İmralı’da komployu parçalayan kadın özgürlük diyalogları (1)

  • 09:08 7 Şubat 2018
  • Dosya
‘Kadını özgür olmayan bir halk özgür olamaz’
 
HABER MERKEZİ - 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası komplo ile Türkiye’ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, ağır tecrit koşullarında dahi kadın özgürlüğüne dair perspektif geliştirdi. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde kadın özgürleşmesine dair ortaya koyduğu fikirler ışığında hem uluslararası komployu hem de kadın üzerindeki erkek egemen komployu deldi.  
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999 yılında uluslararası bir komployla Türkiye'ye teslim edildi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in "Apo bize neden teslim edildi, anlamadım" sözü komplonun nasıl geliştiğinin bir özeti niteliğindeydi. İşte 15 Şubat 1999'da hiçbir mücadele seçeneğinin olmadığı bir zaman ve an'da "Güneşimizi Karartamazsınız" kampanyası ekseninde komploya cevap veren Taylan ve Beritan, Rotinda ve Kurde, Evrim Deniz ve Mahsum Karaoğlan ve Esen Aslanlar şahsında gerçekleştirilen eylemlerle, mücadele ve direnişe kalkanlar tarihi bir zamanın yaratıcıları oldular. 
 
"Milyonlarca kişiyi daracık bir odada nasıl tutabilirsiniz? Gerçekten Kürt Ulusal Önderliği olarak, zindana giriş koşullarında kendimi milyonların sentezi haline getirmiş veya getirilmiştim” diyerek bir halkının iradesinin hapsedilemeyeceğine dikkat çeken PKK Lideri’nin 2013 yılında İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmeler yıllar önce sarf ettiği bu sözlerin kanıtı haline geldi.  Görüşmeler sırasında kadına dair ortaya koyduğu perspektifler, Kürt kadınları tarafından komplonun bir kez daha parçalanması olarak yorumlandı. Biz de uluslararası komplonun 19.yılında İmralı Notları'nda kadına dair ortaya çıkan perspektifleri derledik. 
 
"Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" (İmralı Notları) ismiyle Mezopotamya Yayınevi tarafından yayınlanan kitabın içeriği, 3 Ocak 2013 tarihinden 14 Mart 2015 tarihine kadar DBP-HDP heyetlerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin tutanaklarından oluşuyor. Abdullah Öcalan'ın Kürt sorunu başta olmak üzere, bölgesel ve toplumsal sorunlara yönelik çeşitli değerlendirme ve önerilerinin yanı sıra, özellikle de kadın özgürlük sorununa dair tarihsel, ideolojik ve felsefik açıdan baktığı kadar, bugüne de ışık tutan, ufuk açan birçok değerlendirme, görüş ve öneri bulunuyor. Bütün bu değerlendirmeler, Abdullah Öcalan'ın kadın özgürlük perspektifini de ortaya koyuyor. Abdullah Öcalan, hemen hemen her görüşmede kadın sorununa dair bir şeyler ifade ediyor. Heyetin kadın üyesi olan, HDP Milletvekili Pervin Buldan ile geliştirdiği diyaloglar çarpıcı olduğu kadar etkili de. Abdullah Öcalan'ın mücadele tarihi boyunca en fazla yoğunlaştığı, emek verdiği ve katkı sunduğu çalışma kadın özgürlük mücadelesi oluyor. İmralı adasında tutuklu bulunduğu süreçlerde bile kadın özgürlük sorununa eğilmesi, var olan ilgisinin sürdüğünü gösteriyor. Demokratik kurtuluş ve özgür yaşam diyaloglarına yansıyan kadına dair değerlendirmeleri ve çözümlemeleri paylaşmak da fayda var. 
 
23 Şubat 2013 tarihli notlarda, HDP Milletvekili Pervin Buldan, Abdullah Öcalan'a yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin herhangi bir mesajı olup olmadığını sorarak başlıyor.
 
Pervin Buldan: 8 Mart yaklaşıyor, kadınlara mesajınız nedir?
 
Abdullah Öcalan: Ben sen gelmeden senin üzerinden bu meseleyi düşündüm. Seni biliyoruz. Büyük bir ihtimalle senin rızan dışında bir evlilik oldu. Sonra annesin. Acıların var. Fakat anaç olanla aşk yaşanmaz. Aşk yaşamı öldürür. Kadını özgür olmayan bir halkın özgür olma şansı yoktur.
 
Abdullah Öcalan diyalog içerisinde, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in evliliğinden de örnek veriyor. 
 
