Newroz Uysal: Çözüm 'Demokratik Ekolojik Toplum' paradigması
- 09:09 2 Eylül 2023
- Ekoloji
Rojda Aydın
WAN - Yeşil Sol Parti Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, devlet ve kapitalist sermaye eliyle yapılan doğa kırımına değinerek, çözümün halklar dayanışmasını esas alan demokratik ekolojik toplum paradigması olduğunu söyledi.
Kurdistan ve Türkiye’de devlet ve kapitalist sermaye güçlerinin eliyle gerçekleştirilen doğa kırımı sistematik bir şekilde devam ediyor. Kurdistan’da asker ve korucuların öncülüğünde ağaçlar kesilip ormanlar yakılırken, Türkiye’de ise devlete ve kapitalistlere destek verenlerin eliyle doğa yağmalanıyor. Halk ve demokratik kitle örgütleri doğanın tahrip edilmesine karşı direnişini sürdürerek tepkileri büyütüyor.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, doğanın yok edilmesine dönük gerçekleştirilen politikalara karşısında çözüm yoluna dair sorularımızı yanıtladı.
“Son zamanlarda kalekol inşası için ağaçlar kesiliyor. Ya savaş sırasında çevrelerini görmek için ağaçları kesiyorlar. Ya da 90'lı yılların politikaları gibi, insanlar topraklarından sürülsün diye ağaçlar kesilip yakılıyor.”
* Kurdistan ve Türkiye'nin birçok kentinde ağaçların kesilmesi, ormanların yakılması devam ediyor. Müdahaledeki yetersizliğe bakarak bunun bir devlet politikası olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kurdistan'da, Türkiye'de ve dünyada ağaçlar kesiliyor, doğa yağmalanıyor. Bunun farklı nedenleri var. Bütün nedenlerin doğurduğu sonuçlar vardır ve bu nedenler aynı zamanda beraberinde çeşitli politikaları da getirir. Türkiye'de ağaçların kesilmesinin, ormanların yakılmasının iki nedeni var. Bu nedenlerden biri; Kapitalistlerin çıkarları, devleti de kapsayan rant ihtiyacına dayanmaktadır ve kapitalist sistem içerisinde yerini alan bağımsız şirketler, kapitalist sistemi güçlendirmek isteyenlerdir. Bunun toplum için yapıldığını söylüyorlar. Ancak bu toplum çıkarlarına aykırıdır. Sadece ağaçları kesmeye, ormanları yakmaya bahane uyduruyorlar. Kurdistan ve Türkiye'de kapitalist sisteme göre gerekçeler gösteriliyor. Ancak Türkiye'nin Kurdistan’a karşı geliştirdiği politikaların kendine has özellikleri var. Kapitalist sistemin Kürtlere yönelik devlet politikalarının sonuçlarının yanı sıra devletin ortaya koyduğu yöntemler de var. Amaç savaş politikalarını ön plana çıkarmaktır. Operasyonlar sırasında ormanlar kasıtlı olarak yakılıyor ve yazın sıcaktan dolayı doğal olarak yanan ormanlara da kasıtlı bir şekilde müdahale edilmiyor. Son zamanlarda kalekol inşası için ağaçlar kesiliyor. Ya savaş sırasında çevrelerini görmek için ağaçları kesiyorlar. Ya da 90'lı yılların politikaları gibi, insanlar topraklarından sürülsün diye ağaçlar kesilip yakılıyor.
“Mesela Şırnak'taki kömür madenleri, Gabar'da çıkan petrol bize iktidarın yer altı kaynaklarımıza saldırdığını, barajlar yaparak kültürümüzü ve tarihimizi yok etmek istediğini gösteriyor.”
* Ağaçların kesilip yakıldığı yerlerde, örneğin Gabar'da petrol bulundu ve özellikle Kurdistan'ın yer altı kaynaklarının bol olduğu yerlerde bu doğa kırım politikaları devreye giriyor. Buralarda yapılanın da ekonomik bir sömürü ve rant politikası olduğu söylenebilir mi?
Bütün bunlar rant politikalarının bir parçası. Türkiye'nin metropollerinde ormanlar otel yapılmak için yakılıyor, kesiliyor. Bunu rant karşılığında yapan bu kişiler yüzde yüz iktidara yakındır ya da iktidardakiler bu ranta ortaktır. Aynı şey Kurdistan'da da yapılıyor. Türkiye'de iktidar yanlıları ve müttefikleri tarafından yapılan doğa tahribatı, Kurdistan'da devlete yakın kişiler tarafından ve kendi halkına ihanet içerisinde olan korucular tarafından yapılmaktadır. Bu da bize bu işin içinde devletin ve iktidarın elinin olduğunu ve her zaman orada olduklarını gösteriyor. Mesela Şırnak'taki kömür madenleri, Gabar'da çıkan petrol bize iktidarın yer altı kaynaklarımıza saldırdığını, barajlar yaparak kültürümüzü ve tarihimizi yok etmek istediğini gösteriyor. Hükümet aldığı rantı da destekçilerine sunuyor. Her iki taraf da bu durumdan yararlanmak istiyor. Bu yine Kürt sorununa karşı uygulanan politikalarda kendini gösteriyor. Uygulanan politikalarla ortaya çıkan rant devleti destekleyenlerle paylaşılıyor.
