Ebelik, kadın ve pandemi

  • 09:05 20 Mayıs 2020
  • Kadının Kaleminden
“Pandemi yıllardır anlatmaya çalıştığımız sorunları iki ayda anlattı ve hem ülkemizde hem de dünyada ebelere daha çok gereksinim olduğu ortaya çıktı. Çünkü ebeler sağlık sisteminin mavi yakalı ağır işçileridir…” 
 
Senem Aköz Doğru 
 
Her ne kadar pandemi ile daha çok öne çıkan bir meslek olsa da ebelik mesleği için birçok kaynakta yer aldığı gibi insanlık tarihi kadar eski bir meslek demek yanlış olmaz sanırım. Kadınlara gebelik ve lohusalık döneminde yardım etmekle başlayan ebelik mesleğine ait yazılı belge bulunmamakla birlikte M.Ö. 5 bin yıllarında çömelmiş ıkınan kadınlar ve onlara yardım eden ebe resimleri ve çeşitli figürlerin, ebeyi ima ettiği düşünülmektedir. Eski Mısır’da Ebers ve Westcar papirüslerinden anlaşıldığı gibi kadınların en büyük yardımcısı olan ebeler, adeta bir tanrıça gibi görülerek kutsanmıştır ve mitolojik dönemde bir tanrıçası bile var: Eileithyia. 
 
Kaynaklarda Osmanlı döneminde ‘saray ebeleri’, ‘kibar ebeler’ ve halka hizmet eden ‘halk ebeleri’ olmak üzere üç grup ebe bulunduğu bildirilmiştir. Ebelere toplumun her kesiminin gereksinimi olduğunu gösteren bu durum aynı zamanda kayırmacılığın da her zaman var olduğunu göstermektedir. Hastanelerde bir “doğum ve loğusalık bölümü” 17. yüzyılda tanınmış bir ebe olan Elizabeth Cellier sayesinde sağlanmıştır. Ebelik mesleği 19. yüzyılda erkekler tarafından ilgi görerek erkek ebeler çoğalsa da ebelerin gerçek yenilgisi sermaye kaynaklı sağlık sistemine karşı olmuştur. 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarında kadın haklarının sadece yasalarda kaldığı, kadına yönelik şiddete paralel olarak ve kadına doğrudan hizmet sunan bir meslek olduğu için değersizleştirilip yok gibi davranılan bir meslek hâline getirildi.
 
Anneden kıza geçiyordu 
 
Geçmişte geleneksel olarak şifacı kadınlardan el alan ya da anneden kızına geçen bir meslek olan ebelik,  Köy Enstitüleri, sağlık meslek liseleri derken bugün lisans,  yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vererek mesleğe donanımlı bireyler yetiştirilmektedir. Günümüzde dünyada yarım milyondan fazla bulunan ebelerin 142 derneği, ülkemizde ise 57 bin ebe ve 3 derneği bulunmaktadır. Bu ebelerin çoğunluğu hastanelerde olmak üzere, aile hekimliği ve diğer kurumlarda çalışmaktadırlar.
 
Sadece alkışlanıyoruz
 
COVİD-19 hastalığının neden olduğu “Pandemi” yılbaşından beri gündeme oturdu ve insanlar için bütün dünya düzeni alt üst oldu, diğer canlılar ise sanırım biraz nefes aldılar. Hepimizin de bildiği gibi sağlıklı olanlar için pandemide temel yaşam gereksinimleri devam ediyor. Yani ebelere olan gereksinim artarak devam ediyor. Çünkü kadınlar gebe kalıyorlar, doğum yapıyorlar, emziriyorlar, bebeklerini aşılatmaları gerekiyor, tekrar gebe kalmak istemiyorlar, Covid-19’dan korunmak istiyorlar, cinsel yaşam devam ediyor ve belki de kürtaj olmak istiyorlar. Hatta karantinada daha çok şiddet görüyorlar, dolayısıyla biz ebeler olarak aslında tam da pandeminin merkezinde yer alıyoruz ve alkışlanıyoruz. Evet, alkışlanıyoruz ama sadece alkışlanıyoruz. Oysa temel yaşam gereksinimleri ebeler için de devam ediyor. Ödenmesi gereken faturalar, krediler, eğitim harcamaları, nöbet çıkışı otobüste giderken planlanan haftalık yemek, temizlik gereksinimlerini almak üzere önce market, sonra pazar alışverişi ve evde bekleyen rutin işler. Kısıtlı koruyucu ekipmanlarla hastanede virüs kapma olasılığına karşın bir yandan hijyen kurallarına uyarak tam koruma sağlamaya çalışırken bir yandan da çocukları ile bazen telefonla bazen de sosyal mesafe kurallarına göre en uzak mesafeden ‘bir sesini duysam uzaktan da olsa yüzünü görsem yeter’ diyerek hasret gidermeler. Aslında bu yaşam tarzı ebeler için yeni değil, yani pandemiye özel değil. Ebeler yıllardır, uzun yorucu nöbetlerle çocuklarına, ailesine ve dostlarına hasrettir. Sosyal izolasyon onlar için hep vardır. Çünkü onlar hastanede zaten olası enfeksiyonlardan korunmak ve bunları hastane dışına taşımamak zorundadır. Ebelerin çocuklarının annelerine özlemi de yeni değil. Çünkü daha bebekken başlar mesai onlar için. Şanslı olanlar anneanne/babaanne/bakıcı, eğer yoksa kreşe gitmek zorundadır. Okula başladığı gün, okuma bayramında, yılsonu gösterilerinde annesi yoktur yanında. Henüz 6/7 yaşında iken okuldan eve geldiğinde yalnızdır ve akşamdan hazırlanan yemeği annesinin anlattığı gibi kendisi hazırlayıp yemek zorundadır. Yaş 6/7 olunca bazen bunlar karıştırılıp süt yerine meyve suyu cezveye dökülüp ısıtılabiliyor tabii.
 
