Saliha Aydeniz: Türkiye hakikat arayışçılarını hedef aldı alıyor

  • 20:19 24 Aralık 2024
  • Güncel
ANKARA - Meclis’te gazetecilerin yaşadığı baskı ve saldırılara ilişkin konuşan DEM Partili Saliha Aydeniz, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın katledildiğini hatırlatarak, “Özel savaş politikalarını deşifre eden bir yerden hakikatin sesiydi onlar; tam da bu yüzden hedef alındılar” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn Milletvekili Saliha Aydeniz, geçen hafta Türkiye’nin SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i ve gazetecilerin yaşadığı saldırı ve baskıları meclis gündemine taşıdı. “Demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede tesadüfen hayatta kalmak, işte hakikatin sesi olmanın bu topraklardaki karşılığı tam da bu” diyen Saliha Aydeniz, Türkiye özgülünde gazeteciliğin ve onlara yönelik saldırıların geldiği aşamayı örneklerle açarak anlattı.
 
Gazeteciler neden katledildi?
 
Saliha Aydeniz, “Geçen hafta SİHA saldırısıyla 2 gazeteci, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi. Kuzeydoğu Suriye'de yaratılmak istenilen algıyı çarpıtan gerçekleri ve özel savaş politikalarını deşifre eden bir yerden hakikatin sesiydi onlar; tam da bu yüzden hedef alındılar. Maalesef, gazetecileri katletmek bir devlet geleneği; Ape Musa'dan Özgür Ülke'nin bombalanmasına, 1990'lı yıllardan bugüne değişen hiçbir şey yok. Vicdanı olan herkesin altında ezileceği bir cümleden bahsedeceğim. Özgür Gündem'in kurucularından Bayram Balcı bir röportajında diyor ki: "En fazla sansür uygulanır, kapatılırız diye düşünüyordum, ben tesadüfen hayatta kaldım. Demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede tesadüfen hayatta kalmak, işte hakikatin sesi olmanın bu topraklardaki karşılığı tam da bu” dedi.
 
’13 gazeteci katledildi’
 
“Serekani'de, Gre Spi'de, Tell Temir'de, Deyrik'te, Kamışlı'da, Amude'de, Şengal'de, Süleymaniye'de... Ve en son Fırat Nehri civarında Nazım Daştan ve Cihan Bilgin SİHA'ların hedefi oldu” diyen Saliha Aydeniz son 5 yılda Güney Kürdistan'da ve Kuzeydoğu Suriye'de 13 gazetecinin katledildiğini ve 7 gazetecinin yaralandığını hatırlattı. Saliha Aydeniz,  “Çatışma bölgelerinde faaliyet yürüten gazetecilerin çalışma ve yaşam hakları Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler aracılığıyla güvence altına alınmış olmasına rağmen gazeteciler hedef alınıyor. Bu, açıkça bir savaş suçudur. Bu gazeteciler neden katledildi? Nagihan, jineoloji çalışmalarıyla kadınların özgürlüğünün yolunu çizdiği için mi? Nazım Daştan, cenazesi yedi gün sokak ortasında kalan Taybet ananın yaşadıklarını kamuoyuna taşıdığı için mi? Peki ya Cihan, Orta Doğu’nun geleceği için büyük bir anlam taşıyan kadın devrimini kalemiyle bütün dünyaya anlattığı için mi? Gazetecileri koruyan komite, aracının üstünde büyük harflerle ‘basın’ yazılmış olmasına rağmen bombalandığını açıkladı. Ne kadar tanıdık” ifadlerini kullandı. 
 
