Meme kanseri daima kitle ile ortaya çıkmıyor

  • 09:04 16 Ekim 2021
  • Sağlık/Spor
HABER MERKEZİ - Meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolüz çoğalması ile ortaya çıkan meme kanserinin her 8 kadından birinde görülme riski bulunuyor. Meme kanserinin daima kitle ile ortaya çıkmadığına dikkat çeken uzmanlar memede şişlik, çekinti, portakal kabuğu görünümü, kızarıklık, meme başında kabuklanma, soyulma ve meme başından akıntı gibi belirtilerin dikkate alınması gerektiğine dikkat çekiyor. 
 
Meme kanseri, tüm kanser türlerine bağlı ölümler arasında ikinci sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, sadece 2020 yılında 2.3 milyon kadın meme kanseri teşhisi alırken, yüzde 30’u yaşamını yitirdi Erken teşhis ve tedavi ile tamamen iyileşmenin mümkün olduğu meme kanserinde, farkındalığın ve doğru bilgiler ile korunmanın hayati önem taşıyor.  
 
Meme kanseri daima kitle ile ortaya çıkmıyor
 
Meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile ortaya çıkan meme kanseri her 8 kadından birinde görülme riski bulunuyor. Üstelik bilinenin aksine yaş arttıkça meme kanseri riski de artıyor. Yaşın meme kanseri için en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu söyleyen Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Altınyollar, “Meme kanseri gelişme riski 30 yaşında 2212’de 1, 40 yaşında 233’te 1, 50 yaşında 69’da 1, 60 yaşında 38’de 1, 70 yaşında 27’de 1, 80 yaşında ise 10’da 1’dir” dedi.
 
 Memede değişiklik varsa ihmal edilmemesi 
 
Meme kitlelerinin yaklaşık yüzde 80'i iyi huylu lezyonlardan meydana geliyor. Kitle, kanserin en önemli belirtilerinden biri olmakla beraber, meme kanseri tanısı olan kadınların bazılarında belirgin kitle saptanmayabiliyor. Bu nedenle bazı belirtilerin varlığı durumunda doktora başvurulması gerektiğini söyleyen Hüseyin “Memede şişlik, meme cildinde çekinti, portakal kabuğu görünümü, kızarıklık, memenin şeklinde değişiklik, meme başında kabuklanma, soyulma, meme başı şeklinde değişiklik, meme başının içeri çökmesi, meme başından akıntı gibi belirtiler, muayene gerektiren göstergelerdir. Ayrıca memede kitle fark edildiğinde de doktora gitmenin ihmal edilmemesi gerekiyor. Çünkü kanserin erken yakalanması tedavi şansını oldukça artırıyor” ifadelerini kullandı. 
 
Vakaların çoğunluğu ailesinde meme kanseri olmayanlarda görülüyor
 
Uzmanların görüşüne göre risk faktörleri söz konusu olduğunda akla ilk gelenlerden biri genetik yatkınlık oluyor. Ancak bu, sadece ailesinde meme kanseri öyküsü olanların risk altında olduğu anlamına gelmiyor. Ailede meme kanseri öyküsü bulunması kansere yakalanma riskini artırsa da, vakaların yaklaşık yüzde 80'i herhangi bir risk faktörü bulunmayanlarda gelişiyor. Ayrıca meme kanserlerinin sadece yüzde 5-10'unda genetik anormallik söz konusu oluyor. Verilere göre kadınların sadece yüzde 0,1'i bu geni taşıyor ve meme kanserlerinin sadece yüzde 5'i BRCA1 ve BRCA2 gen taşıyıcılığıyla ilişkili olduğunu biliniyor.
 
 Meme başı akıntısına dikkat
 
Meme başı akıntılarının büyük çoğunluğunun iyi huylu meme hastalıklarıyla ilişkili olduğu biliniyor. Kendi kendine olmayan (memeyi sıktığında gelen), her iki memeden de gelen beyaz, sarı, yeşil renkli akıntılar kansere işaret etmiyor. Ancak kanlı ve su gibi berrak akıntıların anormal kabul edilmesi gerektiğinin altını çizen Hüseyin, “Akıntıların sadece yüzde 10’unda kanser saptanır. Kanlı akıntıların çoğunun nedeni iyi huylu meme hastalığı olan süt kanalı içindeki papillomlardır. Ancak 40 yaşından büyükseniz, akıntı tek taraflı ise, kendi kendine oluyorsa ya da kitle eşlik ediyorsa mutlaka doktorunuza başvurun” uyarısında bulundu.
 
Kitlenin ağrılı olması da kanseri işaret edebilir
 
Genellikle fibrokistik değişiklikler ağrılı olsa da, meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10'unda da ağrı eşlikçi oluyor. Bu nedenle ağrıya güvenilerek muayenenin ihmal edilmemesi gerekiyor. Bu noktada fibrokistik değişikliklere ayrıca değinen Hüseyin, şöyle dedi: “Fibrokistik değişiklikler iyi huylu değişikliklerdir ve meme kanseri riskini artırmaz. Ancak bu değişiklikler ve meme dokusunun yoğunluğu kanserin mamografide görülmesini engelleyebiliyor. Bu nedenle fibrokistik değişiklikleri olan kadınlarda meme kanserinden şüpheleniliyor ve mamografi bulguları normalse meme ultrasonu, meme MR’ı gibi ilave tetkiklere gerek duyulabiliyor.”
 
Mamografinin   yüzde 80 doğruluk oranı bulunuyor
 
Mamografi meme kanserinin saptanmasında altın standart olmasına rağmen, meme kanserini  yüzde 100 saptayamıyor. Tüm yaş gruplarında mamografinin meme kanserini saptamadaki doğruluk oranının yaklaşık yüzde 80. Hastanın yaşı, meme dokusunun yoğunluğu ve menopoz durumu mamografinin doğruluk oranını etkiliyor. Memedeki düzensizlik ile çevredeki meme dokusunun aynı yoğunlukta olduğu durumlarda mamografi kitlenin ayrımını yapamayabiliyor. Bu nedenle mamografi normal dahi olsa, doktorun fizik muayenesi her zaman önem arz ediyor.
 
Mamografiye ilişkin yanlış bilinen doğrulara da değinen Hüseyin, sözlerine şöyle devam etti: “Mamografinin meme kanserine ya da meme kanserinin yayılmasına neden olduğu tamamen yanlıştır. Mamografi güvenli bir yöntemdir. Günümüzde kullanılan mamografi cihazları çok düşük dozda radyasyon veriyor. Bu miktarın meme dokusuna ve vücuda herhangi bir zararı bulunmuyor.  Bu sebeple mamografiyi güvenle çektirebilirsiniz. Ayrıca mamografi meme kanserinin erken tanısı için en önemli yöntemlerden biridir. Mamografide alınan ışının kendisi de, mamografi için meme dokusunun sıkıştırılması da meme kanserinin yayılmasına kesinlikle yol açmaz