Fundamentalist bir ideoloji olarak: Erkek iktidarı

  • 09:08 30 Ekim 2021
  • Kadının Kaleminden
“Örgütlenen faşizmin çığırtkanlığı için cinsiyetçi medya devreye girdiğinde, soykırım ve kadın kırımı için pastadan payını almak isteyen; öfkeli çocuklar, amacı kocalar, mecbur kalan babalar, bekacı devletler, iyi halden yargılar, aile bekçisi partiler sıraya girer.”
 
Aylin Karakaş
 
Dönemin erk egemenleri ve onların hakim ideolojileri üzerinden analiz yaparak bütüne varmaya çalışmak en büyük sosyolojik yanılgıdır. Toplumsallığın akışında kendini merkeze alan anlayış, her şeye müdahale etme hakkını kendinde görüyor ve tarihi tümden kendinde başlatan bir inkârcılığı dayatıyor. Tam bu noktada doğayla simbiyotik ilişki kuran kadın hakikati, evrensel bağlarını tarihe sunmuş oluyor. Mekan ve zaman bağlamında üretim döngüsüne toplum lehinde katılan kadının hasadından geriye kalan ahlaki politik toplum oluyor.
 
Eşitsizliği doğal bir toplum düzeni olarak hakim kılmaya çalışan erkek iktidar, toplumsal ve dayanışmacı politik toplumun yerine “erkek-birey” odaklı bir toplum koymaya çalışır. Hep tekrarlanan ve sürekli yaratıcısı tarafından onaylanan, güncellenen erkeklik niteliğini, dönemine ve koşullarına göre uyarlar. Neticede elek altında biriken irili ufaklı, boyutları farklı gibi görünse de aynı erkeklik oluyor.
 
Seküler dünyanın kapitalizme açılan parıldayan kapısı ile ılımlı dinciliğin cihatçı çetelere açtığı tel örgüler aynı zihniyetin ürünleri oluyor. İşin esasında en büyük ortak paye şu ki;  ahlakı ahlak olmaktan çıkarıp bireye indirgeyen anlayış, ahlakı kadına indirgeyen, kutsayarak arşınlayan anlayış ile aynı kaynaktan beslenir. Ataerkil referans ile hareket kabiliyetine erişen akılların müşterek zeminleri de bir hayli çok oluyor. Neticede zaman zaman birbirleriyle çelişip çakışsalar da kadınlar karşısında ve kadın ürünü olarak ahlaki politik toplum karşısında bir barikat oluştururlar. Bu barikat sosyal ve siyasal olup ekonomik ve kültürel olarak da kendisini örgütler. “Yeni yaşam” dizaynında temel atma töreninde kurdeleyi kesenler, kestikleri kurdelenin makasının keskinliğinden cesaret alıyor. Öyle ki Toplumsal bilinçle aralarındaki makas aralığı bir hayli açılmış olan bu tavancı eril mühendislerin en büyük silahı ise bireyi toplumuna karşı yabancılaştırma oluyor. Öğretilmiş mutlak gerçeklikler, sorgulatılmayan ırkçılık kendisini toplumsal bilincin yitiminden doğururken, kadının gözardı edilen tarihini de hedef oluyor.
 
Kutsal diye biat edilmesini istedikleri erkek tanrının yeryüzündeki tezahürü kimi zaman baba kimi zaman abi, kimi zaman devlet, kimi zaman patron oluyor. Kapitalizmin yada dinciliğin kendinden doğurduğu veliahtları coğrafik yada iktisadi farklılıklara bağlı kalmadan sabit kalıyor. Devinim içinde sürdürmek istedikleri bu danışıklı iktidar, ötekiye nefretle büyütülen bu küçük erkekler, tuttukları düşmanlık çetelesinde zenofobiyi de mizojininin, homofobinin yanına eklerler.
 
Erkekliği, hegemonik erkekliği meşrulaştırmak, kadını ve üretim değerlerini inkar etmek için çok yönlü fundamentalist yöntemlere başvurulur. Örgütlenen bu faşizmin çığırtkanlığı için cinsiyetçi medya devreye girdiğinde, soykırım ve kadın kırımı için pastadan payını almak isteyen “öfkeli çocuklar, amacı kocalar, mecbur kalan babalar, bekacı devletler, iyi halden yargılar, aile bekçisi partiler’’ sıraya girer.
 
Tüm bunlardan geriye ise özde buluşan toplumsal bir hakikat olan kadın mücadelesi kalıyor. Varlığını inkarları üzerine kurmak isteyen bu düzene karşı kendini savunan her renkten, halktan, azınlıktan, inançtan kadınlar.