“Özellikle güvenlik adına tahliye etmek, ateşe vermek, baraj yapmak! Çevrelemek istedikleri yerler Kurdistan sınırındaki yerlerdir. Halkı bu bölgelerden çıkarmak, Kurdistan'ın bölünmesini sağlamak istiyorlar.”
* Aynı zamanda yurttaşların hayatını etkileyen ciddi bir göç durumu da mevcut. Genel olarak devletin Kurdistan'da uyguladığı politikalar ve göç arasında nasıl bir bağlantı var?
Kurdistan'da göç yıllardır süren bir sorun. Bu zorunlu göçün zaman zaman sebepleri var ve ortaya çıkan politikaların da sebepleri var. Bu politikalardan biri de Kürt halkının kendi ülkesinde yaşayamaz hale gelmesine neden olan savaştır. Bu politikalar aynı zamanda ekonominin bozulmasına da yol açmaktadır. Aynı zamanda doğaya dönük tahribatlar da göçe neden olmaktadır. Heskif Barajı kültür, sanat ve tarihin yok olmasına yol açmış, aynı zamanda köy ve ilçeler yerlerinden edilmiş, orada yaşayanlar göç etmiştir. 90'lı yıllarda binlerce Kürt köyü yıkıldı ve boşaltıldı. Vatandaşlar tahliye edildikten bir süre sonra köylerine dönmek istiyor. Köylerine döndüklerinde kendilerini geçindirebilmeli, hayvanlarına bakabilmeli ve baskı olmadan hayatlarını sürdürebilmeliler. Özellikle ağaçların kesilmesi ve ormanların yakılması hayvancılığı etkiliyor. Çünkü hayvancılığın kaynağı yok olunca tarım yapılamaz. Şirnex, Colemêrg ve Elke’de vatandaşlar ot topluyor, satıyor ve geçimini sağlıyor. O bölge yasaklandığında o insanlar geçim kaynaklarını kaybedecekler. Kurdistan'da yıllardır göç politikaları uygulanıyor. Özellikle güvenlik adına tahliye etmek, ateşe vermek, baraj yapmak. Çevrelemek istedikleri yerler Kurdistan sınırındaki yerlerdir. Halkı bu bölgelerden çıkarmak, Kurdistan'ın bölünmesini sağlamak istiyorlar.
“Ben bu ülkede yaşıyorum diyenler sadece oraların yakılmasına, yağmalanmasına karşı çıkıyor, sıra Cudi'ye gelince devletin bu politikasına pek ses çıkmıyor.”
* Ekolojik kırım konusunda Türkiye ile Kurdistan'da devletin yarattığı yıkıma verilen tepkiler arasında farklılık olduğunu görüyoruz. Kurdistan'a gelince tepkiler daha az. Bunu nasıl yorumlamak gerekiyor?
Türkiye'de ormanların rant karşılığında yakıldığı bölgelerde protesto yapanların ve bu doğa kırımının durdurulmasını isteyenlerin Kurdistan'da yürütülen savaşa da hayır demesi, devletin politikalarına da hayır demesi gerekiyor. Ancak bu farkındalık nadirdir. Kurdistan'da da aynı doğa kıyımı devlet eliyle yapılıyor. Sesimizi her yere ulaşmalıyız. Ancak bu ses yeterli değil. Cudi'de de yangın çıktı, Akbelen ve Antalya'da ağaçlar kesilip yakılıyor. Ben bu ülkede yaşıyorum diyenler sadece oraların yakılmasına, yağmalanmasına karşı çıkıyor, sıra Cudi'ye gelince devletin bu politikasına pek ses çıkmıyor. Kapitalist sistem birçok şeyle yürütür kendini. Bunlardan biri milliyetçiliktir. Eğer bu milliyetçilik bugün Kürtlere karşı kullanılmasaydı, Kürtlerin doğasına da Antalya ve Akbelen'in doğasıyla aynı değer verilecekti. Maalesef bu derin ve tarihi bir konudur. Gelecekte ayrımcı yaklaşımların olmayacağını, anlaşma ve destek konularını daha çok konuşacağımızı umuyoruz. Çünkü desteğe ihtiyacımız var. Doğaya da aynı anlayışla yaklaşmamız gerekiyor. Kurdistan'ın ve Türkiye'nin doğasını birlikte korumak için el ele verelim.
