6-8 Ekim Kobanê direnişinin üzerinden 7 yıl geçti
- 09:10 6 Ekim 2021
- Güncel
Şehriban Aslan-Öznur Değer
DİYARBAKIR - Aradan geçen 7 yıla rağmen aydınlatılmayan Kobanê olayları gerekçe gösterilerek çok sayıda HDP’li siyasetçi tutuklanırken, polis tarafından katledilen çok sayıda yurttaş için başlatılan soruşturmalar ise sonuçsuz bırakılıyor.
Dünya kamuoyunda 6-8 Ekim 2014 direnişi olarak hafızalara kazınan Kobanê’ye yönelik DAİŞ saldırılarına karşı Diyarbakır, Batman, Siirt, İstanbul, Van, Hakkari ve daha birçok kentte halkın sokaklara çıkarak Kobanê halkına destek olmak için yaptığı eylemlerin üzerinden 7 yıl geçti. Çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce kişinin yaralandığı olayların başlangıcından günümüze yaşananları derledik.
Suriye’de Baas rejimine karşı 2011 yılında başlayan iç savaşla beraber, DAİŞ’de saldırılarını arttırdı. Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Kobanê kentine bağlı köyler, 15 Eylül 2014’de DAİŞ tarafından işgal edildi. İşgalle beraber saldırıların yoğunlaştığı 19 Eylülden itibaren çok sayıda kişi göç etmek zorunda bırakıldı. Ancak Türkiye’nin sınır kapılarını tutması üzerine bir yandan halk direnirken bir yandan da uluslararası kamuoyuna çağrılar yapıldı. 21 Eylül 2014’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, DAİŞ’in saldırılarına dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) merkezi önünde açlık grevine başladı. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim de 26 Eylül’de uluslararası kamuoyunu, Kobanê’ye yönelik saldırılara engel olmaya çağırdı.
2014 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Antep'te bulunan İslâhiye Çadırkent Konaklama Tesislerinde kalan Suriyelileri ziyaretinde, "Şu anda Kobanê düştü, düşüyor" konuşmasını yaptı. Cumhurbaşkanı’nın bu açıklaması, bölge ve batı kentlerinde halkın sokağa dökülmesinde kıvılcım oldu.
Bin 213 gözaltı 183 tutuklama
Kobanê eylemlerinde polis müdahalesi ve ırkçı grupların saldırısı sonucu büyüyen olaylarda 42 kişi katledilirken, 199'u çocuk olmak üzere bin 213 kişi de gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 20’si çocuk, 183 kişi tutuklandı.
Varto’da bir kişi katledildi
Devam eden protesto eylemlerinde 7 Ekim 2014 yılında Muş'un Varto (Gımgım) ilçesinde Hakan Buksur, polis tarafından katledildi. Varto’da birçok okul, resmi kurum binası ateşe verildi ve 2 kişi yaralandı. Malazgirt ve Bulanık ilçelerinde de yine çıkan olaylarda 7 kişi yaralandı.
Mardin’de 3 kişi katledildi
Mardin'de 8 Ekim'de askerlerin kitleye saldırısında yaralanan Abdulkerim Seyhan kaldırıldığı Midyat Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. Saldırı sonucu 3'ü ağır 15 kişi de yaralandı. Dargeçit ilçesinde gerçekleşen eylemlerde, kitle ile polisler arasında çıkan çatışmada HÜDA-PAR Dargeçit İlçe Başkanı, oğlu ve yakınlarının kitlenin üzerine uzun namlulu silahlarla ateş etmesi sonucu Sinan Toprak (18) ile Bilal Gezer (29) katledildi.
Çok sayıda gözaltı
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde çıkan olaylarda Suudi Arabistanlı Fehad İbrahim Elduveric ve Suriyeli Abdullah Muhammed Latif silahla vuruldu. Kerem Karaaslan adlı yurttaş da, açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Mardin ve ilçelerinde gerçekleşen olaylarda 52 kişi gözaltına alındı. 9 Ekim'de de Nusaybin ve Qamişlo sınırını kaldırarak Rojava tarafına geçen askerlerin açtığı ateş sonucu 8 yaşındaki Rojavalı Beşir Remezan Arif katledildi. Aynı saldırıda 10'u Nusaybin'den, 3'ü de Qamişlo'dan toplam 13 kişi yaralandı.
