DBP Kadın Meclisi: Amed’in her yerinde varlığımızı sürdüreceğiz

  • 11:13 8 Ağustos 2024
  • Siyaset
 
AMED - Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren DBP Kadın Meclisi Sözcüsü Berivan Bahçeci, “Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması bizim temel mücadele gerekçemizdir. Bu kentin her yerinde var olmaya devam edeceğiz”  dedi.
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi Sözcüsü Berivan Bahçeci, gündemdeki gelişmelere ve son süreçte gerçekleştirdikleri atölyelere dair DBP Genel Merkez Basın İrtibat Bürosu’nda basın toplantısı gerçekleştirdi.
 
 ‘21’inci yüzyıl, kadınların isyanına tanıklık ediyor’
 
Dünyada çok yönlü bir şiddet sarmalının yaşandığı bir dönemden geçildiğini dile getiren Berivan, kapitalist modernitenin krizde olduğunun altını çizdi. Berivan, “21'inci yüzyıl, bir yandan kadınların isyanına, eylem ve örgütlenmeleri ile kadın devrimi niteliğindeki gelişmelere, diğer yandan kadın-kırıma ve toplumların çöküşüne tanıklık ediyor. Yaşama karşı ölümü savunan bu akıl 5 bin yıldır süren bir egemenliğin sonucu. Bugün bunu İran rejiminin kendi diktasını ayakta tutmak için Mahsa Amînî'yi katletmesinde görüyoruz. Rejimin özgürlük taleplerine cevap olarak mücadele eden kadınlara idam cezasını vermesinden görüyoruz. Nitekim İran rejiminin geçtiğimiz günlerde kadın aktivistler Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammadi'ye verdiği idam cezaları kadınların iradesinin ve bedeninin denetlenmesine, kadın düşmanlığına dair en yakıcı örnektir. Buradan bir kez daha tekrarlıyoruz verilen bu idam cezalarını kabul etmiyoruz” dedi.
 
‘Kadın-kırım bir sistem halinde işliyor’
 
Kadın düşmanı anlayışın kadın katliamlarının normalleştirmeye çalıştığını belirten Berivan, kadın katliamlarının normal olmadığını bunun bir kadın kırımı olduğuna dikkat çekti. Berivan, “İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilmenin ardından kadın cinayetlerindeki artış tesadüf değil. 2024 yılının ilk 6 ayında 205 kadın öldürüldü, 117 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Türkiye sözleşmeden çekildikten sonra erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı katbekat arttı. Ancak bunların neredeyse yarısı ‘şüpheli ölüm’ şeklinde resmi kayıtlara geçiyor. Bitmeyen en uzun savaş bu. Erkek devlet ise erkek şiddetini yasama, yargı ve ideolojik aygıtlarla normalleştiriyor. Biliyoruz ki kadın-kırım sadece fiziksel olarak işlemiyor; psikolojik, politik, tarihsel, kültürel ve iktisadi boyutları olan bir sistem halinde işliyor. Bakın, kadının soyadı seçme hakkı. Bu kadın mücadelesinin uzun soluklu bir kazanımı. Bugün iktidar bu hakkı gasp etmeye çalışıyor. 9’uncu Yargı Paketi ile düzenleme yapmak istiyor, üstelik Anayasa Mahkemesi’ne de aykırı ama AYM’nin iptal ettiği madde geri getirilmek isteniyor. Soyadı kanunuyla iktidar bir kez daha toplumun öznesi olan kadınları erkekler üzerinden tanımlayarak kadını yok sayma siyasetinde ısrar ediyor” diye belirtti.  
 
‘Toplu katliamı düzenleyen bu yasayı tanımıyoruz’
 
“Savaş siyasetine sarılanlar herkese savaş açıyor” diyen Berivan, ülkedeki şiddet kültürünün hayvan katliamını yasalaştırma noktasına kadar vardığını söyledi. Berivan, “Tüm doğaya ve yaşama savaş açan mevcut iktidar tüm itirazlara rağmen Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini Mecliste geçirdi. Savunduğumuz ekolojik toplumun temel ilkelerinden biri canlıların özgürleşmesine dayanır. Belediyelerimizin tamamı bu yasayı uygulamayacağını ilan etti. Hayvanların toplu bir şekilde toplatılıp hastalık yaftası ile uyutma adı altında toplu katliamını düzenleyen bu yasayı tanımıyoruz, uygulamayacağız. Ülke bütçesinin en büyük payını savaşa harcıyorlar. Türkiye halklarının savaşa rızası yok. Halkın derdi ekmek. Halkın derdi adalet. Halk çözüm istiyor, halk nefes almak istiyor” sözlerini kullandı.
 
KDP'ye çağrı
 
Berivan, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Biz Kürt sorununa demokratik çözüm dedikçe AKP-MHP iktidar bloğu sömürgeci işgal saldırılarına sarılıyor. Bu sömürgeci zihniyet bugün Kürtlere karşı KDP ile iş birliği yapıyor. Üs kurduğu Federe Kürdistan’ın Zap, Avaşin ve Metina alanlarına başlattığı saldırılarla halk, topraklarından zorla göç ettiriliyor. KDP’nin askeri noktaları Türkiye’nin elinde. 2014 yılında KDP bir siyasi parti olmaktan çok bir aile hanedanlığı gibi Kürtlerin mücadelesine karşı konumlanmış durumda. Kürdistanlı kadınlar olarak KDP’ye sesleniyoruz: Günübirlik hanedan çıkarlarını Kürt halkının çıkarlarına tercih ettiniz. Kürtlerin düşmanlarıyla iş birliği yaptınız. İhanet savaşının öncüsü oldunuz. Bunun için Jin Jiyan Azadi şiarıyla ile Şengal’de karanlık çeteleri yenenler, Başûr’lu yoksullar, Kurdistan’ın yurtsever evlatları saltanatınıza rıza göstermeyecek, yönetimdeki ömrünüz zannettiğinizden daha kısa sürecek.
 
