Kadın kırımı ve özel savaş

  • 09:05 11 Kasım 2021
  • Kadının Kaleminden
“Sömürgeci zihniyetin yaklaşımıyla iradesiz, dilsiz, ekmeksiz bırakılan kadınların ve halkın kendi örgütlenmesini oluşturduğu kendini politik irade kıldığı, kendi dilini inşa ettiği, ekmeğini yokluktan da olsa var ettiği Kürdistan’da hedefte olan tek tek kadınlar, gençler değil bir halkın politik hakikat olarak kendini inşa ettiği sistemidir, örgütlenmesidir.” 
 
Halide Türkoğlu
 
Kadınlara yönelik sürekli bir savaşın içinde olduğumuzun farkındayız. Biçim değiştiriyor ve genişliyor, her hücreye sızıyor, bazen fiziksel bazen özel ve psikolojik bir savaş halinde. Anlamsız ve tarihsiz bir savaş değil. Bu zihniyetin amaçları var, niyetleri örgütlü bir kötülüğün niyeti. Bizim kadın kimliğimiz sahsında saldırılarla her türlü toplumsallığı yok etmek istiyorlar. Kültür kültür olmaktan çıkıyor, dil dil olduğunu unutuyor, beden sömürge oluyor, ekonomi çalma, gasp ve talan kurumuna dönüşüyor. 
 
Yerelden küresele kadın hareketleri genişledikçe, karşı örgütlenme olan erkek egemen zihniyetteki erkek-sermaye-devlet kurumları da savaş biçimlerini çoğaltıyor. Kadınları moralsiz, direnişsiz ve öz-savunmasız bırakmanın fiziksel, özel ve psikolojik savaşlarını en hileli yollarla yapıyorlar. Bu yüzden kadın mücadelesinin, kimliğinin, iradesinin maruz kaldığı saldırıyı çok boyutlu değerlendirmeliyiz. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi salt ev-içi şiddet odaklı, toplumsal cinsiyete dayalı özneleri daraltan değil böylesine örgütlü saldırıların karşısında bütünsel bir bakış açısı kadın mücadelelerinin daha merkezindedir. Çünkü çok ciddi bir savaşın içindeyiz, kapsamlı ve derin bir savaş. Binlerce yılların bilgi ve tecrübesine sahip erkek-sınıf-devlet yapılanmalarının kadınlara dayalı toplumsallıkları hedef aldığı, kadın üzerinden toplumu da savunmasız bıraktığı bir savaş stratejisi bugün yaşadığımız topraklarda gün be gün artarak yürütülmektedir. 
 
Türkiye’de erkek-devlet örgütlenmesinin, Kürtlere ve kadınlara yönelik stratejisi kamusallığı ve toplumsallığı kendine göre dizaynetme üzerinden kurulmuştur. Bugün geldiğimiz noktada makul Kürt olmak ya da makul kadın olmak da bu cinsiyetçi ve milliyetçi örgütlenmeye yetmemektedir. Çünkü makul Kürt ve makul kadın üzerinden de durmadan özgürlük, eşitlik, adalet mücadelesi veren kadınlara ve Kürtlere bir mesaj vermektedir. Kürt kadın hareketi suikastlara, siyasi operasyonlara, cezaevlerinde sistematik şiddete ve tecride maruz kalırken bir yandan da Kürt kadınları üzerinden özel savaş uygulanmaktadır. Şüpheli intiharlar, şantaj ve tehditle fuhşa sürükleme, tecavüzler, cinayetler, ajanlaştırma, uyuşturucu bağımlılığı gibi birçok olgu Kürt toplumu üzerinde kadın şahsında bir kırıma dönüşmektedir. 
 
90’ların kirli örgütlenme aparatları olan Jitem, hizbul-kontra, koruculuk gibi yapılar doğrudan kadınları militarist anlayışla hedef alırken, tüm saldırılara rağmen Kürt kadın mücadelesi kendi toplumsallığını gün be gün büyüttü ve kadın sistemi inşasında büyük yol aldı. Koruculuk sisteminin lağvedilmesi için çokça her yerde mücadele etti ancak uzunca yıllar şiddeti yorumlamada ve soruna bütünsel bakış oluşturmada ev içi şiddetin dışına çıkamama hali Türkiye kadın mücadelesi açısından parçalı duruşlara neden olmuştur. Bugün AKP-MHP rejimiyle Kürt illerinde koruculuk sistemi, uzman çavuşlar gibi güvenlik adı altında bir zırha bürünenler özel savaşı yürütenler olduğunu, yozlaştırma ve kadına yönelik şiddet politikalarının köy-kent odaklı genişleyen bir duruma geldiğini basına yansıyabildiği kadarki haliyle bilmekteyiz. Türkiye genelinde bekçilerin misyonu da bu meselenin başka bir güvenlik adı altında kadınlara ve gençlere yönelik şiddetin ve baskının sürdürücüsü olduğu her geçen gün daha da açığa çıkmaktadır. 
 
