‘Salgını bitirmek için aşılama kitlesel ve hızlı olmalı’

  • 09:04 22 Ocak 2021
  • Sağlık/Spor
Habibe Eren 
 
ANKARA - Aşı sürecinin şeffaf yürütülmediğini belirten TTB MK üyesi Deniz Erdoğdu, “İkinci doz için aşı olup olmadığını bilmiyoruz” dedi. Coronavac dışında DSÖ'nün tescil ettiği diğer aşı seçeneklerinin de elde olması, toplumun yüzde 70'ini bağışıklayacak 120 milyon doz aşının bağlantısının yapılması gerektiğinin altını çizen Deniz, salgını bitirmek için aşılamanın kitlesel ve hızlı olması gerektiğini belirtti.
 
Çin'den ilk etapta 3 milyon doz getirilen aşı, acil kullanım onayı verilmesinin ardından 14 Ocak’ta ilk olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Bilim Kurulu üyelerine yapıldı. Sağlık çalışanlarının aşılanması ile birlikte Türkiye'de öncelikli gruplara yapılmaya başlanmış oldu. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre en son 830 bin sağlıkçı aşılandı. 23 Aralık’ta yapılması planlanan aşının, gecikmesi ve sürekli olarak ertelenmesi tartışma yaratırken aşı sürecinin şeffaf yürütülmemesi de tartışılan diğer konulardan biri oldu.
 
Aşılamanın ne zaman başlatılacağı, aşının fiyatı, miktarı, aracı firma olup olmadığı, toplumun yüzde kaçının aşılanacağı, aşı ve ikinci pekiştirme dozu (Rapel) arasındaki sürenin 14 gün mü 28 gün mü olduğu konularında sürekli çelişkili açıklamalar yapılması toplumda “Aşı tereddüdüne yol açtı.” Acil Kullanım Onayının (AKO) farmakolog, mikrobiyolog, virolog, enfeksiyon hastalıkları ve epidemiyolog gibi bilim insanlarının olduğu bağımsız kurul yerine Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na yaptırılması da güvensizliği pekiştirdi. 
 
Son haftalarda art arda acil kullanım onayı alarak dünyada kullanıma giren aşılar ve Türkiye’de, Brezilya ve Endonezya’da Faz III çalışması yürütülen inaktive aşı (Coronavac) ile ilgili olarak kamuoyunda çok fazla tartışma yaşandı. Coronavac aşısının farklı ülkelerden açıklanan sonuçlarının etkililik açısından farklı olması ve Türkiye’de bu aşının uygulanacak olması tartışmaları daha da alevlendirdi. Faz I ve II sonuçlarına göre etkili ve güvenli oldukları gözlenen ve bu sayede Faz III çalışmaya geçebilen Pfizer-Biontech ve Moderna aşılarının Türkiye’ye getirilmemesi de eleştirilerin odağında yer aldı.
 
Bugünden itibaren ise aşılamada 2’inci programa geçildi; bu kapsamda huzurevleri ve bakım evlerinde kalanlar ve burada çalışanların bir kısmının aşılanmasına başlandı.
 
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu aşı tartışmalarına ve aşılama sürecine ilişkin konuştu.
 
‘Her yıl milyonlarca insan aşı sayesinde hayatta kalıyor’
 
Aşı taraftarı olduklarını ve aşının bir mucize olduğunu söyleyen Deniz, aşının önemli bir geçmişi olduğunu ve birçok bulaşıcı hastalığın aşı sayesinde bertaraf edildiğini belirtti. Deniz, “Her yıl milyonlarca insan, özellikle çocuk aşı sayesinde hayatta kalıyor. Biz hep aşının gelmesini ve bakanlığın bu süreçte TTB gibi meslek örgütlerini ve bağımsız bilimsel kuruluşları muhatap almasını istedik. Fakat süreç açıklıkla sürdürülemedi, hep tereddüt yaratacak şekilde tarih, süre, miktar, fiyat, aracı konularında çelişik açıklamalar yapıldı” dedi.
 
