Amed’den seslendiler: Savaş yerine Öcalan ile muhataplık krizi çözer

  • 11:10 13 Temmuz 2024
  • Siyaset
AMED - Türkiye'nin Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarına dair yapılan açıklamada konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Savaş yerine Sayın Öcalan ile kurulacak doğru temelde bir muhataplığın hem siyasi hem ekonomik krizin çözümünde önemli bir merhem olacağını söylüyoruz” dedi.  
 
Türkiye’nin Güney Kurdistan topraklarına  yönelik saldırılarına  dönük Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tevgera Jinên Azad (TJA), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Mezopotamya Beşiğinde Aileler ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) ve Barış Anneleri Amed’de açıklama yaptı. 
 
‘Kürdün varlığına dönük savaş bitirilmiyor’
 
DBP’nin Amed Basın Danışma Bürosu’nda yapılan açıklamada ilk olarak DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu. Çiğdem, “Türkiye yeniden tarihsel olarak denenmiş ve yol alınamayan yeni bir savaşa koşar adımlarla gidiyor. Türkiye’de iktidar ekonomisini savaşa, güvenlikçi politikalara endekslediği için silahlar bombalar AKP-MHP iktidarının bekası için kullanılırken, bizden çalınan geleceğimiz ve hayatlarımız… Türkiye ve Orta Doğu halkları çok ciddi bir savaşın kıskacında ölümle baş başa bırakılmış durumda. Hayatlarımızı elimizden alan şeyin kendisi sadece silahlar değil. Savaşların yarattığı kriz ve kaosun kendisi, savaş sonrası, açığa çıkan göç ve ırkçılık özellikle silaha ihtiyaç duymadan da hayatlarımızı elimizden almaya devam ediyor. Dünya tarihi birçok savaşa tanıklık etti, Birinci Dünya Savaşı yapıldı, bitti. İkinci Dünya Savaşı yapıldı, bitti. Bütün savaşlardan toplumsal dersler çıkarıldı, savaşı engelleyecek kurumsal yapılar ortaya çıktı. Ancak ne hikmetse 4 parça Kurdistan’da Kürdün varlığına yönelik savaş bitmedi, bitirilmiyor” dedi. 
 
‘Yeni bir savaşı derinleştirmek istiyor’
 
Üçüncü Dünya Savaşı’nda da Türkiye’nin gündeminde olan şeyin Kürt halkının özgürlüğüne dönük savaşı derinleştirmek olduğunu belirten Çiğdem, “Kürt sorununu ‘terör’ sorunu olarak, faşizm ve imha politikalarına biat etmeyenleri ‘terörist’ olarak tanımlayan ve Kurdistan’ı da ‘teröristan’ olarak tanımlayan iktidar; yeni bir savaşı Haziran itibariyle derinleştirmek istiyor. Bugün karşımızda olan Ankara- Bağdat ve Hewlêr ittifakıyla yeniden Kürtlerin kazanımlarının hedef haline getirilmesidir. Nisan 2022’de aslında bu operasyonlar başlamıştı. Özellikle hem Türkiye ve dünya kamuoyuna kimyasal silah kullanımı ile gündeme gelmişti. Bütün dünya buna tanıklık etmişken, Türkiye ve iktidar tüm makamlarıyla kimyasal silah kullanılmadığını söyleyerek, bu süreci bertaraf etmeye çalıştı. Bugün havadan karadan, sivillerin hedef alındığı bir savaşla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı. 
 
Savaş yerine Öcalan ile muhataplık…
 
İktidara çağrıda bulunan Çiğdem, şu ifadelere yer verdi: “Hep savaş denendi. İnsani, vicdani olan, bu coğrafyadaki halkların yaralarını saracak olan bir yol var, bu yolun adı da barış. Bu konuda hiç kimse toplumun hassasiyetleri diye önümüze gelmesin. Çünkü bizler 2013-2015 yılında Sayın Öcalan öncülüğünde gerçekleşen çözüm ve müzakere sürecinde Kürt toplumu kadar Türkiye halklarının da buna ne kadar özlem duyduğuna tanıklık ettik. AKP-MHP iktidarı diğer önceki iktidarlar gibi Kürtlerin varlığını bir savaş gerekçesi yapmaktan vazgeçmelidir. Gündemine Kürtlerle savaşı değil ortak yaşamı sağlamanın yollarını almak durumundadır. Yine tecrit politikasıyla barışın yerine ikame etmek istenilen savaşın zemini hazırlanmaya çalışılıyor. Devletin kendisi de bunu söylüyor. Devlet aklının kendisi ulus devlet mekanizmasını buraya getirenlerin kendisi Orta Doğu’da olası bir barışta  Sayın Öcalan’ın rolünü çok iyi bilmekte. Biz savaş yerine Sayın Öcalan ile kurulacak doğru temeldeki muhataplığın hem savaş politikaları karşısında hem de Türkiye’nin içine girdiği siyasi ve ekonomik krizin önemli bir merhem olacağının bilgisini söylüyoruz.”
 
