerlerde tarladan direkt vatandaşa satılıyor” diyen Fatma, buralarda çalıştırılan çocuk sayısının da ciddi oranda olduğuna dikkat çekti. 6 yaşında çapaya gelen çocukların dahi olduğunu aktaran Fatma, “Meyve topluyorlar, çapa yapıyorlar. Bazen damla sulama borularını geçirmeye çalışıyorlar. Böyle el emeği isteyen ufak çaplı işlerde çalıştırılıyorlar. Bu işlerden dolayı çocuklara çok az miktarda bir ücret ödüyorlar. Çocukları tarlalarda çalıştıranlar, bu çocuklar üzerinden haksız kazanç kazanıyorlar. Özellikle okulların yaz tatiline girmesiyle işçi çocuk sayısı katlanıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Tarımla uğraşan bir toplum krizden etkilenmez’
 
Tarımla uğraşan, kendi tükettiğini üreten bir toplumun ekonomik krizden de pek etkilenmeyeceğini belirten Fatma, yaşanan ekonomik sorunları şöyle dile getirdi: “Tarımı olumsuz etkileyen nedenler var. Mazot fiyatının çok ciddi oranda artması, çiftçiye yeterli destek verilmemesi gibi nedenler sayabiliriz.  Tohum ve gübre fiyatının çok yüksek olması da ayrı bir neden. Çiftçide para olmadığı için, yeterli sayıda işçi tutamıyor. Tarladaki ürün zamanında toplanmadığı için çürümeye terk ediliyor. Kendi tohumumuzu kalitesiz gördüğümüz için dışa bağımlı hale gelmişiz. Bu yüzden dışarıdan alınan tohumlar çok pahalı. Mesela Hakkari, Bahçesaray gibi yerlerde hemen hemen hiç yerli tohum bulamazsınız. Eskiden bu gibi yerlerde tohumlar saklanırdı ve yerli tohum ekilirdi. Şimdi de bu çalışma yapılabilir. Örneğin elde edilen tohumların bir kısmı depoya saklanıp, bir kısmı ekilerek çoğaltılabilir. Çoğaltılan tohumlar zamanla diğer ilçelere dağıtılabilir.” 
 
‘Hayvancılık daha da geliştirilmeli’ 
 
Mevsim faktörünün önemine de dikkat çeken Fatma, şöyle devam etti: “Mevsim de bu anlamda bizi olumsuz etkiliyor. Bölgedeki tarım ve hayvancılık geliştirilebilir. Geçmişte de yoğun şekilde hayvancılık yapılan bir bölgeydik. Bölgemiz özellikle küçükbaş hayvancılık için elverişli. Şu an büyükbaş hayvancılık da yoğun şekilde yapılıyor. Özellikle Avrupa’dan getirilen hayvanlarla beraber küçükbaş hayvancılık artık çok yapılmıyor. Ama büyükbaş hayvancılığın riski küçükbaş hayvancılıktan daha fazla. O yüzden ufak çapta küçükbaş hayvancılıkla uğraşanlar daha az riske giriyor. Bunun için de arazi, yayla, otlak alan, meralar gerekiyor. Buradaki en önemli konu ise meraların ıslahıdır. Meraların ıslahı konusunda bireysel alanda değil de il tarım, ilçe tarım, büyükşehir belediyesi tarımsal hizmetler hepsinin koordineli çalışması ile bir iki yıl değil en az dört beş yılda olabilecek şeyler. Belli pilot yerler seçilerek otlaklar genişletilebilir. Değişik otların tohumları atılabilir. Bunların kontrolleri yapılabilir. Bu tarz ufak çalışmalar yapılırsa aslında bölgemizde tarım ve hayvancılık çok iyi değerlendirilebilir.”