Abdullah Öcalan: (Sırrı'ya dönerek) Senin röportajlarını okudum. Yaptığın aşk tanımını okuyunca sende kendimi gördüm. Sende bir evlilik geçirmiş ve bundan kurtulmuşsun. Oradaki tanımlaman çok çarpıcıydı. "Beni evin malı yapmak istiyordu, ben ev malı değilim" demişsin. Biz kadını mallaştırırken, kadın da bizi tersinden mallaştırdı. Kadın zeki ve kurnazdır. Kadınsız yaşanmaz, mevcut kadınla da yaşanmaz. Anamla kavgam önemlidir. Ninem Türk köyündendi. Dedemle evleniyor. Düşman bir ailenin çocuğuyla arkadaşlığım vardı. Ninem anneme "Kurê te bênamus derket" derdi. Çocuk yaştaki kavga beni evden kopardı. Bir çocuk anasına vurur mu? Anamla kavga ettim. Sen beni doğurmakla suç işledin dedim. Bir Kürt çocuğu bu düzende doğmamalı diye düşünüyordum. Bir kadın bizde ancak bir ana olabilir. Ancak çocuk doğurabilir.
 
'Kadının özgürleşmesi Sakine'nin mücadelesidir'
 
Abdullah Öcalan kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak yaptığı değerlendirmelerle, toplumsallıktaki özgürlük düzeyinin kadınla birebir bağını ortaya koyuyor. Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün bir ölçüsü gibi belirliyor. Geliştirilen diyalogun devamında, 9 Ocak 2012 yılında Paris'te iki kadın arkadaşıyla beraber katledilen, PKK'nin önder kadrolarından olan Sakine Cansız'ın yaşamını örnek veriyor. 
 
Abdullah Öcalan: (Pervin'e dönerek) Sizin durumunuz ortada. Bir erkek kadını ancak ana gibi görebilir. Siz örneksiniz. Kadın özgürlük hareketini yaşıyoruz. Sakine örnektir. Siz örneksiniz. Sakine'nin hayatı örnektir. Kadının özgürleşmesi Sakine'nin mücadelesidir. Sakine'nin hesabını soracağım, katilleri açığa çıkartacağım. Kadın enteresan bir varlıktır. Hangi kadınla nasıl yaşanır?
 
Abdullah Öcalan'ın daha önceki kitaplarında da yer verdiği, gençlik yıllarında Abdullah Öcalan ile evlilik ilişkisi geliştiren Kesire, PKK'ye ilk katılan kadın oluyor. 10 yıla yakın PKK içerisinde yer alıyor. Yunanistan'a çalışma yürütme amaçlı giden Kesire'den bir daha haber alınamıyor. Abdullah Öcalan'ın kadın özgürlük mücadelesine yönelmesinin en temel nedenlerinden bir tanesi de Kesire'yle yaşadıkları oluyor.  Abdullah Öcalan'ın Kesire'ye yaklaşımı geleneksel klasik Kürt erkeğinden farkını ortaya koyuyor.
 
'Kadını özgür olmayan bir halk özgür olamaz'
 
Abdullah Öcalan: (Pervin'e dönerek) Sen özgürleşmelisin. Siyaset aşkla, halkı severek yapılır. Osman bir kadın için halkını sattı. Ben on yıl savaştım. Şoförüm, Kesire'yi kast ederek, "Bunu dört ata bağlayıp, dört parçaya ayırmak lazım" dedi. Kesire kaçtığı gün kurtuldum. Yeniden doğdum. Geleneksel Kürt erkeği ne yapardı? Öldürürdü. Büyük kadın kahramanlar var. Yaşamın kutsallığı önemlidir. Kölelikten vazgeçilmelidir. 8 Mart mesajı olarak bu söylediklerimi bu çerçevede açarsınız. Kadını özgür olmayan bir halk özgür olamaz. Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır. Şehit düşen kadın kahramanları anıyorum.
 
4 Şubat 2015 tarihli bir görüşme de Abdullah Öcalan yeniden Kesire'den bahsediyor.
 
Abdullah Öcalan: Daha önce Kesire meselesini açmıştım. Derin devletin has adamının kızıyla evlenirken özellikle Dersimli arkadaşlar hep kuşku duymuştu. Ali Haydar daha iyi bilir. Ben onunla evlenirken de "Devletle aramızda bir köprü olabilir" diye düşündüm. (Kesire'yi kastederek) Biliyorsunuz, o da bize on yıl korkunç azap çektirdi. On yıl bana büyük bir ders verdi. Kesire'nin verdiği ders olmasaydı bugün bu masada oturan kadınlar olmazdı, kadın özgürlüğü olmazdı. Kadın özgürlüğünü böyle geliştirdik. Bizim arkadaşlar o dönem bu Ürdün pilotuna yapılan gibi öldürelim dediler. Ben engelledim. Yani tekrarlıyorum, çözüm arayışımın çok eski ve köklü olduğunu vurguluyorum. 
 
