'Kırk' rakam ötesi inanç…

  • 09:14 15 Aralık 2020
  • Kadının Kaleminden
 
“Bazen rivayet bazen de yaşamımızda güncel olarak KIRKLAR sözcüğü, imgesi çokça yer alır. Zaman zaman kutsallaştırılan, bazen de egemen kılınan, medet umulan bir sayıdır kırk .”
 
Gül Güzel
 
Kızılbaş alevi olmamdan dolayı, bana Alevi bilimi üzerine bu konularda anlatımlar yapan babamın dizlerinin dibinde dinlerdim ‘Kırklar Cemi’ ve benzeri kutsallaştırılan değerlerimizi. Şunu öğrendik: Kırklar Cem’ine herkes alınmazmış. Hatta Hz. Muhammed’in dahi bu Cem’e alınmamış olduğu rivayet edilir!  Yine Kızıllbaş alevi öğretimiz gereğince Kırklar Cem’inde 17 kadının yer aldığı (17 Kemerbestler) onuruyla Alevi anlayışında kadına verilen değeri anlatılırdı... Çocuk hayalleriyle kurgulayıp, kutsallaştırdığım o Kırklar Cem’inde, bir gün yer almayı düşleyip dururdum.
 
KIRK sayı olmakla kalmayan, kültür ve inançlarımızda yerini alan bir kavram. Hala devam ettirdiğimiz geleneklerimizden olan ölümlerden sonra KIRK’ını anma; KIRK’ını okutma; KIRK’ında yemek verme, KIRK’ını çıkarma,  KIRK’ında dua okuma gibi. Yahut aile fertlerinden ölenler için özellikle Kadınların/Annelerimizin KIRK gün boyunca yas tutmaları; yas elbisesi olarak siyah giymeleri. 
 
KIRK gün boyunca her akşam ölüleri için, annemden gördüğüm adetlerden biri de, bir tepsi üzerinde komşulara yemek ve su götürmesiydi. Yani KIRK gün, KIRK kavramı bir zamandan, diğer bir zamana geçişi de ifade ederdi ve hala ediyor. Mesela KIRK gün boyunca ölen aile fertlerimizin ruhlarının bizim yanımızda olduğunu ve konuşulanı duyup, bizi gördüğünü de düşünürüz. Böyle düşündüğümüz için, aileden birisi öldüğü zaman, KIRK gün boyunca birbirimizle konuşurken, ölen aile ferdimiz de sanki yanımızdaymış gibi davranırız. Bunun yanında KIRK’ı çıkmadan ölen kişinin mezarı kaldırılmaz. Topraktan gelenin, yine toprak ile buluşması beklenir. Bu süreç, KIRK gün ile sınırlıdır. KIRK gün sonra istenirse, mezar farklı bir şekilde yapılabilir ve bu işlemden sonra ölen kişinin elbiseleri de yoksullara dağıtılır. Çünkü KIRK gün sonra ölenin, tamamen bizim yaşadığımız Dünya’dan elini- ayağını çektiği düşünülür. 
 
40 sayısının kötülüklerden de koruyucu bir etkisi olduğu kabul edilerek; güzel, iyi şeylere nazar değmemesi için, ‘kırk bin kere maşallah, nazar değmesin’ diye de dua edilir. Tibet’te ise, aileden birinin ölümünden hemen sonra KIRK gün boyunca evden çıkılmaması geleneğinden bahsedilir. Tabi bu örnekleri bizim yaşadığımız toplum ve coğrafyada daha da çoğaltmak mümkün.
 
Bir zamandan, diğer bir zaman dilimine geçişi, biz Ortadoğulular kültürel bağlamda KIRK sayısıyla (kavramıyla) ifade ederiz.
 
Erbain (Arapça kelime anlamı 40 veya kırkıncı gün) kışın en şiddetli geçen kırk günü. Halk arasında senenin günleri Hızır (yaz) ve Kasım (kış) diye ikiye ayrılır. Kasım günleri Miladi 8 Kasım’da girer, 6 Mayıs’a kadar 179 gün, Şubat’ın 29 çektiği artık senelerde 180 gün sürer. 6 Mayıs’ta Hızır günleri başlar. Kasımın en şiddetli günleri de gündönümü denilen 22 Aralık’ta başlayan erbaindir. Kışın en karlı, tipili ve soğuk zamanıdır. Halk arasında “zemheri, karakış” da denilen bu günler 40 gün sürer ise de, bazı seneler hafif, bazı seneler şiddetli ve uzun olduğundan kesin süre tayin edilmez. 
 
