2024: Direnişin sesi kıtaları aştı (7)

  • 09:01 26 Aralık 2024
  • Güncel
Dünyayı kadınlar değiştirecek 
 
HABER MERKEZİ –  2024 yılının kadınlar açısından nasıl geçtiğini değerlendiren Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, kaleme aldığı yazısında 2025 için şu ifadeleri kullandı: "Kadın dayanışmamızı daha da somut adımlarla ve pratiklerimizle yaşamsallaştırmalı, daha görünür hâle getirmeliyiz. Değişecek bir dünya varsa, bunu kadınlar yapacak; bunu çok iyi biliyoruz.”  
 
2024 yılı, kadın hareketi için hem kazanımların hem de mücadelelerin yoğunlaştığı bir yıl oldu. Erkek şiddetinden savaşa, cinsel saldırıya maruz kalmaktan yoksulluğa kadar birçok alanda kadınlar, hakları ve özgürlükleri için ses yükseltti. Yerel seçimlerde kadın mücadelesi büyük kazanımlar elde etti; ancak kayyım gaspları, erkek egemen sistemin kadınların iradesini hiçe sayan politikalarını yeniden gündeme getirdi. Buna rağmen kadınlar, yan yana durarak, dayanışmayı büyüterek ve toplumsal bir dönüşüm için mücadele ederek yıl boyunca varlıklarını daha güçlü bir şekilde hissettirdi.
 
2025 yılına girerken, kadın hareketi umut ve kararlılıkla yoluna devam ediyor. Şimdi hedef, dayanışmayı daha görünür kılmak ve mücadeleyi somut adımlarla güçlendirmek. Kesişimsel bir anlayışla hareket eden kadınlar, sadece haklarına sahip çıkmakla kalmıyor; aynı zamanda herkes için yaşanabilir bir dünya yaratmak için de politikalar geliştiriyor. 
 
Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, 2024 yılı boyunca kadın mücadelesinin önemli dönüm noktalarını ve 2025 yılına taşınan umutları ele aldı. 
 
Dilek Başalan'ın kaleme aldığı  2024 yılı değerlendirmesi şu şekilde: 
 
"İstanbul milyonlarca insanın yaşadığı devasa bir metropol kent ve bu kentte her gün her an şiddet olayları yaşanıyor böylesi bir şehirde kadınlar olarak ortak mücadele zeminlerimiz bizler için hayat kurtarıcı olabiliyor. Kadınlar erkekler tarafından öldürülürken ya da yaşamlarını dar eden şiddet sarmalındayken bizler hiçbir şey yapmadan olanı biteni seyredemezdik. Yanı başımızda kadın kırımı yaşanırken erkek akla karşı mücadele etmekten vazgeçemezdik. 2024 yılında da her zaman olduğu gibi; birbirimizi gördüğümüz, duyduğumuz, dayanıştığımız bir yıl oldu. 
 
Erkek şiddetine karşı ortak yürüttüğümüz çalışmalar kadına yönelik şiddete dair çok etkili bir alan. Farklılıklarımızla bir arada ortak bir dert için söz kuruyoruz ve mücadele yöntemleri belirliyoruz. Bu birlikte olma hali kadın yüzyılı dediğimiz bu yüzyılda bizi yaşatacak olandı bu hakikati bir an olsun unutmadık. Elbette eksiklerimiz oldu olmaması mümkün değildi böylesi bir ülkede. Her an bir refleks eylem içerisinde olduğumuz zamanlar çoğunluklaydı. Değişen gündemler, haklarımıza olan saldırılar, hak ihlalleri daha birçok neden var birlikte olup mücadele etmek için. 
 
Yan yana nasıl gelebiliriz?
 
2024 yılı, bizler için son yılları düşündüğümüzde daha pratik çalışma içinde olduğumuz, yan yana gelişlerimizin daha da arttığı ve anlam kazandığı bir yıldı. Dünya genelinde kadına karşı şiddet ve politikaların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Sağ anlayışın yayıldığı ve savaşların da aynı zamanda arttığı bir dönem. Bu dönem elbette en çok kadınları etkiliyor. Savaşlarda, yoksullukta, şiddette en çok kadınlar zarar görüyor ve bedel ödüyor. Bizler de bu bilinçle, daha çok yan yana nasıl gelebiliriz ve dayanışmayı somutlaştırabiliriz üzerine daha çok kafa yorduk ve epey yol aldık. Sözümüzü de söyledik; amasız, fakatsız nerede şiddet varsa orada da olmayı sorumluluk bildik. Kadın hareketine artan saldırılara karşı sınırsız bir dayanışma ve sahiplenme ile cevap verdik. Erkek egemen anlayış, kadınları yok sayan politikalarını önümüze getirdikçe, bizler farklılıklarımızı esas alarak tüm kadınları kapsayan politikaları geliştirdik ve herkes için yaşanası bir dünyanın ancak bizlerin de sözünün içinde olduğu politikalarla gerçekleşebileceğini söyledik ve bunun da mücadelesini bıkmadan usanmadan verdik, veriyoruz. 
 