Cinsiyet eşitsizliği sonucu birçok sorun yaşanıyor
 
Uluslararası Ebeler Konfederasyonu (ICM) ebeyi, ‘gebelik, doğum ve doğum sonu dönemde; kadının bakımını sağlayan, gerekli tavsiyelerde bulunan, kendi sorumluluğunda doğumu gerçekleştiren, yeni doğanın bakımını sağlayan ve kadın ile işbirliği içinde çalışan, güvenilir ve sorumluluk sahibi bir profesyonel’ olarak tanımlamıştır. Sağlık danışmanlığı ve eğitiminde, yalnız kadın için değil toplum ve aile için de önemli bir görev alan bir sağlık personeli olarak görür. Bu görev, gebelikte eğitimlerini ve ebeveynliğe hazırlanmayı, cinsellik ve üreme sağlığı ve çocuk bakımını içerir. Ebelik deyince akla ilk olarak gebelik ve doğum gelse de ICM'in tanımından da anlaşıldığı üzere ebelik pek çok alanda hizmet sunmaktadır. Şu an yaşamakta olduğumuz pandemide olduğu gibi salgın hastalıklara eşlik eden toplumsal cinsiyet eşitsizliği kaynaklı başka sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlardan ne yazık ki en çok kız çocukları ve kadınlar etkilenmektedir. 
 
Ülkemizde sağlık hizmetlerinin sosyalleştirildiği eski sistemde; ebe bölgesinin önderiydi, sağlık danışmanı idi, halkını tanır ve onlardan kabul görürdü. Köylerde annesi dahil hiç kimseyle konuşamadığı konuları ebesiyle konuşarak çözüm arardı kadınlar. Evde yaşanan “kol kırılır yen içinde kalır” sözleriyle örtülmek istenen tacizler, tecavüzler, istismarlar ortaya çıkarılırdı köy ebeleri sayesinde. Anadolu’da özellikle köy ebelerini örnek alarak kızını ebelik okullarına gönderen pek çok kadın vardır. Kadınlarla sürekli birlikte olan ebeler, onları gebelikten korunma yöntemleri, gebelik, doğum, emzirme, beslenme, aşılar, bebek bakımı, şiddete karşı alınacak önlemler hakkında bilgilendirerek onlara hizmet götürürdü. Bu sayede anne ve bebek ölüm oranları azalmış, bu sayede anne ve bebek sakatlanmaları, salgın hastalıkları önlenmiştir. Koruyucu sağlık hizmetleri veren sağlık ocakları, Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması merkezlerinin kapatılmasıyla ortaya çıkan bu hizmet açığının bedelini ne yazık ki yine kadınlar ve çocuklar ödeyecektir.
 
Ebelerin sorunları yeni değil
 
Pandemide basında çokça yer alan ebelerin sorunları aslında yeni değil sadece pandemi sayesinde görülür oldu. Pandemi aslında bizim yıllardır anlatmaya çalıştığımız sorunları iki ayda anlattı ve hem ülkemizde hem de dünyada ebelere daha çok gereksinim olduğu ortaya çıktı. Çünkü ebeler sağlık sisteminin mavi yakalı ağır işçileridir ve ebelerin sahada yaşadığı sorunlar diğer iş kollarındaki mavi yakalılardan çok farklı değildir. Performans sistemi ile aradaki farkın daha da açıldığı ücret eşitsizliği, ağır iş koşulları, uzun ve yorucu nöbetler, emeğin karşılığını alamama, kayırmacılık, mobbing, değersizleşme, eğitimini almadığı alanda çalıştırılma, cinsiyet kaynaklı olumsuz yaklaşımlar olarak sayılabilir. Bunlara ayrıca mesleki riskler, yıpranma ve malpraktis davaları ile karşılaşma gibi sorunlar da eklenebilir.  Bu sorunların özellikle bazılarının son yıllarda daha da arttığını, yer değişikliklerinde, senelik izinlerin kullanımında bile kayırmacılığın olduğu, hangi sendikaya üye olduğuna göre karar verildiği ebeler ve diğer sağlık çalışanları arasında en çok dile getirilen konulardır.
 
 
Ebelik hem sanat hem de bilim yönü olan tarihin en eski mesleği ve sağlık sisteminin içinde ama özellikle koruyucu hizmetlerde çok önemli kendine ait bir meslek grubudur. Birinci basamakta aile hekimliği sisteminin içinde, hastanelerde performans sisteminin içinde gerçek sorumluluklarından uzaklaştırılsa da ebelik işgücüne, temel sağlık hizmetlerinde, kadına, aileye, topluma hizmet verilmesi gereken her alanda gereksinim devam etmektedir.
 
KAYNAKLAR:
 
https://www.turkebelerdernegi.org/ebelik/ebelik-tarihcesi/
 
Altay, S. (2018). Cumhuriyet’in ilk on beş yılında ebelik eğitimine ve mesleğin dönüşümüne dair kısa bir bakış (1923 - 1938). Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi,17(35),167-217. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/cttad/issue/37028/424917
https://calismaortami.fisek.org.tr/icerik/turkiyede-ebelik-meslegine-iliskin-sorunlar-ve-cozum-onerileri/
http://www.sdplatform.com/Dergi/1076/Dunyada-ebelik-meslegi-ve-egitimi.aspx
Yörük S. Türkiye'de Ebelik Eğitiminin Gelişimi. Turkiye Klinikleri J Med Ethics 2012;20(1).