4 kişi yaşamını yitirdi
Bingöl merkezde kimliği belirsiz kişilerce polislere yapılan saldırı sonucunda 2 emniyet amiri yaşamını yitirdi. Bunun üzerine olayı gerçekleştirenler olay yerinden uzaklaşırken Murat Köprüsü'nde polisin taradığı araç içerisindeki 4 kişi yaşamını yitirdi. Bingöl’ün Karlıova ilçesinde ise çıkan olaylarda 7 kişi polisin attığı gaz bombaları ile çeşitli yerlerinden yaralandı. İlçede Ziraat Bankası, Halk Eğitim Merkezi, PTT binası ve bir okul yakılırken kent merkezinde çıkan çatışmalarda da 7 kişi gözaltına alındı.
Batman: 100 gözaltı
Batman'da çıkan olaylarda Emrah Demir adlı genç, HÜDA-PAR üyeleri tarafından katledildi. Batman’da 3 gün boyunca yaşanan olaylarda 100’den fazla kişi gözaltına alınırken, 13 kişi çıkan olaylarda yaralandı.
Siirt: 4 kişi katledildi 116 kişi yaralandı
Siirt ve ilçelerinde çıkan olaylarda korucu ve Hizbullah üyelerinin saldırıları sonucu Kurtalan'da Yusuf Çelik, Mehdi Erdoğan ve Necmettin Çelik, merkezde Davut Nas ve Kamil Taç adlı yurttaşlar katledildi. Siirt’te 5'i ağır toplamda 116 kişi yaralandı.
Diyarbakır: Çok sayıda ölü ve yaralı
6 Ekim 2014’te Diyarbakır’da da protestolar başladı. Bu protestolara dönük Hizbullah ve HÜDA-PAR üyeleri tarafından 7 Ekim’de gerçekleştirilen saldırılar, olayların daha da büyümesine neden oldu. Diğer kentlere oranla en çok Diyarbakır’da katliam ve yaralanma yaşanırken, Diyarbakır Valiliği kentte 4 gün boyunca devam eden olaylarla ilgili açıkladığı bilançoda 10 kişinin yaşamını yitirdiğini belirtmişti.
Diyarbakır'da çıkan olaylarda Mahsun Çoban, Mahmut Enes, Süleyman Kale, Uğur Özbey ve Baver Şeyhanoğlulları ile HÜDA-PAR üyeleri Turan Yavaş, Hüsayin Ahmet Dakak, Hasan Gökyöz, Riyat Güneş ve Yasin Börü yaşamını yitirdi. 10 Ekim'de Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde protesto eylemine müdahale eden polisler Murat Dağ (24) adlı genci katletti. 7 Ekim'de yaralanan Hizbullah-HÜDA-PAR üyesi olduğu belirtilen Cumali Güneş (30) de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Adana'da ise gerçekleşen protesto eylemleri sırasında Ahmet Albay isimli yurttaş yaşamını yitirdi.
İstanbul’da bir kişi katledildi
İstanbul’da da Kobanê için yurttaşlar sokaklara döküldü. Esenyurt ilçesinde yapılan eylemde Emek Gençliği Üyesi 18 yaşındaki Mert Değirmenci katledildi.
Van: 50 gözaltı
Kobanê'ye destek amaçlı eylemlerin yapıldığı bir diğer kent ise Van oldu. Van’da Hamdi Caner (55) isimli yurttaş katledildi. 50’yi aşkın kişinin gözaltına alındığı kentte, "sokağa çıkma yasağı" ilan edildi.
Antep: 4 kişi katledildi
Antep'te, Kobanê'ye yönelik saldırıları protesto etmek üzere sokağa çıkanlar polis müdahalesi ve ırkçı grupların linç saldırılarına uğradı. Yaşanan olaylarda 4 kişi katledilirken, Şahinbey ve Şehit Kamil Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ilçe örgütleri de ırkçı gruplar tarafından ateşe verildi.
323 kişi tutuklandı
6-8 Ekim 2014’te ülkenin dört bir yanında gerçekleşen protesto eylemlerine yönelik gerçekleşen müdahale sonucunda İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) hazırladığı rapora göre 7-12 Ekim 2014 tarihleri arasında ülke genelinde 46 kişi yaşamını yitirdi, 682 kişi yaralandı, 323 kişi tutuklandı ve yüzlerce kişi de gözaltına alındı.