Süreç bilimsel yöntemlerle yürütülmedi’
 
3 milyon doz aşının gelişiyle hızla sağlık çalışanlarına uygulanmaya başlandığını kaydeden Deniz, bu durumun olumlu olduğunu ifade etti. Deniz, “Ancak aşı için daha erken davranmalıydı ve hatta kendi aşımızı üretecek alt yapıya yıllardır yeterli AR-Ge kaynağı, bilim insanlarına destek, Sağlık Bakanlığı bütçesi ayrılmalıydı. Refik Saydam Hıfssısıhha Enstitüsü kapatılacağına zamanında yatırımlarla geliştirilmeliydi. Sipariş edilen aşıdan yeterli doz getirilmeliydi” diye belirtti. Ocak itibariyle tüm dünyada SARS-COV-2 virüsüne karşı klinik çalışması yapılan 63 aşı çalışması olduğunu ve 15’inin son aşama olan faz 3’ün tamamlanıp yaygın aşılamaya geçildiğini aktaran Deniz, “Bu oldukça hızlı bir gelişme. Bu kadar hızlı ilerlerken Türkiye’nin yavaş kalması, seçeneğinin olmaması önemli sorunların başında geliyor” sözlerini kullandı.
 
‘İkinci doz için aşı olup olmadığını bilmiyoruz’
 
Tüm sağlık emekçilerinin 14 Ocak itibariyle aşılanmasına başlandığını anımsatan Deniz, risk grubunda olmamasına rağmen sağlık emekçileri dışında kalan ünlü isimlerin, siyasilerin aşılanmasının sorunlu olduğunu dile getirdi. Öncelikli risk altında olan kesimin sağlık emekçileri olduğuna dikkat çeken Deniz, “Tüm sağlık çalışanlarının hızlıca aşılanması gerekiyordu. 800 binden fazla sağlık çalışanın birinci doz aşısının yapıldığını biliyoruz. Antikorun cevabı için 28 gün sonra ikinci doz aşının yapılması gerekiyor; ancak İkinci doz için aşı olup olmadığını bilmiyoruz. Coronavac dışında Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) tescil ettiği diğer aşı seçeneklerinin de elde olması, toplumun yüzde 70’ini bağışıklayacak 120 milyon doz aşının bağlantısının yapılması gerekli. Salgını bitirmek için aşılamanın kitlesel ve hızlı olması gerekiyor. Siyasi parti liderlerinden bazıları kendilerinden beklenen olgunlukla aşı önceliklerinin olmadığını söyledi ve ‘sağlıkçılar aşılansın’ dedi. Sanatçıların magazinel olaylara dâhil edilerek aşılanması hoş değil” diye konuştu.
 
‘Aşılamanın kitlesel olması gerekiyor’
 
Aşı yapıldığı zaman hem antikorun oluştuğunu hem de hücresel bağışıklığın sağlandığını ve bu sayede koruyuculuğun tahminen altı ay kadar sürdüğünü ifade eden Deniz, “T lenfositleri hafıza oluşturur ve virüsle karşılaştığı zaman cevap verir. Hastalık geçirip antikoru düşük olan ya da hiç oluşmayan ama ikinci kez hastalanmayan kişiler var, T hücreleri üzerinden bağışıklık sağlanmış oluyor. Aşılama kitlesel ve milyonlarca insana eş zamanlı yapılabilirse; bunun yanında sosyal ekonomik destek ile birlikte kapanma da sağlanır ve bütün önlemler birlikte alınabilirse salgını bitirmek mümkün” dedi. 
 
‘Elimizde diğer aşılardan da olmalıydı’
 
Sinovac’ın etkinliğine dair birkaç ülkede verilerin farklı olmasına değinen Deniz, Brezilya’da 65 yaş üstünün de Faz 3’e dâhil edildiğini ancak verilerin henüz açıklanmadığını söyledi. Türkiye’de aşı çalışmasına 18-59 yaş arası dâhil edildiğini kaydeden Deniz, “Endonezya, Brezilya ve Türkiye’deki veriler,  aşının ağır bir hastalığa yol açmayacak şekilde bağışıklama sağladığı,  öte yandan ciddi yan etki göstermediği ve güvenilir olduğunu gösterdi. Tabi ki söz konusu aşı uygulansın, fakat elimize diğer aşılardan Moderna, Biontec, SupitnikV, Sinofarm da yeterli miktarda olmalıydı ve seçim yapılabilmeliydi. Çünkü birisi için uygun olan diğeri için uygun olmayabilir” ifadelerini kullandı.
 