‘İhanetlerin sonu gelmedi’
 
Sonrasında konuşan Barış Annesi Havva Kıran ise Barzani ailesi desteği ile bu savaşın sürdüğüne dikkat çekti. Barzani ailesinin 1990’lardaki ihanetlerine değinen Havva, “Bu ihanetlerinin sonu gelmedi. Barzani ailesi geçmişten bu yana ihanet içindedirler. Onlar ‘bizden başka kimse yok, tek Kürt biziz’ diyorlar. İnsan kendi serveti için bu halkın çocuklarını kurban edemez. Bugün o çocuklar o dağlarda direniyorlar, bunun size zararı yok. Siz niye Kürt düşmanlığı yapıyorsunuz? Biz özgürlük ve Kürt halkının birliğine aşığız, biz kendi çıkarlarımıza aşık değiliz. Artık yeter sizin ihanetiniz. Biz bunu kabul etmiyoruz. Namuslu ve şerefli Kürt olarak sizi kabul etmiyoruz. Bugün Bağdat ve senin de bu katliamda elin var. Yüreği yanan Barış Anneleri olarak artık bunu kabul etmiyoruz. Başûr dağlarını hep boşalttın. Köylüleri hep göçerttin, bu yanına kar kalır mı? Bugün DAİŞ o köylere yerleşecek. Bir insan kendi ırkına, namusuna, şerefine, toprağına, suyuna yaramıyorsa kimseye yaramaz. Bugün Kürt halkına sen bir Kürt olamadın. Biz anneler olarak diyoruz ki doğru yola dönün. Elinizi bu halkın çocuklarının üzerindeki kandan çekin. Elinizi barışa uzatın. Bu halkın çocukları kimsenin kurbanı değildir. Herkes elini vicdanına koymalı ve bu savaşı sonlandırmalıdır. Bunun için herkese sesleniyorum. Doğru ve hakikat yoluna gelin. Biz eskiden Sayın Barzani diyorduk artık bunu demiyoruz. Çünkü senin elin Kürt çocuklarının kanında. Biz var olduğumuz sürece barış, özgürlük ve halkların kardeşliği diyeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
“İhanetten, elinizi Kürdün kanından çekin” çağrısında bulunan Havva, “Birleşmiş Milletler başta olmak üzere herkese barış çağrısında bulunuyoruz. Türk annelerine de sesleniyorum. Çocuklarınızın ne işi var Başûr’da? Oradan tabutlar niye geliyor? Elinizi verin birlikte bunu sonlandıralım. Barışı inşa edelim” dedi.
 
‘Çözüm İmralı’da’
 
MED-TUHAD-FED Yöneticisi Orhan Işık ise, 90’lı yıllarda boşaltılan köyler ve yaşanan göçleri hatırlatarak, aynısının Güney Kurdistan’da sürdüğünü belirtti. Şu an yaşanan krizin bu savaştan beslendiğini kaydeden Orhan, “Uzun süreden beridir bir tecrit uygulanıyor. Tecrit tüm Kurdistan’a yayılıyor. Bu AKP-MHP’nin Kürt inkarı üzerinden sürüyor. Toplumsal sorunların çözümünün İmralı’dan geçtiğini hepimiz biliyoruz” dedi. Orhan, son olarak uluslararası kurum ve kuruluşları Güney Kurdistan’da yaşanan savaş ve eko-kırıma karşı harekete geçirmeye çağırdı. Orhan, “Buna karşı çalışmalarımızı her alanda demokratik olarak gösterelim” dedi. 
 
‘Kendi sonlarını getirmektedir’
 
MEBYA-DER Eşbaşkanı Mehmet Emin Kılıç ise, “İnsanlık tarihinde en büyük suç halkların, milletleri yok edilmesidir. En büyük günah kardeşlerine yapılan bu saldırılara destek vermektir, yardımcı olmaktır. İhanetin sonu pişmanlıktır. Kendi sonlarını getirmektir. Kardeşini öldürene yardımcı olunca yarın sıra sana da gelir. Bizler çağrıda bulunuyoruz; bu saldırılara karşı birliğinizi oluşturun. Bu zalimane saldırılara karşı duruşunuzu gösterin” şeklinde konuştu. 
 
Açıklama, konuşmaların ardından sona erdi.