HDP’lilere soruşturma
Devam eden Kobanê olaylarına ilişkin HDP’nin resmi twitter hesabından yapılan paylaşımlar gerekçe gösterilerek 9 Ekim 2014’te ve sonrasında dönemin HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticileri hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 302, 314, 316, 317, 213, 216 ve 217 maddelerinin uygulanması talebiyle suç duyuruları yapıldı. Birçok HDP’li siyasetçi ve MYK üyesi konuya dair çeşitli savcılıklarda ifade verdi ancak hakkında tutuklama kararı çıkarılan olmadı. Yapılan suç duyuruları kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca o dönemde milletvekili olanlar ile olmayan MYK üyeleri hakkında iki ayrı soruşturma başlatıldı. Başlatılan soruşturmalar kapsamında HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda milletvekili hakkında fezleke hazırlandı. Kobanê olaylarından bir buçuk yıl sonra, 20 Mayıs 2016’da Meclis’te oy çokluğuyla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Dokunulmazlıklar kaldırıldı
Dokunulmazlıkları kaldırılan HDP Eş Genel Başkanları’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda HDP’li vekil ile siyasetçi 4 Kasım 2016’da evlerine yapılan baskınla gözaltına alındı, ardından ise tutuklandı.
20 siyasetçi tutuklu
Kobanê olayları sırasında HDP tarafından yapılan paylaşım gerekçe gösterilerek 108 isim hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, 7 Ocak’ta Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" iddiası başta olmak üzere birçok gerekçe ile yargılanan ve ilk etapta 28’i tutuklu olan siyasetçilerin ilk duruşması 26 Nisan’da Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü. Görülen duruşmalarda 8 siyasetçinin tahliye edilmesiyle tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 20’ye inmiş oldu. Aralarında HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (BDP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, geçmiş dönem HDP Milletvekili hasta tutsak Aysel Tuğluk, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gülten Kışanak ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın da aralarında bulunduğu 20 siyasetçi hala tutuklu bulunuyor.
‘Savcı değişti, soruşturmanın seyri değişti’
Kobanê Davası avukatlarından Maviş Aydın, 6-8 Ekim Kobanê olaylarının 7’nci yıldönümü dolayısıyla devam eden Kobanê Davasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Siyasetçilerin ifade işlemlerinin 3 yıla yakın sürdüğüne dikkat çeken Maviş, yıllar içinde dosyada çokça savcı görevlendirildiğini kaydetti. Dosyanın Savcı Ahmet Altun’a gelene kadar geçen sürede siyasetçilerle olaylar arasında illiyet bağı bulunmadığı için herhangi bir gözaltı işlemi yapılmadığını belirten Maviş, “Hatta adresinde bulunmayanlarla ilgili ifade alınmasına veya zorla getirme kararı verilmesine gerek dahi görülmemiştir. Soruşturmanın bütün seyrini değiştiren bir gelişme yaşanmış ve soruşturma savcısı değiştirilerek Ahmet Altun isimli savcı görevlendirilmiştir. Ahmet Altun Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın soruşturma savcısı iken aynı zamanda Demirtaş ve Yüksekdağ’ı da MYK üyeleri hakkında devam eden soruşturmaya dahil ederek Kobanê dosyası dediğimiz şimdi Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması yapılan dosyanın da soruşturma savcısı olarak görev yapmıştır” dedi.
‘Ahmet Altun adeta delil yaratmaya çalıştı’
Ahmet Altun’un davanın soruşturma savcısı olmasının ardından Türkiye genelinde tüm il ve ilçe emniyet müdürlüklerine, savcılıklarına yazılar yazarak, adeta müşteki avına çıktığını ifade eden Maviş, “Bugün hiçbirinin ilgisinin ispatlanamadığı olaylar sebebiyle her bir müvekkil hakkında ağır cezalar istenmektedir. Hakkında hiçbir somut delil olmayan müvekkiller aleyhine gizli tanık beyanları uydurulmuş, sadece savcı ve katibi tarafından alınabilen gizli tanık ifadeleri polis memurları tarafından TEM Şubede alınmıştır. Müvekkillerin bir kısmı sadece bu beyanlar sebebiyle hala tutuklu bulunmaktadırlar. Ayrıca aleyhe tanık bulunması için de yine tüm illere ısrarlı yazılar yazılmıştır. Dosyadaki tüm bu gelişmeler Ahmet Altun dosyaya atandıktan ve dosyaya kısıtlama kararı koyduktan sonra gerçekleşmiştir. Öncesinde soruşturmaya bakan 8 savcının işlem yapmaya gerek görmediği dosyada Ahmet Altun adeta delil yaratarak sürecin bu noktaya gelmesini sağlamıştır” sözlerine yer verdi.
