Ateşten gömlek giyen Kürt basını: Katliam, cesaret ve umut

  • 09:08 24 Aralık 2024
  • Kadının Kaleminden
"Kürt basını, sadece gazetecilik yapmakla kalmaz, aynı zamanda büyük bir toplumsal sorumluluk taşır. Toplumun acılarına, umutlarına, direnişine tanıklık eder. Zorluklarla dolu bu yolda, gazeteciler ve basın mensupları, gerçekleri söylemeye, halkını aydınlatmaya, kültürünü ve dilini korumaya devam edecektir." 
 
Beritan Elyakut
 
Kürt basını, uzun yıllardır Türkiye'de ve dünyada hem siyasi hem de toplumsal anlamda büyük bir mücadele vermeye devam ediyor. Kürt gazeteciler sadece haber yapmakla kalmıyor aynı zamanda halkının haklarını savunmak, kültürünü yaşatmak ve kadın özgürlük mücadelesini desteklemek gibi zorlu görevleri üstleniyor. Ancak bu yol, birçok engel ve tehlike ile dolu. Ateşten gömlek giymek, tam da bu mücadeleyi simgeliyor.
 
Kürt basınının tarihi bugüne değin büyük bir baskı ve sansürle şekillendi. Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren, Kürt kimliğini ve dilini savunan basın organları, çoğu zaman devletin şiddetli saldırılarıyla karşılaşmış, yayınları yasaklanmış yetmemiş bombalanarak susturulmaya çalışılmıştır. Bu süreç, 1990’lı yıllarda özellikle yoğunlaşmış, Kürt basın organlarına yönelik baskılar arttıkça, birçok gazeteci tutuklanıp, faili meçhul cinayetlerle susturulmaya çalışıldı. Basın özgürlüğü, Türk devletinin tekçi anlayışı ve Kürt meselesine dair uyguladığı baskıcı politikalar karşısında sürekli olarak tehdit altına alındı.
 
Ancak tüm bu saldırılara rağmen Kürt basını bir direniş alanı oluşturarak, halkın sesi olmayı sürdürdü. Tekçi anlayış karşısında Kürt basını dur durak bilmeyerek yaşadığı her yası direnişe dönüştürerek halkın sesini duyurmak için mücadele alanlarını genişletmeye devam ediyor. Kürt basını hem dilsel hem de kültürel bir devrim yaparak, ötekileştirilen, yok sayılan özelde kadınları ve halkı savunmaktan tek bir adım geriye atmadı.
 
Ateşten gömleği giymeye hazır mısınız?
 
Kürt gazetecileri, her an tutuklanma, hedef gösterilme veya saldırıya uğrama riskiyle karşı karşıya kalıyor. Birçok gazeteci, yazılarından ötürü ya hapis cezası aldı ya da yerinden edildi. Diğer yandan, gazeteciler, yazılarında ve haberlerinde "terör" suçlamalarıyla karşı karşıya kalıyor. “Terör” istinadı ise her gelen iktidara göre değişiklik gösteriyor. Ancak Kürt basını için bu durum hiç değişmiyor. Kürt halkının sesini duyuran ya da iktidarın yanlışını gözüne sokan her gazeteci potansiyel “terörist” olmaktan yargılanıyor. 
 
Kürt gazetecileri tüm bu saldırılara rağmen halkı bilgilendirmek, haklarını savunmak için büyük bir cesaretle hareket etmekten asla vazgeçmedi. Bu durum da onları "ateşten gömlek" giymiş gibi hissettiriyor. Eğer Kürt basınında yer alacaksanız o gömleği giymeye en başından hazır olmalısınız. Aksi sizi çözer aksi sizi popüler sahte gazetecilikle eş değer hale getirir. Çünkü gözaltılar, tutuklamalar, tehditler ve katliamlar basın özgürlüğüne olan bu saldırılar, Kürt medyasının en temel sorunları olarak karşımızda duruyor. 
 
Nazım ve Cihan: Rojava’daki direnişin simgeleri
 
Kürt basınının karşılaştığı zorlukların en acı ve trajik örneklerinden biri de bugün Rojava'da katledilen gazeteciler Nazım Danştan ve Cihan Bilgin’in direnişidir. Her ikisi de halkın özgürlük mücadelesini ve Rojava Devrimi'ni dünyaya duyurmak için büyük bir cesaretle görevlerini yerine getiren gazetecilerdi. Nazım ve Cihan yalnızca haber yapmakla kalmadı aynı zamanda savaşın ve baskıların içinde halklarının yanında durarak, devrimin ruhunu dış dünyaya aktardı.
 