HDP heyetinin 18 Mart 2013 tarihinde İmralı'da yaptıkları görüşmede, Pervin Buldan 8 Mart etkinliklerinin sonuçlarını Abdullah Öcalan'a aktarıyor. 
 
Pervin Buldan: 8 Mart etkinlikleri çok iyi geçti. Özellikle bölgede çok görkemli ve coşkulu etkinlikler yapıldı. Kadınların barış mesajları çok net ve kararlı bir şekilde verildi.
 
'Köleliğe göz diken kadınları hiç sevmem'
 
Abdullah Öcalan: Kadınlar özgürleşmelidir. Köleliğe göz diken kadınları hiç sevmem. Ortadoğu'da kadın yükselmek zorundadır. Sizin durumunuz çok zor. Nasıl özgürleşeceksiniz? Kadınların durumuna çok üzülüyorum. Kendinizi özgürleştirmelisiniz. Kadın evin içinde olunca köleleşiyor. Bazı erkeklerde karılaşma var. Halil Ataç, Allah belasını versin bir karı yüzünden ne hale geldi. Binlercesi kadın alıp kaçtı. Botan, Osman hepsi aynı. İki tanesi dürüst çıksaydı böyle olmazdı.
 
Abdullah Öcalan, Kürt erkeğinin egemen ve geleneksel klasik bakış açısını örnek veriyor. Osman Öcalan aynı zamanda kendi kardeşi oluyor. Devamla yine eve kapatılarak köleleştirilen kadın için özgürlük çözümleri sunuyor. Özellikle de siyasette kadının yer alma biçimine değinerek, Pervin Buldan'ı örnek gösteriyor. Kurtuluşun ve özgürlüğün kadın öncülüğünde gerçekleşme umudunu ortaya koyuyor. 
 
'Kadının 'xweda'sı gerekir'
 
Abdullah Öcalan: (Pervin'e dönerek) Eski yaşamınız ortada. Feodal bir baskı vardı. Ama şimdi siyaset yapıyorsunuz. Siyaset alanında iyisiniz. Kadınları, kızları özgürleştirin. Şu anda kadınların durumu iyi. Şu andaki kadınların durumundan memnunum. Kadın özgürlükçüsü olmak lazım. Kadına biçim vermeyi ahlaksızlık sayıyorum. Kadının 'xweda'sı gerekir. 'Xweda' kendi kendini doğurmadır. Özgür kadın bir güneş gibi doğar. Jin, Jiyan kelimeleri çok anlamlıdır. Kadınlar kudretli, özgür ve karar sahibi olmalı. Kadınlar bana müthiş bağlılar. Bu kadar bağlı olmayın. Yüzde yüz bana bağlı kadın olmaz. Kadın değerli bir varlık. Jin-Jiyan kelimeleri bunun için değerlidir. Benim her söylediğimi bir tabu olarak görmeyin. Öz kararları olan kadınlar yetiştirin. Kadınların özgür yaşam evleri, binaları olmalı. Yaşamı kararlaştıracağınız mekanlar olmalı. Mali fon almanız lazım. Çalışmalarınızın temeline özgür kadın arayışını alın. Tekrar ediyorum. Kadınsız yaşam olmaz. Umutlu olun, emek harcayın, inanarak yapın. Kadın temelli çalışma önemlidir. Kadınlara Ortadoğu'da öncülük ediyorsunuz. Ancak bu şekilde lider olursunuz. Nazan'a selam söyleyin. Yazılarını beğendim. Kadın devrimini iyi kavramış.
 
'Kadınların gerçek yaşamı geçişi bugünle bağlantılıdır'
 
HDP heyetinin 3 Nisan 2013'de İmralı'da gerçekleştirdiği görüşmede, Pervin Buldan yapacakları Barış Konferansı ve Ortadoğu kadın konferansı gündemlerini Abdullah Öcalan'a aktarıyor. Abdullah Öcalan ise, kadın-erkek ilişkisine nasıl baktığını değerlendiriyor. "Sonsuz boşanma" perspektifiyle özgür yaşam ölçüsünü ortaya koyduğu kadar, egemen erkek kültürünün kadın yaşamı üzerinde yarattığı tahribatlardan bahsediyor ve Hz. Ayşe'nin örneğini veriyor. 
 
