DEM Parti'den iktidara: Doğa ve insanı gözden çıkardınız

  • 19:02 13 Aralık 2025
  • Siyaset
ANKARA - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçesine ve politikalarına tepki gösteren DEM Parti milletvekilleri, doğanın talan edildiğini, yıkım ve işgal mantığı ile hareket edildiğini vurfulayarak tepki gösterdi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri Heval Bozdağ, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Hüseyin Olan, Ali Bozan, İbrahim Akın, Ayten Kordu, Burcugül Çubuk, Öznur Bartın, Ömer Öcalan ve Perihan Koca,  Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Sağlık Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine dair konuştu.
 
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesine dair söz alan Ayten Kordu, enerji arayışının yarattığı kaotik duruma ve yol açtığı sömürüye vurgu yaptı. Ayten Kordu, “Enerji politikası aynı zamanda bir demokrasi meselesidir. Yani tüm halklar için enerji mutlaka demokratikleştirilmelidir. Enerji demokratikleşirse o zaman enerji bir gerilim ve çatışma alanı olmaktan çıkarılacaktır. İnsanların tüm doğal yaşamını, toprağını, suyunu, havasını yani geleceğini elinden alacak olan talan politikası; tarımı, hayvancılığı, çiftçiliği yok ederek yerine ‘istihdam’ ve ‘katma değer’ adı altında milyonları bağımlı kılan ve geleceği yok eden politikalar yürütmek, çatışma ve gerilim alanlarını gidermek değil yerele doğru yaymak demektir. Biz biliyoruz ki enerji talanı devam ettikçe; sadece ormanlarımızı, sularımızı, tarım alanlarımızı değil geleceğimizi de kaybediyoruz. dedi.
 
'Doğayı, insanı gözden çıkardınız'
 
Söz alan Burcugül Çubuk, “Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü geri dönülemez bir çevre tahribatının ortaya çıkmasında büyük emek harcadı; aslında, kendilerine, dünyada bununla ilgili ödül verilse ilk 3'e gireceklerine emin olduğumuzu iletmek isteriz. Sayın Bakan, kapitalist dünyanın, emperyalist dünyanın parmakla göstereceği icraatları ortaya çıkarıyorsunuz. Bu, sizin açınızdan başarı ama gelecek açısından, yaşamak açısından, kanserli hasta sayısı artmış bir ülke açısından, kaybettiklerimiz açısından utanç vesikasıdır. Bir buçuk yılda MAPEG tarafından ruhsat verilen alanların toplamı 468 bin 784 hektarı aşıyor artık. Bu, birçok şehirden büyük. Hakkâri'nin tamamı maden sahası. Kentleri, doğayı, insanı gözden çıkardınız ve bunun sonuçlarını hiç umursamadan yaptınız. Ve hiç dert etmediniz” diye tepki gösterdi. 
 
'Sermayenin sınırsız kar hırsını meşrulaştıran bütçe'
 
Öznur Bartın da “Bu bütçe, saray rejiminin emek, doğa ve gelecek düşmanı politikalarının bir tescilidir; yaşamı değil, sermayenin sınırsız kâr hırsını meşrulaştıran, iç sömürgeciliğin bütçesidir" diyerek şöyle konuştu: Tıpkı bir metropolün koloniyi sömürmesi gibi, ülkenin merkezinde konumlanan iktidar ve sermaye, çevredeki bölgelerin varlıklarını yağmalarken yoksulluğu ve eşitsizliği derinleştiriyor. Rakamlar bu sömürü döngüsünü çıplak bir şekilde gözler önüne seriyor. 2026 bütçesinde öngörülen 2 trilyon 713 milyar TL’lik devasa açık, çevrede yaşayan, emeğiyle geçinen yoksul halkların sırtına yüklenirken; sermayeye aktarılan trilyonlarca liralık vergi afları ve garantiler, merkezin kârını güvence altına almaktadır. Batı illerinden tutun bölgemizdeki sarp dağlara kadar HES’ler, RES’ler ve maden projeleri yaşam alanlarımıza bir hançer gibi saplanmıştır. Kaz Dağları’ndan Cerattepe’ye, Munzur’dan Cudi’nin ormanlarına ve Hakkâri’nin Cilo-Sat Buzulları’ndan eşsiz coğrafyasındaki maden arama ruhsatlarına kadar bu bütçe, iç sömürgeciliğin yağma haritasıdır. Kaz Dağları’nı yok ettiniz, bunlar da Hakkâri’yi haritadan silme hedeflerinizdir.”
 
