Abdullah Öcalan: Newroz gün ışığına çıkan çiçektir

  • 08:04 21 Mart 2018
  • Tarihte Bugün
Kürt halkı için yeniden doğuşun, dirilişin, yaşamın özüne dokunuşun simgesi olan Newroz, bir kez daha Demirci Kawa’nın Dehaklara karşı yaktığı ateşle Mezopotamya topraklarını ısıtacak. Newroz ateşini direnişiyle harmanlayan Kürt halkı bin yıllardır yaşadığı Mezopotamya topraklarında hem Newroz ateşini hem de özgürlük ateşini birbiri ardına yakarak,  Dehakların zulmüne karşı isyana öncülük etti. 
 
Kürdistan direniş tarihine “29’uncu isyan” olarak geçen Kürt özgürlük hareketi, Newroz ateşini harmanlayan bir mücadelenin de öncüsü ve çağdaş Kawaların da yaratıcısı oldu aynı zamanda. İşkence ve inkarın en ağır yaşandığı Diyarbakır zindanında 3 kibrit çöpünden yaktığı ateşle Newroz’u kutlayan PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan ve onun ardılları olan Zekiye Alkan, Sema Yüce, Viyan Soran, Rahşan Demirel, Ronahi ve Berivan’ın bedenleriyle yaktığı özgürlük ateşi her yıl milyonların aktığı Newroz meydanlarında yeniden dile geliyor.  
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 21 Mart 1998 yılında Mahsum Korkmaz akademisinde bu dile gelişi şu sözlerle dile getiriyor: 
 
“Nedir Newroz? Gün ışığına çıkan çiçektir, yaşama duruştur, doğanın rengarenkliğe açılışıdır, bütün yaşam damarlarına kan verilmesidir. İşte PKK de böyledir. PKK gerçekten Newroz partisidir. Yaşama yürüyen kanın partisidir. Diriliş için doğasında bir şey varsa onun yeşillenmeye, çiçeklenmeye açma girişimidir. Ama bir de bu Newroz günlerinde sert esen kasırgalar vardır. PKK’nin Newroz PKK’si olması ne kadar yerinde! Ne kadar yaşamsal, ne kadar açıklayıcı! Ama tarihini, güncelliğini kasıp-kavurmaları da ne kadar gerçekçi! Gerçeği olduğu gibi kabul etmek daha doğrudur. En son bir sözü şöyle söyledik; hiçbir kanun özgür yaşam kanununun üstünde bir güce sahip olamaz. En büyük güç, kanun, özgür yaşam kanunudur. PKK sonu gelmemiş bir roman. TC’nin anayasa kanunu; ‘yaşamayacaksınız, en büyük kanun olan özgür yaşam kanununa yer yoktur’ diyor. Biz de ilk çıkışımızdan itibaren tersini söyledik. Üç tane temel yasa koyucu; katliamcı yasa, hain yasa, düşkün-silik bukalemun yasası karşımızdaydı. Biz ‘özgür yaşamın yasası’ olacak dedik. Ve bu yıllara bu yasayı dayattık. Görüyoruz ki bu yasa en güçlü yasadır. Özellikle TC’nin ‘asla’ dediği, ‘niyet edenlerin kellesi gider’ dediği zırh gibi yasasını delmekle kalmadık, paramparça ediyoruz. Tarihte yasalar bu topraklarda doğdu. Mezopotamya bir özgürlükler ülkesi ve tarihidir de. Demirci Kawa’dan, Mazlum’a kadar çok soylu özgürlük savaşçıları vardır. Hallac-ı Mansurlardan tutalım, Pir Sultanlara, Sivas’ta yakılan Nesimilere kadar hepsi bu toprağın öz-gürlük savaşçılarıdır. ‘Bundan sonra bütün günler Newrozdur’ dedik. Sözümüz buydu. Çiğnetmedik. Fakat zalimlerin dayattıkları acıları, işkenceleri vardı. Kasıp kavurmaları vardı. Yaktılar nice insanları. Her türlü teknikle, silahla, işkenceyle yaktılar. Yüreğimiz ‘bu yakılanların anısına nasıl sahip çıkılacak?’ diyor.
 
PKK bunun intikam gücüdür. Zekiyeler, Zilanlar, Ronahiler bugünlerin büyük şehitleri olurken, aslında tam da ‘özgür yaşam nasıldır’ sorusuna cevap oldular. Mezopotamya; bütün kutsal kitapların anlatmak istedikleri cennet ülkesi, Nuh’un tufan sonrası yeni yaşam alanı. Bu topraklarda oldum olası bir de özgürlük tutkularıyla insanlar yaşamıştır. Belki de hiçbir ülkedekine benzemez. Belki de yazılan hiçbir kitaptakine de benzemez. Belki de kitapta daha yazılmamıştır. Ama bir özgürlük savaşı vardır. Ve PKK budur aynı zamanda. 
 
PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü. Burada insanlık dile geldi. İlk kanunlar yazıldı. Burada ilk umutlar insanlar adına dile getirildi. Her toprağa dokunuşta bir eser meydana geldi, ilk hayvanlar evcilleştirildi, ilk bitkiler tahıl oldu, ambarlara dolduruldu. İlk köyler burada kuruldu ve ilk şehirler de. Devletler ilkin burada doğdu. Ve şiir, müzik ilkin burada çıktı. Bütün insanların ilk duyguları burada doğdu. PKK 25 yıldır insanı arıyor Ama bir şey daha oldu, sanki bütün bunlar olmamış gibi bir silikliğin alanı oldu. İnsanlığın kimliği yok şimdi, umudu bile kalmamış. Nasıl oluyor bu büyük çelişki? Hem tüm ilklerin anayurdu ve hem de şimdi hiçbir eserin kalmayışı. Bu büyük çelişkiyi çözmek gerekiyor. Gılgamış’ın büyük destanı, ilk arkadaşlığın oluştuğu yer şimdi, en hainin yürüdüğü yer haline gelmiş. PKK bunun için büyük bir olay. Bu büyük tarih nasıl düştü? Ve olacaksa yeniden bir diriliş tarihi nasıl olacak? İşte heyecanın kaynağı burası. Hazineler kaybedildiği yerde aranır. İnsanlık doğduğu yerde, kökleri üzerinde araştırılır ve bulunacaksa orada bulunur. 
 
PKK 25 yıldır insanı arıyor. Önce kendi insanını. Ve bu insan ilk insandır. Eğer yaşama selam duracaksa, Newroz gibi her şey yaşamla gülüşecekse onun dilini yakalamak gerekecek. Onun için yaşam kolay değil. Kendim halen büyük bir yaşam arayıcısıyım. Her şeyi durdurduk. Hiçbir önyargıya saplanmadan, hiçbir kalıba girmeden, hiçbir kesin yargıya da gitmeden hep anlamak, daha derin anlamak. Ne nedir, ne ne olmalıdır, ne ne değildi, ne nasıl olmalıdır? İşte yoğunlaşma denilen olay bu. Olacaksa en doğrusu, en güzeli ve buranın en kök tarihine, beşikliğine uygun olacak. ‘Pir Sultanlar, Hallac-ı Mansurların geleneğini temsil ettik’ İşte 25 yılda PKK’de Newrozların hepsi bir arayış ve biraz da buluş yılları derken bunları kastediyoruz. Önce ne yaptım? Kendimi kilitledim. Kutsal bir mabedin el dokunulmaz tanrı veya tanrıçası gibi kilitledim kendimi. Bütün bu kötü-lük anlayışlarına karşı, olacaksa bir saf temiz ruhum, bir köşemde kalsın dedim. Şehitlerimiz Mazlum, Zekiyeler, Rahşanlar, Ronahiler, Zilanlar ne demişlerdi ve neyi kül etmişlerdi? İğrenç sınıf, ulus, cins ve her tür iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin, emeğin düşmanlarının kendilerinde yarattığı ne varsa önce hepsini bedenlerinde yaktılar, kül ettiler. Pir Sultanlar da böyleydi. Hallac-ı Mansurlar da böyleydi. Ve ne şahane ki, bu geleneği temsil ettik. PKK’yi bu günlere böyle getirebilmek özgür insana dayatılan tüm suçları PKK’nin bedeninde yakarak, yok ederek temizlenmiş yeniden yaşama koyulmak. 
 
PKK canlı büyüyor PKK belki de hiçbir örgütte olmayacak kadar canlı büyüyor, bir diğer tanımı da budur, bu 25yılın. Sorun şimdi nedir? Şehidin bu trajedisini, bu toprağı yaşam adına kucaklayışını daha ikinci bir aşamada, kurtuluşla nasıl taçlandıracağız? Sıra bunda. Bu anlamda Newroz en şiddetli yoğunlaşma ve her savaşa dayanacak ve başaracak kadar keskinleşmedir. Bakar anlar, yürür yapar, arkasından zaferi gelir. PKK’deki savaşçıyı yaratabilmek güzel bir çalışma oluyor. Hepiniz benden daha fazla başarabilirsiniz ar-tık. Biraz gerçeğine özde ve tarzda, hitapta ve yapış usullerinde inatçı olun, ölçerek-biçerek yapmaya çalışın. Başarılar gelir. Bu anlamda aslında zafer elde edilmiştir. Gerisi herkesin bir tuğlayı kullanılacak yere kadar taşımasıdır. Bu anlamda ülkenin temeli atılmış, binası yükseltilmiş, hatta çatısı da kurulmuştur. Güzel bir Newroz karşılaması oldu. Newroz ile böyle bütünleşmeniz yerindedir.” 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 1998 Newrozunda, Mahsum Korkmaz Akademisi'nde yaptığı konuşmadan derlenmiştir.
 
Kaynak: Newaya Jin