Termik santrallere karşı İkizköy direnişi ile dayanışma çağrısı
- 09:02 4 Ağustos 2021
- Ekoloji
Melike Aydın
MUĞLA - Ekolojik tahribatın sonucunda yüzlerce alanda çıkan yangınlar karşısında, termik santrallerinin yarattığı ekolojik yıkıma dikkat çeken İkizköy Çevre Komitesi’nden Deniz Gümüşel, Akbelen Ormanları direnişine destek çağrısında bulundu.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy yakınlarında bulunan Akbelen Ormanları’nda YK Enerji A.Ş,'ye “açık ocak maden işletmeciliği” izni verilmesine karşı mücadele devam ediyor. Mücadelenin amacı, on yıllardır devam eden ekolojik talana dur diyebilmek.
Üç işletme 40 yıldır doğayı kirletiyor
Türkiye’deki en eski üç termik santralden Yatağan Termik Santrali 1983 yılında işletmeye girdi ve 3 üniteye yükseldi, Yeniköy Termik Santrali iki ünitesiyle 1986 ve 1987’de işletmeye alındı. 1994’te ise Kemerköy (Gökova) Termik Santrali işletmeye alındı. Yatağan Termik Santrali kurulduktan sonra çevreye verdiği zararlar nedeniyle yaşam savunucuları mücadele yürüttü. Gökova Körfezi’nin kıyısında kurulması nedeniyle büyük tepkiler çeken Kemerköy Termik Santrali ise 1990’ların başlarında Turgut Özal tarafından “Burada otel işletecek kadar çevreci bir santral yapacağız” denilerek inşa edildi. Yatağan için 1990’lı yıllardaki mücadeleye Ege Bölgesi’ndeki yaşam savunucuları ile santralde çalışan sendikalı işçiler de “Çevremizi kirletilmeden işimizi yapmak istiyoruz” diyerek destek verdi. Ancak 2000’li yılların ortalarında bu mücadele görünüşte işe yarayan, ancak gerçekte öyle olmayan baca gazı filtre ve baca gazı arıtım sistemlerinin yapılmasıyla bastırıldı.
İkizköy halkının öncülüğünde devam eden direnişte yer alan İkizköy Çevre Komitesi’nden Deniz Gümüşalp, Muğla’daki santraller için verilen mücadelenin son aşaması olan Akbelen Ormanları direnişini anlattı.
Üç santral nedeniyle 45 bin insan hayatını kaybetti
Deniz, bugüne kadar bin hektarın üzerinde orman ve tarım arazisinin termik santraller nedeniyle yok edildiğini ifade ederek, “8 köy, mahalleleri ile 12 yerleşim alanı tamamen haritadan silindi. Binlerce insan iç savaş varmışçasına yerlerinden edildi. İnsanların üretim biçimlerini, yaşam tarzlarını, kırsal hayatı ortadan kaldıran bir saldırıydı. Binlerce insan termik santraller nedeniyle hayatını kaybetti. 2019 yılında benim de dahil olduğum Avrupa İklim Ağı’nın yaptığı çalışmaya göre Yatağan, Yeniköy Kemerköy termik santralleri yüzünden 35 yılda 45 bin insan hayatını kanser, solunum yolu, kalp damar hastalıkları gibi hastalıklar nedeniyle erken yaşta hayatını kaybetti. Kimse bu 45 bin insanın hesabını sormadı” dedi.
Öncü İkizköylülerdir
Milas’ta İkizköy’ün, Işıkdere Mahallesi’nin madeninin devlet eliyle özelleştirildiğini ve 40 yıl sonra 2019’da İkizköy’ün mücadele kararı aldığını belirten Deniz, “Enerji Bakanlığı ‘Buradan kömür çıkarılmasında kamu yararı vardır’ dedi. Tarım arazisi kırsal yaşam alanı burası ama enerjiyi kömürden üretmek daha fazla kamu yararıymış. Işıkdere ile İkizköy’ün diğer mahalleleri akraba. Karadam ve Akbelen Ormanımızın içinde bulunduğu yerleşimde 150 hane var. Köylü Milas’a taşınmak istemiyor. Mülksüzleştirmeye karşı bir mücadele başladı. Bize ulaştılar ve bizler de koşarak geldik. İşin öncüsü İkizköylülerdir. 40 yıldır kömürle yaşamaya alıştırılmış bir Muğla halkı vardı” şeklinde konuştu.