‘Katilleri değil bunu açığa çıkaranların yargılandığı ülke Türkiye’
 
Roboski’nin yıldönümü olduğuna vurgu yapan Saliha Aydeniz, döneminde söylenen yalanların hala sürdürücüsü olup olmadıklarını sorarak şunları söyledi: “Suçlarınızla, ayıbınızla bu sefer yüzleşecek misiniz? Zihniyet, Kemal Korkut'u katleden değil, belgeleyeni tutuklayan, haber takibindeki gazetecinin başına silah dayayan, Hakkâri'deki fuhuş çetesini haber yapan gazeteciyi gözaltına alan Ape Musa'yı sokak ortasında katleden zihniyettir. Tabii ki bir de iktidarın çizdiği tekçi dizeden çıkmayan yandaş basın var ki bu da iktidar adına gerçekleri boğma, çarpıtma zihniyetidir. Şunu iyi bilin, demokratik görünmeye çalıştığınız dış dünya yaşananları çok net görüyor ve bu, onların iştahını kabartıyor.
 
‘Hakikat savunucuları canlarıyla bedel ödüyor’
 
Bir yanda hakikati savundukları için canlarıyla bedel ödeyenler, diğer tarafta ısrarla çözümsüz bırakılan hakikatlerle ilgili söz söyledikleri için terörist ilan edilenler. İşte Merdan Yanardağ, Seyhan Avşar, Özlem Gürses, Can Dündar ve daha birçok kişinin yaşadıkları, siyasi iktidarın hakikatinden ne kadar korktuklarını gözler önüne seriyor. Özgür basın emekçileri gerçeği dile getirdikleri için hedefte; Metin Göktepe'den Cihan Bilgin'e, Nazım Babaoğlu'ndan Gülistan Tara'ya hakikati savunanların sesi ya öldürülüyor ya da susturularak susturulmak isteniliyor. Öznur Değer arkadaşı Cihan Bilgin'in taziyesinde kolluk tarafından sözlü taciz edildi; oradaydık, bunun tanığıyız. Kitleyi çeken kolluğun kameralarından da gayet açık görülecek ki sözlü tacizin üstünü örtmek ve çarpıtmak için hızlı bir şekilde gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı. Buradan, bu kürsüden halk adına soruyoruz: Peki bunu yapan kolluk adına da soruşturma başlattınız mı? Tabii ki hayır. Yargı ve hukukun iktidarın siyasi çıkarı uğruna bir araç olarak kullanıldığı çok açık ortada.”
 
‘48 gazeteci bu ülkede tutuklu’
 
Her koşul ve şartta devlet nezdinde gazetecilerin hedef alındığı, suçlu bulunduğunu söyleyen Saliha Aydeniz, “Daha dünler olmadı, katledilen arkadaşlarını andıkları için 7 gazeteci daha tutuklandı, kadınlar çıplak aramaya maruz kaldılar. 48 gazeteci bu ülkede tutuklu. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158'inci sırada. Bu, tam bir utanç tablosudur. Zamanında gazetecilik kısmen de olsa objektifti, Mehmet Ali Birand sayın Abdullah Öcalan'la yaptığı röportajla tarafsızlığı için takdir edilmişti çünkü görevi asıl olanları olduğu gibi yansıtmaktı ama bugün Nevşin Mengü Salih Müslim'le yaptığı söyleşi için gözaltına alınıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Hakikatin özgürce yazıldığı konuşulduğu bir yaşam’
 
Hakikatin özgürce konuşulup, yazıldığı bir dünya da yaşama hakkına sahip olduklarını kaydeden Saliha Aydeniz, “Unutulmamalıdır ki geçmişten bugüne hakikati karanlıkta bırakmak isteyenlere karşı hakikatin kalemi, kamerası, mikrofonu hiç yere düşmedi, düşmeyecek. Bu topraklarda kimse sansürden, baskıdan, bombalardan artakalan bir hayatı tesadüfen yaşamak zorunda kalmamalıdır. Hepimiz hakikati konuşmanın, yazmanın, göstermenin bedel gerektirmediği bir dünyada yaşama hakkına sahibiz. Tam da bu sebeple gazetecilerin ölümleri aydınlatılmalı, sorumlular en ağır cezaya çarptırılmalıdır” diyerek sözlerini noktaladı.