Bizler bu kentin her yerinde var olmaya devam edeceğiz
 
Kadınların öncüsü olduğu devrim hakikatinden korkuyor. Kadınların erkeklerle eşit olduğu bir düzenin inşa edilmiş olmasından korkuyor. Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Ermenilerin birlikte barış içinde yaşama tahayyülünden korkuyor. İktidar barıştan, özgürlükten, huzurdan korkuyor. Bu korkuyu biz kadınlar yeneceğiz. Halkların, farklılıkların birbirinden korkmasını Rojavalı kadınlar yendi. Yıllardır Kürt kadın mücadelesi ile feminist mücadele halkları birbirine düşmanlaştıran erkek egemen akla karşı ortak mücadeleyi örüyor. Bu iktidar kadınların ortak mücadelesinden de korkuyor. Bakın kamusal alana dehşet saçarak sözüm ona kadınları korkutmaya çalışıyorlar. Bunun için Amed’i seçmişler sürekli 90’lı yıllar Kürdistan’ındaki kadın düşmanı Hizbullah ruhunu geri çağırmak istiyorlar. Hizbul-kontra eliyle kadın kazanımlarına saldırıyor. Hizbul-kontra bu iktidarın yereldeki işbirlikçisi. Hizbul-kontra 90’larda özel harp dairesinin aparatıydı, bugün de AKP-MHP’nin. İki dönem boyunca kayyım rejimiyle Hizbul-kontranın siyasi yapısıyla Kürdistanlı kadınların kazanımlarını devşirmek, altını boşaltmak ve yok etmek istediler. Belediyelerimizi geri alınca da şimdi kamusal alanda korku saçmaya çalışıyorlar. Bizler korkuyu 90’larda sizi bertaraf ederken bıraktık. Bizler bu kentin her yerinde var olmaya devam edeceğiz. Özel savaş politikalarının ilk ve son aparatlarından Hizbul-kontra ise AKP-MHP ile birlikte tarihe karışacak.
 
Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması temel hedefimiz 
 
Özel savaş politikaları yürürlükte. Nedir peki bu özel savaş? Bugün Kürdistan’da uyuşturucu kullanma yaşı 9’a kadar düşürülmüşse, Kerboran’da, Êlih’te, Cizîr’de, Amed’de bir çift Kürtçe kelama ‘Pêşî Peya’ya tahammül edilmiyorsa, halay çektikleri için Kürtler tutuklanıyorsa, Şırnak, Bingöl, Dersim’de Zêbaryan’da ağaçlar kesiliyorsa, İstanbul’un devrimci mahallelerinde çeteler güçlendirilerek Kürt ve Alevi gençler bu çetelerle ilişkilendiriliyorsa, Kürt halkının diline, kültürüne, doğasına yönelik saldırılarla toplum nefessiz bırakılmak isteniyorsa, üniformalılar kadınlara çok daha rahat şekilde şiddet uygulayabiliyorsa ve savaşa karşı barışı kurma kudretine sahip en önemli isim üzerinde, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde dünyada eşi benzeri olmayan bir mutlak tecrit yıllarca sürüyorsa Kürdistan’da özel savaş politikaları sürüyor demektir. AKP-MHP’nin mutlak tecrit ile savaşı büyütmek istediğini; tecridi toplumun tüm hücrelerine yaymak istediğini, toplumu açlığa, sefalete mahkûm ettiğini iyi görüyoruz. Ancak bunu başaramayacak. Toplumun buna rızası yok. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması bizim temel mücadele gerekçemizdir.
 
Pexşan Ezîzî’nin dediği noktadayız 
 
DBP Kadın Meclisi olarak kadınlarla bir araya gelme zeminlerini çoğaltmak, kadın mücadelesini büyütmek ve saldırılara karşı güçlü bir mücadele hattını örmek için özel savaş politikalarına karşı atölyeler düzenliyoruz. Şimdiye kadar 29 atölye gerçekleştirdik, yaklaşık bin 200 kadınla bir araya geldik. Özel savaş politikalarını konuşmak, tartışarak bilince çıkarmak ve farkındalık yaratmak için mahalle mahalle, sokak sokak, cadde cadde, ev ev kadınlarla bir araya gelmeye devam edeceğiz. Karanlığı aydınlığa çıkaracak güneşimiz, Jin, Jiyan Azadî felsefemiz ve irademiz var. Bizler Jin Jiyan Azadî felsefesiyle yürüyüşümüzü ısrarla devam ettirmekte kararlıyız. İdamla yargılanan Peşxan Ezîzî’nin ‘Biz ölümden değil onursuz bir yaşamdan korkarız’ dediği noktadayız. Kadın kazanımlarını korumaya ve büyütmeye, toplumu ise savunmaya devam edeceğiz.”