Tarım Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’ne dava açıldı
Akbelen Ormanı’nda kesim olacağını 2019 yılında öğrendikten sonra her araba girişine veya orman işletmesi çalışanını gördüğünde köylünün dikkat kesildiğini ve damgalama işlemine bile engel olduğunu kaydeden Denizi sözlerini şöyle sürdürdü: “Başvurular yapıldı, imza kampanyaları düzenlendi. İnternet üzerinden şu anda 30 bin kişinin üzerinde insan mücadeleye omuz verdi. Ama bunların hiçbiri tek başına yeterli değil. Akbelen Ormanı’nın kesilmesine izin evren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin imzayı attığı kararın iptalini istiyoruz. Orman Genel Müdürlüğü bu kararı uygulayan kurum. Orman Genel Müdürlüğü ve Tarım Bakanlığı’nı dava ettik. İkizköy Çevre Komitesi hukuki mücadeleyi resmi bir dernek adıyla yürütme kararı aldı ve Karadam Karacahisar Doğayı Koruma ve Güzelleştirme Dayanışma Derneği kuruldu. Bu dernek aracılığıyla 3 dava açtık.”
‘Siyasi irade sermayenin yanında’
Deniz, hukuk sisteminin doğayı korumaya yetmediği için İkizköylülerin gece gündüz nöbet alanında olduğunu dile getirirken, “17 Temmuz’da 20 ağacımızı kaybettik. Ne kadar dava etsek de basına versek de on binler, yüzbinler bizimle olsa da belli ki siyasi irade sermayenin çıkarlarından yana. Tek bir ağacı daha kaybetmeyeceğiz diyerek Akbelen Ormanları’nın girişine çadırlarımızı kurduktan sonra ormanı koruması gereken Orman Genel Müdürlüğü’nden Akbelen Ormanları’nı korumak için mücadeleyi burada devam ettireceğiz” şeklinde konuştu.
Davalara belediyeler de dahil oldu
Yapacakları tüm eylemlerde bütün siyasi partileri, belediyeleri haberdar ettiklerini söyleyen Deniz, “Çünkü yerel yönetimler bu ormanlara sahip çıkmazsa bu ormanlar sayesinde tutulan su olmayacak. Belediye de su hizmeti veremeyecek. İki yıldır anlatıyoruz. Daha fazla desteklerini istiyoruz. Orman kesimi olduğu günün ardından Bodrum ve Milas belediye başkanları geldi, Orman Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’na açtığımız davalara ortak olma kararı aldı. Bu elimizi güçlendiren bir şey. 250 kişilik İkizköy değil, yüzbinleri temsil eden belediyeler de orman kesimine karşı. Mahkemenin doğadan yana karar verme konusunda daha da cesaretli olacağını umuyoruz. Sermayenin ve siyasi iradenin hukuk üzerinde baskı yaptığını herkes biliyor ama biz yerel yönetimlerle toplumsal muhalefet güçleriyle yan yana geldiğimiz sürece kendini halkın yanında olmak zorunda hissedecektir” ifadelerinde bulundu.
Muğla Büyükşehir Belediyesi de davalara dahil olmalı
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin lojistik desteği olduğunu belirten Deniz, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün sözlü olarak ilettiği “Yanınızdayız” sözünün somut bir göstergesi olarak davaya dahil olması talebinde bulundu. Deniz, şöyle konuştu: “Bu güçlü resmin gösterilmesi gerekiyor, çünkü daha fazla zamanımız yok. Akbelen Ormanı’nın birkaç kilometre ötesinde Bodrum’un suyunun üçte birini sağlayan Çamköy yeraltı su kaynakları var. Madenin ilerleme yönünde. Yani Akbelen Ormanları ortadan kalktığı zaman birkaç yıl sonra Bodrum’un yeraltı suyu kaynaklarına sıra gelecek. Bodrum Yarımadası’nda su olmadığı ve nüfusu sürekli arttığı için Milas’ın su kaynaklarından karşılanıyor. Ya Mumculardan ya Çamköy’den.”
Ekolojik yıkımın sonucunda yangınların çıkmasına değinen Deniz, Akbelen Ormanları mücadelesinin de ekoloji mücadelesinin bir parçası olduğunun altını çizdi. Deniz, yaşam savunucularını nöbet alanına davet etti.