Erbainden sonra 21 Mart’a kadar devam eden “Hamsin” girer ve 50 gün sürer. Fakat şiddeti erbain kadar değildir. Eskiden erbainin çıkması ile halk arasında kurbanlar kesilir ve bu günler hasta olunmadan, sıhhatli atlatıldığı için Allah’a şükredilir; eşe-dosta ziyafetler verilirdi.
 
İslam tasavvufunda erbain, Kürt ve Fars topluluklarda, çilê (KIRK GÜN inzivası) olarak bilinen bu kavram uyarınca tarikat yoluna giren salik (mürit veya talip), kırk gün boyunca kuytu bir yerde (in, mağara, kulübe, çardak, kutsal ağaç altı, kaya dibi) inzivaya çekilip derin düşünceye dalması (tefekkür), ibadet ve dua ederek ruhu ile bedenini arındırması gerekmektedir. Çile çekilen yere çilehane denilir. Bir Hadis rivayetine bakılırsa, kırk gün kendini samimiyetle ibadete veren kişinin kalbindeki bilgeliği diline yansıyacaktır. Tasavvuf kavramında bu kırk günlük çile süresi için kırk makam, kırk abdal veya kırklar deniliyor.
 
Keza Adem peygamberin yaratılması için, ona uygun çamurla kırk gün uğraşılmıştır.
 
Şii inancında Erbain (kırkıncı gün), hicri takvime göre Safer ayının 20. günü, Hz. Hüseyin’in Erbain (kırkını anma) günüdür. Hz. Hüseyin ve yarenlerinin Kerbela’da şehit edilişlerinin üzerinden 40 gün geçmesini temsil etmektedir.  Şiiler, her yıl bu münasebetle Kerbela’ya yürüyüş düzenler, o acı günü anarlar. 2013 yılında 20 milyon Şii bu anmaya katılmıştı.
 
Bu kavram, Hıristiyan alemi içinde de oldukça etkindir. Bütün Mesihi (Mesiyanik)  inançlarda İsa ile KIRK sayısı özel bir konumdadır. Şöyle ki, şimdi yaklaşan 24 Aralık Kutsal Akşam’ı vesileyle bu konu güncel bir durum alır ve yaşlılar çocuklara bu konuda bildiklerini anlatmaya çalışırlar. İsa Peygamber’in KIRK günlük çöl ibadeti (çileciliği) oldukça geniş ve anlamlı bir şekilde dillendirilir.  Rivayete göre, Hz. İsa açlık ve yoksulluğu çeken halkının acısını hissetmek için, KIRK gün boyunca bir çölde oruç tutup, ibadet eder. Bu oruç ve ibadeti biterken İblis yanına gelir ve kendisinden üç talepte bulunur. Birinci talebi, İsa peygamberin bir ekmek pişirerek, bütün yoksulları bu ekmekle doyurması; ikinci talebi, İsrail’deki en yüksek tapınaktan hiç kendini yaralamadan aşağı atlaması; üçüncüsü ise bu talepleri yerine getirebilmesi için İblis’in kendisine bu yetenekleri vermesi için önünde diz çöküp, kendisine biat etmesini istemesi. Bunun üzerine İsa Peygamber, İblisi (Şeytan) ret ederek, kendisinden uzak durmasını söylediği rivayet edilir. 
 
Mesihi (Mesiyanik) inançlardan olan diğer bir gelenek ise, Paskalya bayramından KIRK gün önce başlayan oruç sürecidir. Bu süreçte hayvani ürünler yenmez, alkol içilmez. Bir nevi ibadet ve yaşayanlara karşı hürmeti, korumayı içerir. Bu oruç,  yine bir zamanın bitip, diğer zamanın başlaması olarak algılanır. Kış aylarının bitimiyle yeniden hayat ve yaşamın canlanması olarak temsiliyetini bulur KIRK günlük oruç süreci. 
 
Diğer bir rivayete göre Yahudi halkı (İsrailoğulları) Mısır’dan çıktıktan sonra kendilerine kalacakları vatanı bulmak için, KIRK yıl boyunca çöllerde gezdikleri söylenir. Burada da yine KIRK sayısı önemi kazanır.