Ekmek, çay, bomba ve yaşamak direnmektir

  • 11:49 23 Ocak 2018
  • Kadının Kaleminden
"Çünkü, ekmeklerinin hamuruna kattıkları maya onlara her lokmada ‘Yaşamak direnmektir’ diye fısıldıyor…"
 
Jiyan Mitra 
 
Birinci fotoğraf 1 Mart 2016 tarihinde Diyarbakır’un Sur ilçesinde çekildi. İkinci fotoğraf 23 Ocak 2018 tarihinde Kuzey Suriye’nin Qamişlo kentinde. Birinci fotoğraftaki eve tanktan atılan top mermisi isabet etti. İkinci eve ise havan topu. Birinci fotoğraftaki evde 38 yaşındaki Melek Alp Aydıncı isimli kadın kafasına isabet eden top mermisi yüzünden yaşamını yitirdi. İkinci fotoğraftaki evde iki çocuk yaralandı. Yaşları ve yaşayıp yaşamayacakları bilinmiyor… Her iki fotoğrafın da faili belli… 
 
Her halkın kendine has özellikleri, kültürel değerleri var. Kürtlerin de var. Binlerce yüz binlerce yıl geçmişe dayanan, asimilasyon politikalarına rağmen bugünlere taşıdıkları kültürleri. Bir de yarım kalan, yarım bırakılan kahvaltı sofraları var. Güne başlarken büyük heveslerle demlediğiniz çayın, doğradığınız domatesin düşman gerçekliği ile ekmeğinizden önce bölündüğünü gördüğünüzde bir daha kahvaltılardan tat alamıyorsunuz. Hani şairin “Günün en güzel öğünü” diye methiyeler düzdüğü kahvaltı var ya, Kürtlerin de ekmek yerine bombaları bölüştüğü kahvaltıları var… Ekmelerin tadı farklı olsa da, ekmeklerimizi bölen, soflarımızı yarım bırakan fail aynı. 2016’da Sur’da, 2018’de Qamişlo’da fail aynı.Böleceği sofların hesabını yapan fail aynı. Kürtlerin soflarına yağdırdığı bombaları kendi ülkesindeki işçinin ekmeğinden kesen fail aynı.
 
Peki, Kürtler neden inatla en güzel çayı demlemeye, en güzel ekmeği pişirmeye devam ediyorlar? Çünkü, ekmeklerinin hamuruna kattıkları maya onlara her lokmada “Yaşamak direnmektir” diye fısıldıyor. Ekmekle konuşuyor Kürtler, çayla, toprakla, ağaçla, kuşla. Çünkü yaşamaktan ve direnmekten hiç vazgeçmiyor Kürtler. Kahvaltı soflarınız düşman gerçekliği ile bölündüğünde belki kahvaltıdan bir daha hiç tat alamıyorsunuz ama özgürce kuracağınız sofların hayalinden de hiç vazgeçemiyorsunuz.   
 
O uçsuz bucaksız sofrada, 2016 yılında Sur’da kahvaltı ettiği sırada katledilen Melek başköşede oturacak, Efrîn’den zeytin getirecek zeytin gözlü yiğit çocuklar, çay direniş ateşinde kaynatıldığından içmelere doyamayacaksınız ve ekmek bu kez daha yüksek sesle haykıracak “Yaşamak direnmektir” diye. 
 
Aynı fail, aynı yöntemle, aynı Kürtlerin farklı sofralarını vurmaya devam etse de, Kürtler o uçsuz bucaksız sofrayı kuracakları günün hayaliyle yeni günü karşılamaya devam ediyor.