“Şırnak'ta ağaçlar ihale ile kesiliyor, taşınıyor ve satılıyor. Bu doğa tahribatına ilişkin açılan dava henüz sonuçlanmadı. Şirnex ve Cudi'de başlayan bu katliam bugün Gabar, Sêrt, Goderne Vadisi, Licê ve Bêdlîs'e sıçradı.”
*Orman yangınları ve ağaç kesimlerinin araştırılmasına dönük başvurularınız ve çalışmalarınız nelerdir? Bu başvurularınıza herhangi bir yanıt aldınız mı?
Arkadaşlarımız hem hukuki hem siyasi hem de diplomatik düzeyde birçok çalışma yaptı. Doğanın tahribatının durdurulmasına dönük çabalarımız devam ediyor ve amacımız bu tahribatı durdurmaktır. Bu köy ve araziler köylülere ait olsa da olmasa da birçok yer Şırnak Valiliği eliyle "güvenlik bölgesi" ilan ediliyor. Bu nedenle o köylere giriş çıkışlar yasaktır. Yangınların söndürülmesi, ağaç kesimlerinin durdurulması için Tarım ve Orman Bakanı'na ve Şırnak Orman Müdürlüğü'ne başvurduk. Askerlerin eliyle çıkarılıp kamuoyuyla paylaşılan yangını kabul etmediler. Ancak o günden bugüne Cudi'de onlarca yerde yangın çıktı. Ancak güvenlik nedeniyle gidip araştırma yapmamıza izin verilmediğinden, yangının yarattığı tahribatla ilgili elimizde resmi bir veri yok. Doğa üzerinde pek çok farklı politika uygulanmaktadır. Bununla ilgili özel bir dosya hazırlanabilir. Şırnak'ta ağaçlar ihale ile kesiliyor, taşınıyor ve satılıyor. Bu doğa tahribatına ilişkin açılan dava henüz sonuçlanmadı. Şirnex ve Cudi'de başlayan bu katliam bugün Gabar, Sêrt, Goderne Vadisi, Licê ve Bêdlîs'e sıçradı. Tecrit örneğinde olduğu gibi devlet örnek bir yer buluyor, orayı kontrol altına alarak politikalarını uygulayarak kendince başarılı oluyor. Kimse buna karşı yüksek bir ses çıkarmadı ve bu kırımı yeterince ortaya koymadı. Böylece devlet politikalarına devam etti.
“Demokratik Ulus paradigması demokratik ve ekolojik toplumu esas alıyor ve Sayın Öcalan'ın geliştirdiği bu paradigma ile kapitalizmin yarattığı ekolojik krizin nedenleri ortadan kaldırılabilir.”
* PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın "Kapitalist modernitenin krizi ne kadar derinleşirse ekolojik yıkım da o kadar artacaktır" şeklindeki görüşü biliniyor. Bu ekolojik yıkımı kapitalist modernitenin krizi olarak görebilir miyiz? Bu krizden çıkış yolu nedir?
Kurulan bu kapitalist sistem sadece insana değil, topluma ve doğaya da hükmetmek istemektedir. Doğaya hükmetmeye başlayınca gerçekten doğaya müdahale de etti ama bunu bir anda yapmadı, yıllarca devam etti ve şimdi sonuçları çıkıyor. Günümüzde hava kirliliği tüm dünyada tartışılıyor ve onlarca anlaşma imzalanıyor. Su sorunu yine kapitalist modernite politikalarının bir sonucu olarak küresel bir soruna dönüştü. Aynı zamanda küresel ısınma da ortaya çıktı. Bu nedenle kuraklık gelişiyor ve bazı ülkelerde su baskınları meydana geliyor. Bütün bunlar birbirini etkiler. Bu küresel krizden nasıl kurtulacağımızı tartışmalıyız. Demokratik Ulus paradigması demokratik ve ekolojik toplumu esas alıyor ve Sayın Öcalan'ın geliştirdiği bu paradigma ile kapitalizmin yarattığı ekolojik krizin nedenleri ortadan kaldırılabilir. Çünkü bu sistemde kendini doğadan büyük gören sebepler ortadan kaldırılıyor. Bireysel egemenlik ortadan kalkıyor. Eşit, özgür, toplumsal ve sosyal bir yaşam içinde ne kadar yaşarsanız doğayı o kadar anlayacak ve yaşayacaksınız. O zaman doğanın tüm sorunları çözülecektir. Çözüm, kapitalistlerin ve onların destekçilerinin elinde değil, demokratik bir toplumun ekolojik sisteminde yatmaktadır. Doğa özgür ve eşit bir toplumun eliyle korunduğunda ekoloji sorunu ortadan kalkacaktır.