Nazım, Rojava’daki savaşın ve halkların mücadelesinin şahitlerinden biri olarak, Kürt halkının özgürlük arayışını büyük bir cesaretle anlattı. SİHA saldırısı ile katledilen Nazım ve Cihan, bölgedeki halkın ve devrimin sesiydi. Her iki gazeteci de sadece haber yapmak değil, aynı zamanda savaşı, halkı ve özgürlük mücadelesini anlatmak için büyük bir risk alarak bu uğurda hayatlarını kaybetti. Gurbetelli, Deniz, Nagihan, Nazım, Cihan ve onlarca arkadaşımız hayatları pahasına verilen direnişin simgeleridir. Bu gazeteciler, sadece Kürt halkı için değil, tüm dünya için önemli bir mücadelenin parçasıdırlar. Onların kaybı, Kürt basınının susturulmaya çalışılmasının ne denli acı bir gerçek olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
 
Yol uzun ancak direnişi göğüsleyenler koşuyor
 
Onlar için direnerek gözaltına alınan ve ardından tutuklanan arkadaşlarımızın ilettiği mesajdaki gibi; “Saraylar, saltanalar düşer, yarına Nazım ve Cihanların direnişi kalır.” 
 
Evet; tüm saltanatların sonu gelecek ve biz şu an yasını bile tutmaya çekindiğimiz, utandığımız bu direnişin güzelliklerinin açtığı yolda koşar adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Nazım’ın Kobanê savaşının en can alıcı anında bomba sesleri altında sınırda çekilen halayları garipseyen yoldaşına söylediği gibi: “Biz Kürtler ölümü bile halaylarla karşılamaya alışığız. Çünkü her düşen bizlere direnmenin gerekliliğini vurgular. Biz düşsek de siz direnin ki zaferimiz anlamlı olsun.” Onları bizden alanlar, yoldaşlarını tutuklayarak susturmaya çalışanlar Nazım ve Cihan’ın hakikat yolunda ışık olduğunu ve ona sarılan binlerce yoldaşı olduğundan habersiz… Bu yol uzun ve bu uzun yolu her yoldaşı göğüsleyerek yürümekten azla vazgeçmeyecek. 
 
2 tokatla yön değişen Ahmet Hakan’dan gazetecilik dersi mi?
 
Bazıları iyi hatırlar 2015 yılında Ahmet Hakan yaptığı bazı programlardan rahatsız olan kesimler tarafından saldırıya uğramış, burnu ve kaburgasında kırıklar oluşmuştu. O saldırıda Ahmet Hakan ‘Teröre destekle yargılanacaksınız’ manşetleri altında “Terör sevici”, “PKK sempatizanı” olarak lanse edilmişti. Ne hikmetse o saldırılarının ardından Ahmet Hakan 180 derece dönerek gerçek hak savunuculuğunu bırakıp karalama kampanyasına başladı. Dün iktidarlarca “terörize” edilen Ahmet Hakan bugün bizim gerçek gazeteci arkadaşlarımız için aynı algıyı oluşturuyor. Birilerine yaranma çabası olan gazetecilere ne deniliyordu bilen bilir “İliştirilmiş gazeteci”… Şimdi biz bu iliştirilmiş gazeteciden mi gazetecilerin kim olduğunu öğreneceğiz? Gazetecilik etiği adına tek kelimeyi üzerinde taşıyamayan Ahmet Hakan’ın bu süreçte sessiz sedasız oturması daha makul geçerdi. En azından 2 tokatla hayatı değişen Ahmet Hakan’ı bir kez daha hatırlama gereği duymazdık. İki gazeteci arkadaşımızın adını kalemine alırken bin kez o kirli ellerini ve kalemini yıkamayı unutmamalısın. Senin yap(a)madığın gazeteciliği bir halkı savunmak için yaşamlarını hiçe sayarak yaptıkları için ezildiğinin farkındayız. 
 
Cesaret ve sorumluluk
 
Unutmadan; Kürt basını, sadece gazetecilik yapmakla kalmaz, aynı zamanda büyük bir toplumsal sorumluluk taşır. Toplumun acılarına, umutlarına, direnişine tanıklık eder. Zorluklarla dolu bu yolda, gazeteciler ve basın mensupları, gerçekleri söylemeye, halkını aydınlatmaya, kültürünü ve dilini korumaya devam edecektir. Ateşten gömlek giymek, onların cesaretini ve bu mücadeleyi sürdürme kararlılıklarını simgeliyor. Bu direniş, bir halkın özgürlük mücadelesinin ve basın özgürlüğünün simgesidir ve her gün daha da büyüyerek devam ediyor. Nazım ve Cihan’ın direnişi, bu yolun ne kadar kutsal ve anlamlı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.