Kürtlerin tüm kazanımlarını çöktürme planı Kürt kadın hareketinin kazanımlarını çöktürmeyle esas alınmıştır. Kürt toplumunu mücadeleden uzaklaştırma, savunmasız bırakma kadını mücadeleden koparmanın ve savunmasız, örgütsüz bırakmanın her türlü yolu denenerek sömürge siyaseti kadınlar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Savaş ve güvenlik politikaları adı altında bir kadın kırımı yaşanmaktadır. Bu kadın kırımı bir toplum kırımıdır. Toplumdaki kadın özgürlük ve eşitlik değerlerini tarumar etmeyi amaçlayan bu yapı, toplumunda ahlaki ve politik değerlerini altüst etmektedir. Salt öznel haliyle hanelerin içinde yaşanan travmalar olarak değil toplumsal travmalara doğru derinleşmektedir. Sömürgeci zihniyetin yaklaşımıyla iradesiz, dilsiz, ekmeksiz bırakılan kadınların ve halkın kendi örgütlenmesini oluşturduğu kendini politik irade kıldığı, kendi dilini inşa ettiği, ekmeğini yokluktan da olsa var ettiği Kürdistan’da hedefte olan tek tek kadınlar, gençler değil bir halkın politik hakikat olarak kendini inşa ettiği sistemidir, örgütlenmesidir. 
Denenen ve yol alınan her özel ve psikolojik savaş halini salt Kürt toplumuyla sınırlı tutmamaktadır. Tüm Türkiye’de biçimleri farklı olsa da zihniyet olarak amaçlarını hayata geçirmektedirler. Bunu anlayabilmek için Kürt kadınlarına, kadın sistemine yönelik saldırılara, devletin uyguladığı politikalara bütünsel bir bakışla bakmak gerekiyor. Kadın mücadelesi yürütenler olarak bu bakışımla öznel olayların aslında öznel olmadığını içindeki zihniyetin genelleşerek yayılan saldırılar ve şiddetin inşa biçimleri olduğunu görebiliriz.
 
Türkiye’de kadın kırımı politikalarının devlet güvenceli artışı, bu rejimin kadın mücadelesini sekteye uğratma, kazanımlarına karşı saldırılarla birlikte ilerlemektedir. Kadına dair toplumsallığa karşı öfke ve saldırıyı büyütürken kadınların mücadele morallerini zayıflatmaya çalışmaktadır. Mesajı nettir: “ne yaparsanız yapın sözleşmelerinizi fes ediyoruz, ne yaparsanız yapın kadınların öldürülmesine engel olamazsınız. Asla kendiniz olamazsınız. Erkek-devletle işbirliği yapın”  mesajını her kadın cinayeti ve öz-savunma davalarında, siyasi -örgütlü kadınların davalarında, her cinsiyetçi yasada kararlarıyla dile getirmektedirler.
 
Öznel gibi görünen ama bütünlüklü bakıldığında erkek egemen sistemin devleti, güvenlik görevlileri, erkek bireyleri kadınlara yönelik bu savaşın özneleridir. Savunmasız bırakılan, öldürülen kadınlar biziz! O zaman çoklu şiddet biçimleri gibi mücadeleleri de bütünlüklü ele alabilmeliyiz. Erkek-devletin şiddetine ve özel savaşına karşı kadın özgürlükçü-eşitlikçi toplumsallığı büyütmek bu meselenin temel çözümlerinden biridir. Bunun için örgütlenmek, kadınlara dönük özel savaşın neler olduğunu konuşmak, bunu teşhir etmek, kadın davalarını sahiplenmek gibi kadın savunmamızı dayanışarak güçlendirebiliriz. Biz kadınlar bu konuda yol aldıkça, toplumsallığımız güç kazanacaktır. Biz kadınlar, kadınlara dönük savaşın her haliyle birlikte mücadele ettikçe bu sistem zayıflayacaktır. Kaybedecek yüzyılda değiliz, birleşerek kazanacağımız kadınların yüzyılındayız.