Peki Nuriye’nin katili kim?

  • 09:08 12 Şubat 2018
  • Kadının Kaleminden
"Peki şimdi biz soralım, Nuriye’nin çocukluğunun katili kim? Hayallerinin, katili kim? Parçalanan ruh dünyasının katili kim? Yaşayamadığı güzel günlerin katili kim? Parçalanan hikayesinin katili kim? Nuriye yaşayamadıkları ve yaşadığı işkencenin hesabını kim soracak kimden soracak? Bunların hesabını kim verecek?"
 
Safiye Alagaş
 
Eril sistem kız çocuklarının hayatı hakkında her türlü kararı verme hakkını kendinde buluyor. Şu an 33 yaşında olan Nuriye Demir de, “Kızdır namusumuza laf gelir”, “Okuyup ne yapacak”, “Zaten evlenip gidecek niye okusun” gibi gerekçelerle kız çocuklarını okula göndermeyen zihniyetten nasibini alanlardan sadece biri. Nuriye erkeklerin aldığı kararla hiç okula gönderilmedi. Henüz 14 yaşında iken zorla amcasının oğlu ile evlendirildi.  14 yaşında, okulda ders sıralarında olacağı, oyun oynaması ve hangi üniversiteye gideceği hayallerini kuracağı gereken yaşta.
 
Evlendirilmeden işkenceye maruz kalıyor mu, neler yaşıyor bilmiyoruz. Nuriye bunları hiç anlatmıyor. Yaşadıklarını anlatmaya başlarken hep evlendirildiği tarihten başlıyor. Evlendirildiği ilk günlerde nasıl işkence görmeye başladığını anlatıyor. 19 yıl boyunca evli kalıyor. 19 yıl boyunca her türlü işkenceye maruz kalıyor. Cinsel saldırıya maruz bırakılıyor. Üzerine benzin dökülüp yakılmaya çalışılıyor. Elektrik verilmeye çalışılıyor. Ahıra kapatılıp kürekle işkence yapılıyor. Çocuk yaşta bu yaşadıklarına anlam verebilmiş mi? Bu durumun normal bir durum olmadığını biliyor muydu? Bilemiyoruz. Nuriye’yi mahkeme salonunda dinlerken 19 yıl nasıl dayandı diye düşünüyorum. Kim olsa bir hafta dayanamaz ya kendini öldürür ya işkencecisini öldürür diyorum kendi kendime.
 
19 yılda sevmediği bir erkekten 6 çocuk sahibi oluyor. Aslında çocuk yaşta çocuk sahibi oluyor. Sonra çocuklarıyla birlikte büyüyor, büyüdükçe hayatı anlamaya başlıyor. Bütün çevresi hayatındaki işkenceyi normalleştirmeye çalışsa da, gördüğü işkencenin normal olmadığını anlıyor ve bununla mücadeleye başlıyor. Önce onu zorla evlendiren ailesinden yardım istiyor. 5 ağabeyi var. Bütün ağabeylerinin kapısını tek tek çalıyor. Gördüğü işkenceyi tek tek anlıyor. Bu durumu kaldıramadığını söyleyerek adeta çare diliyor ağabeylerinden. Erkek aklı “kadındır, çocukları var.  Amcamızın oğludur. İdare etsin” diyerek yardım eli uzatmıyor. Ağabeylerinden yardım göremeyen Nuriye bu kez babasına gidiyor. Babası görmezden gelince evli olduğu erkeğin babasına gidiyor. Aynı zamanda amcası olan evli olduğu erkeğin babası oğlunun erkekliği ile övünerek, “Erkektir yapar. Çocuklarına bakmak zorundasın” diyor ve kapıyı yüzüne kapatıyor. Gittiği tüm kapılar tek tek yüzüne kapanıyor.
 
Çaresiz kalan Nuriye gördüğü şiddet nedeniyle bu kez polise giderek şikayetçi oluyor. Polis ise Aziz’in ifadesini aldıktan sonra serbest bırakıyor. Evli olduğu erkek hakkında defalarca uzaklaştırma kararı aldıran Nuriye’nin aldığı uzaklaştırma kararlarının caydırıcı olmuyor ve şiddet devam ediyor.
Bütün bunlarla boğuşurken büyük kızı bir gün ona babasının kendisine cinsel istismarda bulunduğunu anlatıyor. Bir babanın kendi kızına bunu yapabileceğine inanmak istemeyen Nuriye,  kızına “yanlış anlamışsındır” diyor. Ancak içine kurt düşüyor bir kere. Dayanamayıp evli olduğu erkeğe soruyor ancak inkarla karşılaşıyor. Bir süre sonra ise Nuriye evli olduğu erkeğin kızını cinsel istismara maruz bıraktığına  gözleriyle şahit oluyor. 
 
