Nergisten ben sorumluydum, ışığından ve çocuklardan….

  • 09:02 11 Kasım 2020
  • Kadının Kaleminden
“Zamanın ve çarpık gelişim hallerinin tüm bedbahtlığı ile ortaya çıkan anlayışsal olarak hakim olma egosu ve evren karşısındaki kaybettiğimiz mütevaziliğimizi yeniden anımsayıp sorumluluk duygumuza yeniden kavuşmak bize neleri anımsatmayacak ki.”
 
Derya Arslan
 
“Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur" diyor Gülten Akın. Doğada sorumluluğu olmayan tek bir varlıktan bahsedilemez özünde. Dalında açmış bir çiçeğin, toprağa sıkı sıkı sarılmış bir çınarın, ayağımızı bastığımız toprağın, damla damla üzerimizde varlığını hissettiğimiz yağmurun, ayağımıza takılan her bir çakıl taşının bile evrenin ruhu ve işleviyle buluştuğu dolayısı ile anlamsal boşluğu tamamlayarak kendine öz kazandığı bir gerçektir. 
 
Lirik bir ahenk içinde süzülerek, göze sokmadan övgüsüz, beklentisiz bir görev üslenmişçesine sorumluluğuna sarılır ve yaşama durmaksızın akar tüm varlıklar. Her olgudan sorumlu olduklarının farkındalığı vardır elbet tüm bu gelişim seyrinde. Evrene bilinçsiz demek tam anlamıyla bilinç kaybıdır aslında. Milyarlarca yıl kendini var etmeyi başarması ve güncelleyerek devam etmesi bunun en ayan ispatıdır. Dış müdahalelere ve saldırılara sorumlulukla yaklaşımı ve gereklerini yerine getirme hali ile direnmesi bile bir ihtişamdır. 
 
Evrenin ve doğanın bu duruşunu görkemi aslında yabancısı olmadığımız bir yöntemi kulaklarımıza fısıldıyor adeta, “Bak, gör, izle ve uygula.” Nereden biliyoruz biz bu yöntemi? Oluşum aşamalarını “Gözlem ve uygulama” esası ile aşmış insan topluluğu olarak evrenin önümüze serdiklerinden. Zamanın ve çarpık gelişim hallerinin tüm bedbahtlığı ile ortaya çıkan anlayışsal olarak hakim olma egosu ve evren karşısındaki kaybettiğimiz mütevaziliğimizi yeniden anımsayıp sorumluluk duygumuza yeniden kavuşmak bize neleri anımsatmayacak ki. Yaşamın zerresine karşı kendimizi muhatap görmediğimiz ne çok sorunsallığın içinde kaldığımızı göreceğiz. Ne çok varlığın biz insana küskün olduğunu, sırtını döndüğünü fark edeceğiz. Evet, evren insana sorumsuzlukları nedeni ile derin bir tavır içindedir. İnsanın savurganlığına hoyratlığına ve sonradan devşirilmiş bir acımasızlığa kendini bırakmış olmasına öfkelidir. 
 
Bundandır ki derin bir boşlukta savrulan kitleler halinde yaşıyoruz. Bu mutsuzluk bu umutsuzluk bu saldırganlık ve bir başına kalmışlık başka bir izahı olmaksızın bundandır. İnsan nedir? Evrendeki görevi sorumluluğu nedir? Sorularına özeleştirel bir cevabımız olmalıdır ki yeni bir buluşma mümkün kılınabilsin. Başa döndüğümüzde evrenin her zerresine karşı iliklerine kadar sorumlu olduğumuz gerçeği ile bir birimize ve yaşadığımız topluma karşı sorumlu olduğumuz gerçeğini buluşturmak bu karanlığın, bu kaosun panzehiri olacak enerjiyi de açığa çıkaracaktır. Tamda burada altı çizilesi önemde olan noktada şudur ki; insanda bu sorumluk bilincinin öncüsü evrenle biyolojik bağını asla koparmamış olan kadındır. Tüm koşullar bu bütünselliğe yatkındır ve yüzyıllar içerisinde yitmeyen tahrip olmayan en çarpıcı gerçekte budur. Ancak buna zorlandığını ve korkunç bir koparılma sürecini yaşadığını bilmek gerekir. Sistemsel müdahaleler ve sorumsuzluk inşacılığı bunu kadında da yaşamsal kılmış ve kurumsallaşmış mekanizmalarla kadını kopmanın sularına sürüklemiştir. Adeta Mankurt bir bellek kaybı ile itaat eden ve tüm sorgulama ve sorumluluk algısından uzaklaşan bir duruma getirilmiş olmanın sonuçlarını ya da ağır sonuçlarını görmeliyiz. Acı çekiyor ama “ilkel” kodlarımızı yakalayamıyoruz. Ancak acı çekmek bir yaşamsal belirtidir. Bunu da biliyoruz.
 
O vakit uyanmaya ve yeniden buluşmaya en yakın olanız da. Tekrardan ele aldığımızda, üstümüzdeki bu ağır baskıdan ve kadın olmanın, insan olmanın tüm sorumluğunu ateşten gömlek gibi cesaretle giyinip evrene yürümenin tam zamanı gelmiştir diye bilmeliyiz. Tüm engellemelere “Hayır deme” zamanını yakalarsak insan olmanın erdemi adına bir şans yakalatmış olacağız. Evrenin kutsallığı dışında kalan biz varlıklar, kutsallıkta eriyip bütünleşeceğiz ve özle buluşacağız. Bu bilinç ve cesaretle gelinen aşamada zaman özgürlük ve kendini bağından koparan tüm “öznelere“ karşı varlık ve savunma zamanıdır. Çünkü insanlık sorumluluktur. Ve biz bu sorumluluğun öncüleriyiz...