Kesişimsel mücadele zeminleri
 
2024 yılına, birçok kadın örgütünün, feministin, bireylerin olduğu Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu olarak bir eylemle girmeyi planladık: ‘Kadınların İsyanı Değiştirecek’ şiarı ile. Erkek şiddetinden savaşa, cinsel istismardan yoksulluğa, her koşulda sözümüz var dedik. 2023 yılından 2024 yılına bir öfke ve iddia ile girdik ve yıl boyu bu inançla devam ettik. Sokaklarda olmazsak, sözümüzü söylemezsek, daha da artacak ve tüm alanlarımızı saracak, tahakküm altına alacak bir sistem inşa ediliyordu. Bizler de elbette buna karşı durduk. Bu aslında bir karşıtlık değildi sadece; varoluş, yaşama ve yaşatma mücadelemizin gereksinimiydi.
 
Milliyeçilik ve nefret söylemi ile karşı karşıya kalmak 
 
Her an artan ve kurumsallaşan bir nefret söylemi ve milliyetçilikle karşı karşıyaydık. Bu iki önemli konu, bizim daha çok yan yana olma, kesişimsel alanları daha da güçlendirme ve ortak iş yapma, eylem hâlinde olma zorunluluğunu bir kez daha hatırlatmıştı. Erkek egemen sistem, kendini şiddetle ve tekleştirme politikası ile var etmeyi hedeflemiş ve bu yönde ciddi adımlar atıyordu. Meclis’te tartışılan yasalar, doğrudan bizim yaşamımızı etkiliyordu. Sadece yasal değişiklik değildi; yeni bir kültür yaratılmaya çalışılıyordu: Aile. Peki, bu aile nasıl bir aileydi? Neden bir dayatma ile önümüze getiriliyordu? Kadınlar aile içinde mutludur kültürü yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu. Halbuki kadın örgütlerinin ve basının verilerinden görüyorduk; en çok aile içerisinde öldürülüyordu kadınlar ve çocuklar.
 
Görülmeyen kadın yaratılmak isteniyor 
 
Elbette aileyi reddeden bir yerde değilim fakat ailenin içinde nasıl bir ilişkilenme var, bunu sorgulamak zorundayım. Biz, yıllardır aile içerisindeki erkek şiddetiyle mücadele yöntemlerini konuşuyor, politikalar geliştiriyoruz; buna dair sokaklarda eylemler yapıyoruz. Karşı olduğumuz şey,  aile içinde görülmeyen bir kadın yaratmak isteniyor ve bu, devlet eliyle ödüllendiriliyor, cazip hâle getiriliyor. Evlenen ve bazı siyasetçilerin buyurduğu kadar çocuk doğuran ‘evli, mutlu, çocuklu’ kadınlar olsun isteniyor. Ortak söz kurulmayan, kararlarda adı geçmeyen, bir robot görevi gören bir kadının olduğu bir aile tasarlanıyor. İşlevli bir makine gibi… Buyrulanları yerine getirecek ve biat edecek.
 
Neler yapabiliriz? 
 
Asla izin vermedik, vermeyeceğiz ve bu sözü bizler, toplumdan uzak bir duruşla belirlemedik. Mahallelerde yürüttüğümüz çalışmalarda gördük, eylemlere gelen kadınlardan duyduk: Hiçbir kadın artık yok sayılmak istemiyor. Makulleştirilmek istemiyor. Kadınlar eşit bir zeminde yaşayacak. Var olduğumuz her alanda, sözümüzle, eylemimizle var olacağız. Aile kavramı, ortak mücadele zeminlerinde önceliklendirdiğimiz bir mesele olmuştu ve bu meseleyi sonuna kadar da canlı tuttuk. ‘Neler yapabiliriz?’ sorusunu hep sorduk. Cevaplarımız: Daha çok örgütlenme, ortak mücadele ve sokakları terk etmemek.
 