'Hızlıca aşı temininin sağlanması gerekiyor'
 
Aşının devamının gelmesi yönünde şüphelerinin olduğunu dile getiren Deniz, “Sağlıkçıların aşılarının ikinci dozu yapılması gerekiyor. Bu da Şubatın 10’ununa denk geliyor. Aksaklık olabilir, öncesinde toplumun bir kesiminde aşı reddi vardı. Bu tartışmalardan kaynaklı şimdi bir de aşı tereddüdü ortaya çıktı. Bakanlığın tereddüde yer vermeyecek şekilde tüm bileşenlerle süreci paylaşması ve aşıların teminini hızlıca sağlaması gerekiyor” diye konuştu. 
 
'Az gelişmiş ülkelere aşı ulaşmadı'
 
Az gelişmiş ülkelerde aşıya ulaşılamadığını anımsatan Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz gün DSÖ Genel Sekreteri bu konuya dikkat çekti. Aşı konusunda adaletsizlik olduğunu belirtti. 49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon aşı yapıldı ama az gelişmiş ülkelerin birinde sadece 29 aşı yapıldığını söyledi. Yalnız bu örnek bile eşitsizliği gösteriyor. Bu yönde eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için COVAX diye bir girişim var. Bu girişimin içinde yer alan 190 ülke (bunun 98 i yüksek gelirli) yanı sıra Dünya Bankası ve UNİCEF gibi kuruluşlar var. Türkiye’de bu girişime dahil oldu ama bazı vaatleri yerine getirmeyeceğini düşündüğü için aktif katılmadı. Oysa COVAX imkanı kısıtlı ülkelere ucuz aşı sağlamaya çalışacaktı."
 
'Belirsizlikler hala sürüyor'
 
Salgının başından beri iyi yönetilmediğini ve alınması gereken önlemlerin zamanında alınmadığını vurgulayan Deniz,  şöyle konuştu: "Kapanma için günübirlik çalışan, işsiz, düzenli geliri olmayan yoksul yurttaşlara sosyal ve ekonomik destek sağlanmadı. Bir maske dağıtmasını bile beceremediler. Bilimsel yöntemler ışığında meslek örgütlerinden destek alınabilirdi. Epidemiyoloji bilimine göre sürveyans (Filyasyon) daha etkili yapılabilirdi, tüm bunlar olmadı. Bir de şöyle bir hata var; salgın birinci basamakta toplumcu kamusal bir sağlık hizmeti ile önlenebilirdi. Ayrıca işyerlerinde havalandırma gibi mühendislik önlemleri, dönüşümlü çalışma, mesai saatleri ayarlanması gibi idari düzenlemelerle bu süreç iyi yönetilebilirdi. Ama görünürde çok sayıda kişi enfekte oldu, hasta ya da daha ağır hasta olarak acillere geldi, üçüncü basamakta kliniklere yatırıldı ve yoğun bakım yatakları doldu. Salgını tümüyle sağlık çalışanları karşılamış oldu. Bu yüzden binlerce yurttaşımızı, 127 si hekim, 340 sağlık çalışanımızı kaybettik maalesef. Aşıda da benzer tabloyu yaşıyoruz. Açıklıkla ne yapacaklarını söylemiyorlar, ne kadar doz alındı, ne kadar para ödendi, aracı kurum gerekli miydi? Tüm bunlar açıklıkla toplumla paylaşılmalı. O yüzden aşı sürecinin başarılı yürütülebileceğini düşünmüyorum. Benzer şekilde aşı sürecinin başında da yanlışlıklar yapıldı ve hâlâ belirsizlikler sürüyor.”