Pervin Buldan: Kadınların hepsinin özel selamı vardı. Ayrıca doğum gününüzü kutluyorlar.
 
Abdullah Öcalan: Sağ olsunlar. Kadınların gerçek yaşamı geçişi bugünle bağlantılıdır. Kadınlar için özgür yaşamı yaratmak için uğraşıyorum. Dünyada benim kadar kadın meselesiyle ilgilenen yoktur. Kadınlarda bu sürece aşkla katılmalıdır.
 
Pervin Buldan: Kadınlar olarak da konferanslara hazırlanıyoruz. Barış konferansı ve Ortadoğu kadın konferansı hazırlıkları var.
 
Abdullah Öcalan: Ben Ortadoğu konferansı önereceğim, ama şimdi değil. Kadınların ki daha çok buna hazırlık gibi oluyor. Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan ilk etapta böyle bir birlik kurabilirler. Dicle-Fırat suyu bu birliğin esası olur gibi. Hiçbirinin sorunu tek başına çözülemez. Kürt sorunu, Suriye sorunu çözülmeden Türkiye nefes bile alamaz. Kadınlar da bu temelde konferanslarını ele alabilirler. Erkeği Öldürmek adlı kitabımda bunları ele aldım. "Ya benimsin ya toprağın" diyorlar. "Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etme" diyorlar. İşte bu kadar korkunç bir kültür var. Kadın çalışmaları önemlidir. Daha önce kadın yaşam merkezleri demiştim. Kadın kolektifi diyebiliriz. Kadınların ekonomi, sosyal paylaşım çalışmaları olmalıdır. Erkeklere güvenmeyin. Erkeklerin kadından anladıkları "al birini kaç"'tır. Kadın olmak müthiş bir şey. Aile yok olsun demiyorum. Erkeği öldürme kitabımda iyi anlaşılır. Sonsuz boşanma lafını yanlış anlamayın. Kadınla müthiş yaşanılabilir. Bunlar yanlış değildir. Hz. Ayşe'nin "Allahım beni kadın değil bir taş olarak yaratsaydın" sözü çok önemlidir. Erkek dogmatiğini yıkın. Bütün erkekler sizin çocuklarınız. İşsiz kadınlara öncülük edin. Kadınlar güzel yaşayacak çocuklar doğursunlar. Mesele çocuk doğurmak değil, o çocuğu yetiştirmektir. Yüzde kırk-elli kotasını bırakın. Üç ya da dört kadın bir araya gelince çözüm üretin. Erkekler kendilerini tanrısallaştırıyor. Sizlerde kadınlığınıza güvenin. Kadınlar daha çalışkanlar ve daha az yalan söylerler. Kadınların yaşamsal çekici yönleri vardır. Bu konuda İslam'da da yerine oturmamış.
 
'Hz. Muhammed enteresan bir devrimcidir'
 
Abdullah Öcalan İslamiyet’in kadına bakış açısını da, aslında bugüne kadar var olan tüm negatif algıları ters yüz edecek bir biçimde yorumluyor. 
 
Sırrı Süreyya Önder: Sayın Başkanım, Mekke dokuz ailenin tekelindedir. Kuran onlardan "bahçe sahipleri" diye bahseder. Bunların izni olmadan kimse bir iş kuramaz ve hep bunlar borçlandırılır. Borcunu ödemeyenlerin kızları Mekke kerhanesinde sermaye yapılır. Kız çocuklarının öldürülmesi bundandır. Muhammed buna itiraz eder. Tekvir Suresi de bunun için nazil olmuştur.
 
Abdullah Öcalan: Hz. Muhammed enteresan bir devrimcidir. Çok evlilik yapmış diyorlar ya, aslında çok evlilik değil; ortada kalmış olan kadınları alıyor yanına. Belki bir tür kendi örgütü gibi yaklaşıyor bu kadınlara. Yoksa sırf cinsellik olarak değerlendirmek yanlış olur.
 
Pervin Buldan: Kadın kurultayımız olacak. Buna dair mesajınız olur mu Başkanım? "Demokratik kurtuluş, demokratik yaşam" şiarıyla yapılacak.
 
Abdullah Öcalan: Olabilir, uygundur. Biraz önce anlattığım çerçeve yeterlidir. Ben kadınlar için ancak bu kadarını yapabilirim.
 
Abdullah Öcalan'ın beş yıl önce yaptığı kadına ve toplumun kadın bakışına dair yaptığı tespitler, bugün de yaşanılan, kadın açısından bir kör düğüme dönüşen hususlardan oluşuyor. 
 
Yarın: Kadınsız yaşam olmaz, ama mevcut kadınla da yaşanmaz