'İşgal ve kıyım'
 
Perihan Koca, enerji politikalarının memleketin dört bir yanını sanki düşman işgalindeymiş gibi delik deşik edilerek maden sahasına dönüştürüldüğünü söyleyerek,"Güzelim memleketimizin her bir köşesi yerli yabancı maden tekellerinize sizin sayenizde parsel parsel peşkeş çekilmiş durumda. Ve siz Sayın Bakan, bu işgali ve kıyımı rahat rahat yapasınız diye bu Meclise, sermayenin adresine teslim yasalar yaptırıyorsunuz ne yazık ki. Sömürge madenciliğiyle geminizi rahat rahat yürütebilmek için ‘önümüze gelene bin tekme’ hukukuyla enerji politikalarınızı icra etmeye çalışıyorsunuz ama gelin görün ki zehir saçan, ölüm saçan ekokırım projeleriniz, icraatlarınız yetmezmiş gibi şimdi bir de yerlilik ve millîlik masalları eşliğinde yeni bir gündemimiz daha var, nur topu gibi bir gündemimiz daha var: Nadir toprak elementleri. Malumunuz, dünya ölçeğinde bugün herkes nadir metallerin efendisi olmak için nadir metaller savaşımındaki yerini almaya başladı” ifadelerini kullandı.
 
'Savaşa değil sağlığa bütçe'
 
Sağlık Bakanlığı bütçesine ilişkin konuşan Heval Bozdağ ise Kürdistan kentlerinde yaşanan çocuk ölümlerine de dikkat çekerek, Kürdistan'da beş yaş altı çocuk ölüm oranının Türkiye'de ortalamasının bir buçuk katından daha fazla olduğunu kaydetti. Heval Bozdağ, , “Kürt illerinde bin canlı doğumda 17 çocuk 5 yaşını göremeden ölüyor" dedi. Savaşın bir halk sorunu olduğunu da kaydeden Bozdağ, "Savaşların direkt ve dolaylı etkileri var; açlık, göçler, ölüm, sakat kalmalar. Tabii, savunma ve güvenlik harcamaları, eğitimden ve sağlıktan payların kısılmasına neden oluyor. O yüzden, savaşa değil sağlığa bütçe diyoruz” diye belirtti.
 
'İlaç sorunu artiyor'
 
İlaç ve eczacılık sorunlarına işaret eden Hüseyin Olan ise geçen seneye göre sorunların daha da artığını ifade ederek, "Diğer bir nokta, İlaç Fiyat Kararnamesi, 2004 yılında ilacın fiyatlandırılması, kademelendirilmesi, eczane ile depocuların kârının belirlenmesi noktasında çıkan bir kararnameydi ancak geçen yıllar bazında baktığımızda, eurodaki artıştan kaynaklı euro sabitlenmeye başlandı ilaçta. Geçen yıl 24 Ekimde yüzde 23,5 bir artışla euro kuru 21,67'ye sabitlendi. Bugün geldiğimiz noktada, 14 ay geçmesine rağmen hâlen euro kuru 21,67'de duruyor. Dolayısıyla ilaç üreticileri, ham madde getirenler, ihracatçılar ilaç getirmiyor. Bu noktada ilaca erişim ciddi anlamda sıkıntılıdır” dedi.
 
Söz alan Ali Bozan ise SMA ve DMD hastası çocuklara ve ailelerine dikkat çekerek, “Nerede kaldı sosyal devlet?" diye sordu.
 
'Halkın değil sarayın bütçesi'
 
İbrahim Akın ise bütçesinin direk Saray’ın hazırladığını bu nedenle bütçenin halkın bütçesi olmadığını belirterek, şunları ifade etti: "Türkiye'nin yer altı varlıklarını sömürmeye, şirketlere peşkeş çekmeye, havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletmeye ve bu ülke halkını da sağlık bakımından öldürmeye tekabül eden bir politika yapmaktasınız; bunu kabul etmiyoruz.” 
 
Söz alan Ömer Öcalan da GES ve RES’lere değindi. Xalfetî’de 6 bin dönümlük meranın ranta açıldığını ve üzerinde RES ve GES yapılacağını paylaştı. Öcalan, bu arazinin içinde üç köyün arazisinin de bulunduğunu aynı zamanda köylülere ait arazilerin de bu projeler içinde kaldığını söyledi.