Çaldığı bütün kapılar yüzüne bir bir kapanınca tek çareyi evli olduğu erkeğe karşı özsavunmada buluyor. “Yaralansın bana ve çocuklarıma zarar veremesin” diye düşünüyor. Yaralamak kastıyla vurmasını söylediği kişi Nuriye’nin evli olduğu erkeği öldürüyor. Bunun üzerine hemen “aile meclisi” kuruluyor ve Nuriye hakkında ölüm kararı veriyor. Aile Nuriye’nin ölüm kararını yerine getiremeden polis onu “Eşe karşı tasarlayarak öldürmeye azmettirmekten” tutukluyor.
 
Davanın ilk duruşmasında Nuriye iki asker arasında akrabalarının da bulunduğu duruşma salonuna getirildi. Tüm yaşadıklarına rağmen dirgen ruhunu hala içinde barındırdığını gösteren bir edeyla başı dik bir şekilde hakim karşısına geçti. Başı dik çünkü haklı, çünkü yardım dilediği tüm kapılar yüzüne kapatıldı. Çünkü yardım dilediği yasalar onu gördüğü işkenceden koruyamadı.  Nuriye’nin nasıl bir hayat yaşayacağına karar veren “aile meclisi” hakkında ölüm kararı verdi. Nuriye’yi koruyamayan erkek yargı şimdi onu yargılıyor.
 
Çocuk yaşta gördüğü işkencenin, suçlusu kim? Nuriye 19 yıl boyunca her gün işkenceye maruz kalırken erkek “aile meclisi” bir gün bile bir araya gelip işkenceye engel olmak için bir şey yapmadı. Ancak “meclislerinden” eksilen bir erkek için bir günde bir kadın için ölüm kararı alabildiler.
Nuriye mahkeme salonunda yaşadıklarını anlatırken boğazı düğümleniyor, gözyaşlarına hakim olamıyor. Başını kaldırıp mahkeme başkanına, “Herkese gittim kimse bana yardımcı olmadı. Beni yalnız bıraktılar. Artık başka çarem kalmamıştı. Şimdi suçlu bir tek ben miyim?” diye soruyor.
 
19 yıllık işkencenin yansımaları Nuriye’nin gözlerinde birikmiş. Buna karşı gösterdiği direnci ise duruşunda biriktiriyor. Hiçbir zaman işkenceye boyun eğmiyor. Kabul etmiyor. 19 yıl boyunca hep direniş halinde, hep bir çıkış yolu arıyor.
 
Mahkemede konuşurken,  bir cümlesini bitirmeden başka bir cümleye geçiyor. Yaşadıkları, düşündükleri,  o kadar yoğun, kafasının içinde dönüyor ki hangisini önce anlatacağını nereden başlayacağını kendi de bilemiyor artık. Yine de anlatabildiği kadar anlatmaya çalışıyor yaşadıklarını. Mahkeme salonunda konuşurken, çocuklarının duruşma salonunda olduğu umuduyla arkasını dönüp bakıyor. Yalnızca büyük kızını görebiliyor salonda.  Kızına bakarken içindeki umudun yeniden canlandığı gözlerine yansıyor. Kızıyla bakışırken ikisinin de gözleri doluyor, gözyaşlarına hakim olamıyor. Anne kız, birlikte büyüyen iki arkadaş gibi birbirlerine sevgiyle bakıp bakışlarından güç alıyorlar. 
 
Peki şimdi biz soralım, Nuriye’nin çocukluğunun katili kim? Hayallerinin, katili kim? Parçalanan ruh dünyasının katili kim? Yaşayamadığı güzel günlerin katili kim? Parçalanan hikayesinin katili kim? Nuriye yaşayamadıkları ve yaşadığı işkencenin hesabını kim soracak kimden soracak? Bunların hesabını kim verecek? Nuriye’nin katili “küçük devletçik” diyebileceğimiz ailesi, mi,  yoksa onu korumak için caydırıcı yasalar oluşturmayan devlet mi?