‘AİHM kararı tanınmıyor’
Görülen duruşmaların gerginlik ve hukuksuz işlemlerle gerçekleştiğinin altını çizen Maviş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “ihlal” kararına dikkat çekti. Maviş, “AİHM kararında, 6-8 Ekim dönemi HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı değerlendirmesi yapılmıştır. Gelinen aşamada mahkeme, HDP’lileri tweet sebebiyle sorumlu tutmaya devam etmekte ve AİHM Büyük Daire kararı Türkiye açısından açıkça bağlayıcı olmasına rağmen kararı tanımamaktadır” ifadelerini kullandı.
‘Hukuk normlarına uygun yargılama yapın’
O dönemde gerçekleşen olayların gerçek faillerinin yargılanıp yargılanmadığı, dosyalarının ne aşamada olduğu, dosyaya müşteki olarak dahil edilen birçok kişinin mağduriyetleriyle müvekkiller arasında bağ kurulup kurulmayacağı gibi birçok konunun mahkemece araştırılmadan yargılamanın ısrarla devam ettirilmek istendiğine işaret eden Maviş, “Geldiğimiz aşamada bir kısım müvekkillerin savunmaları alındı, savunması alınmasına ve dosyadaki iddialarla arasında somut bağ kurulamayacağı halde birçoğu hala tutuklu. Mahkeme heyeti daha birçok ayrıntısını paylaşabileceğimiz birçok hukuksuz işleme imza atıyor. Neticede Türkiye Afganistan benzeri bir noktaya evrilmez ve hukuk devleti ilkesine sahip çıkarsa tüm müvekkillerin bu dosyadan beraat edeceklerine iknayız. Tek talebimiz Türkiye’nin mevcut hukuk normlarına uygun, hukuka uygun bir yargılama yapılmasıdır. Kendi cephemizden siyasi saiklerle açılmış ve devam eden bu yargılamanın demokratik hukuk devleti düzenine uygun koşullarda gerçekleşmesi için elimizden geleni yapmaya çabalıyoruz” dedi.
‘HDP gerçek faillerin araştırılmasını istedi’
Olaylarda HDP üye ve sempatizanlarının hayatlarını kaybetmiş olmasına rağmen bugüne kadar onlarla ilgili herhangi bir araştırma yapılmadığını hatırlatan Maviş, HDP’nin olayların gerçek faillerinin araştırılmasını talep ettiklerini hatırlattı. Dosyanın henüz esasına ilişkin yargılama aşamasına geçilmediğini kaydeden Maviş, “İlerleyen aşamalarda maktullerle ilgili ayrıntılı çalışmalar sunulacak. Bölgede gerçekleşen tüm olayların HDP’li oldukları için dosyadaki şüphelilere yıkılmak istenmesinin hukuk sınırları içerisinde bir karşılığı yok. HDP’lilerin ölümü araştırılmıyor, sorumluları ortaya çıkarılmıyor, HDP’li olmayanlarla ilgili her olaydan müvekkiller sorumlu tutuluyor. Yapay bir gündemle, hukuka uygun olmayan uygulamalarla müvekkillerimiz mağdur ediliyor. Bunu soruşturma aşamasındaki delillerin elde edilmesi yöntemi, müvekkillere karşı mahkemenin tavrı, AİHM kararının açıkça tanınmaması, ülke gündeminde rant elde etmeye çalışan bir kısım siyasetçilerin açıklamalarının dosyaya yansımasından görebiliyoruz” diye belirtti.
‘AİHM bizi bağlamaz’
“AİHM bizi bağlamaz” diyen Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını tanımayan bir Cumhurbaşkanı varken mahkeme başkanının hukuka uygun davranmasını beklemediklerini sözlerine ekleyen Maviş şöyle konuştu: “Beklentimiz haklı fakat bu koşullarda gerçekçi değil. Çünkü fiili olarak işleyen bir hukuk sistemi ne yazık ki yok. Tutuklama bir tedbir iken bunca insanın siyasi sebeplerle tutsak edildikleri aşikar. Özel yetkilendirilmiş savcı, özel yetkilendirilmiş mahkeme ile yargılama yapılıyor. Olayların gerçek faillerinin yargılanması, gerçeğin ortaya çıkarılması için mahkemenin araştırma yapması, yerellerdeki mahkemelerde o olaylarla ilgili açılmış dosyaları incelemesi gerekir. Nedensellik bağı olup olmadığı ancak böyle anlaşılır. Fakat Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi taleplerimize rağmen bunu yapmaktan kaçınıyor. Hatta o dönemde gerçekleşen olaylarla ilgili yerellerde yargılama yapılmayan olaylardan dahi müvekkillerimizi sorumlu tutuyor. Dolayısıyla mahkemenin bu ısrarı gerçeği bulma arayışında olmadığının göstergesidir.”