Bizden çalınanları geri alacağız
 
Kürt Kadın Hareketi ve Türkiye Feminist Hareketi, yıllardır kolektif bir çaba ve emek ile birlikte yol yürümenin, üretmenin ve kazanım elde etmenin en güzel örneklerinden biri olmuştur. 2024 yılı boyunca sayısız hak ihlali ve sayısız saldırı ile karşı karşıya kaldık. Buna rağmen hâlâ bir aradaysak ve 2025 yılına da yan yana, daha inançlı ve daha ısrarcı giriyorsak, kesişimsel mücadelemizin bizlere kattığı güç ve umuttandır. Tüm toplum için yaşanası bir dünya yaratmanın, bizlerin öncülüğünde gerçekleşeceğine inançla gidiyoruz 2025 yılına… Yanı başımızda bir tarih yazıldı ve bizler bu tarihin izdüşümü olabiliriz, olmalıyız. Enternasyonal bir kadın mücadelesine sahip olanlar olarak, erkek egemen anlayışa kaybettirecek ve bizden çalınanları elbette geri alacağız.
 
Yerel seçimler: Kazanımlarımız ve kayyım gaspları
 
31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen seçimlerle, 2 dönemdir kayyımlarla gasp edilen belediyeler yeniden kazanılmış, hatta farklı birçok şehirde üzerine eklenmişti. Sandıklardan, özellikle bazı şehirler için çok büyük kazanım olan haberler aldık. Bunların başında Batman vardı. Batman, kadın hareketi için çok önemliydi. Batman ve Kürdistan’ın birçok şehrinde, kadınları toplumdan izole etmeye çalışan bir anlayış yeniden gün yüzüne çıktı. Kafeler basıldı, dans eden insanlar saldırıya uğradı. Kadınlara alan açmak için çalışan kadın dernekleri hedef gösterildi. Yani böylesi tehlikelerin olduğu şehirleri, güven yaratacak kişiler yönetmeliydi ve beklediğimiz haber gelmişti; kadınların çarşaf rengine dahi söz kurabilecek kadar aymaz bir geleneğe karşı, ‘Jin Jiyan Azadî’ kazanmıştı.
 
Halk iradesine kayyım atandı 
 
İstanbul’da heyecanla sonuçları bekliyorken o haber geldi ve DEM Parti adayı Gülistan Sönük eşbaşkan olarak seçildi. Sağcı iktidara ve yanlılarına en güzel cevap verilmişti. Bir hakikat vardı: Kadın mücadelesinin kazanımları ve gücü. Bu, öylesine bir seçim değildi; en zorlu süreçlerde, kadınları hedef alan zihniyete karşı bir hakikatin hatırlatılmasıydı. Bu kazanım sonrası, büyük bir hırsla ve kirli siyasetle bir şeyler yapacaklarını elbette biliyorduk. Ancak Batman’daki kadın kazanımını neredeyse tüm dünya duymuştu. Buna rağmen, hukuk tanımaz bir şekilde, bir kez daha halk iradesine kayyım atandı. Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Urfa’nın Halfeti Belediyesi’ne kayyım atandı.
 
Hukuksuzluklar er geç sonlanacak 
 
İradenin gasp edilmesi anlamına gelen kayyımlar, her zaman olduğu gibi kadın kazanımlarını hedef aldı ve yine ilk yaptıkları şey, kadın müdürlüklerine ve kadın daire başkanlıklarına erkekleri atamak oldu. Erkek egemen akıl, bu ihlallerle kadın mücadelesini sekteye uğratacağını düşünse de bu ne dün gerçekleşti ne de bugün gerçekleşiyor. Kadın mücadelesi bir mekanla ya da bir koltukla bugünü inşa etmedi. Yüzyıllardır süren bir direnişti. Yaşanan hukuksuzluklar er geç sonlanacak, biliyoruz ve her şehir kendi iradesi ile yönetilecektir. Bir yönetim olacaksa bu, toplumdan kopuk bir atama usulü değil, toplumla birlikte olacaktır. Ve bunu da yapacak olanlar, bu seçimde büyük farklarla seçilmiş olanlardır.
 
2025’te ne yapmalı?
 
Kadın dayanışmamızı daha da somut adımlarla ve pratiklerimizle yaşamsallaştırmalı, daha görünür hâle getirmeliyiz. Kurduğumuz sözleri takip eden ‘Neleri yaptık? Neler eksik kaldı?’ sorusunun çetelesini tutmalıyız. Bu çetele, eksiklerimizi görmemizi ve bize alternatif yöntemleri gösterecek bir çıktı olabilir. Değişecek bir dünya varsa, bunu kadınlar yapacak; bunu çok iyi biliyoruz. Bu hakikati yanı başımızda görmedik mi? Tüm dünya bu kadın devrimini konuşmadı mı? Rojava’ya bakmak ve onun izdüşümü olmak...
 
Yapabileceklerimizden korkanlara ve kadın mücadelesine her an saldıranlara, yapabileceklerimizi gösterecek bir yıl olmalı 2025.”