Kadın basını kadının sesidir, sözüdür…

  • 09:07 2 Haziran 2020
  • Kadının Kaleminden
“Hele ki sözcüklerin sihrini cümlelerle buluşturmanın özgürlüğünü tatmış kadınlar, yaşamın her alanını, her anını erilliğinizle cehenneme çevirdiğiniz bu dünyadan elimizi eteğimizi çekmeyeceğiz, yazacağız hep. Ve yazmaya devam ediyoruz.”
 
Suzan Tatlı
 
 “Ve medyanın dilini değiştiriyoruz bizden sonra dünya medyası artık eskisi gibi olmayacak” sloganıyla insanın içini titreten bir kararlılık ve özgüvenle, 8 Mart 2012 de basın dünyasında kendine yer açan Jinha; erkek aklın hâkim basın diline meydan okuyan, dünyanın ilk kadın haber ajansı, sonra ardılı Şujin,  şimdi de Jinnews.
 
Kadının bedeninden, yaşamına, aklına, diline her alana saldıran eril dile karşın, kadın odaklı haberciliği esas alan kadın basını; editöründen, muhabirine,  genel yayın yönetmeninden, muhasebesine, avukatına kadar tüm çalışanlarının kadınlardan oluştuğu, kadının sesini, sözünü açığa çıkaran güç katan, büyüten basın. 
 
İlk kadın haber ajansı olan jinha, AKP iktidarının OHAL kapsamında gözaltı, tutuklama ve kurum kapatmalarla sindirmeye pasifize etmeye çalıştığı muhalif tüm kesimler, kurum ve kişiler gibi en büyük payını alacaktı elbette. Ardından “medyanın diline çuvaldız niyetine” muhalif gazeteciliği devralacak olan diğer ardılları…
 
Kadın basını yaşamın her hücresine sinen ve egemen erkek diliyle kodlanmış toplumsal yapılaşmaya karşı, hakikatin dilini kadın perspektifiyle yeniden konuşturan çok güçlü bir çıkıştır.
 
Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsi kadar derinlikli bir köleliliği yaşamış başka bir sınıf ya da toplum yoktur şüphesiz. Tüm toplumsal sorunlar ve beraberinde dünyanın bitmeyen bu krizli hali, yine eril aklın yaratımı tüm bu savaş politikaları da esasta, düşünsel olarak ilk etapta kadın cinsine ve kimliğine yaklaşımdaki eril akıldan temelini alırken, tüm eşitsizlik biçimleri de bu şekilde inşa ediliyor.
 
Binlerce yıldır karanlıkta bırakılan kadın gerçekliğini kadın perspektifiyle mercek altına alan kadın özgürlük mücadelesi, cins bilinciyle özgür kadın kimliğini yaratırken, bu amaca hizmet eden pratik sahaları da açmıştır.
 
Doksanlı yılların en karanlık dönemlerinde Özgür Gündem Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini yapma cesaretini gösteren Gurbetelli Ersöz vardır ki hele “ yüreğini dağlara nakşeden” kadın...
 
Bugün kadın basın anlayışı Ersözlerden devraldığı mirasla, ezilen tüm kesimlerin sesini, hakikatle nakşediyor tarihin direniş yollarına. Medyanın diline hakim eril dili reddeden, aşan ve dönüştüren güçlü bir mücadelenin kapılarını aralıyor. 
 
Egemen erkek aklın bin yıllardır ezen-ezilen ikilemiyle kendinden olmayanı ezip parçalayarak sağlamlaştırdığı iktidarlarının gücü, ilk saldırdığı alanların kadınların ilmek ilmek ördüğü kazanılmış değerlerine, erkek aklın kadın cinsine, bedenine, düşünüş şekline, kadın yaratımı her şeye düşmanlığıyla görünür oluyor.
 
Dün konuşanların, düşünceleri için tutuklamalarla, gözaltılarla cezalandırıldığı, bugün susanların ise “olası” bir “düşünme” ihtimalinden dolayı cezalandırıldığı böylesi kaotik bir süreçte, ne kadınlar için ne de kadın basını için elbette kolay olmayacaktı ve kolay da değil bunu biliyoruz. Ancak tekrar yinelemek istiyoruz ki, biliyoruz sizin en iyi bildiğiniz şey baskı ve zor aygıtlarını kullanarak sindirmek, korkutmak, öldürmektir. Siz en iyi bildiğiniz şeyi yapmakta ne kadar ısrarcıysanız bizde yaşamın yakasını bırakmamakta, yaşatmakta o kadar ısrarcıyız. Kararlıyız direneceğiz!
 
Hele ki sözcüklerin sihrini cümlelerle buluşturmanın özgürlüğünü tatmış kadınlar, yaşamın her alanını, her anını erilliğinizle cehenneme çevirdiğiniz bu dünyadan elimizi eteğimizi çekmeyeceğiz, yazacağız hep. Ve yazmaya devam ediyoruz. “Erkekler ne der diye düşünmeden yazmaya devam ediyoruz” Olympe De Gouges’ lerin cesaretiyle yazıyoruz. Gurbetelli’nin inançla harmanlanmış bağlılığıyla yazmaya devam edeceğiz. İsimleri buraya sığmayacak kadar fazla olan kadınların, özgürlük mücadelesini ilmek ilmek örerken verdiği bedellere bağlılığın gereği olarak yazmaktan da asla vazgeçemeyeceğiz. 
Erkek iktidarın binlerce yıllık egemen kültürüyle tanımlanan kadının bugün aklı, ruhu, yüreği özgürlük aşkıyla dolup taşıyorsa, kendini kendi tanımlarıyla yeniden yaratmanın yollarını arıyorsa, bu enkazın altından kalkmayı başarıyor demektir. Üzerindeki ölü toprağı attı çünkü kadın her şeye rağmen uyduruk tarihinizi kadının köleliğiyle doldurduğunuz her sayfaya kadının direniş anları nakşedilecek bir gün mutlaka ve kadının aklına, yüreğine dokundukça zamanın ruhunu okuyabileceğiniz anlarda aklanacağız, aklanacaksınız. Dünya da biz de o vakit güzelleşeceğiz…