Amazon kadınlarıyız

  • 09:09 3 Mayıs 2020
  • Kadının Kaleminden
“Bugün Karadeniz kadının toplumsal yaşamdaki emek üretkenliği, en zor işlerde çalışabilmesi ve doğanın yıkımına karşı verdiği mücadelenin ve sahiplenme bilincinin tarihsel kökenlerini bu bölgelerde yaşamış olan Amazon kadınlarının mücadelesinde bulabiliriz.”
 
Betül Koca
                                                                                
‘’Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır’’
 
İlk tarihsel dönemlerde, insan gelişimini esas aldığımızda, insanların yüce tanrılarının kadın biçiminde tasarlanıp saygı gösterdiklerini görüyoruz. Tarihsel kanıtlar, mitolojik çalışmalar ‘dişil’ yerine  ‘eril’ dinlerin’ geldiğini belirtmektedir*. Bu dişil dinin doğal bir biçimde silinip gitmediğini, yeni dinlerin savunucuları tarafından yüzyıllar boyunca uygulanan sürekli baskı ile yok edilmeye çalışıldığını biliyoruz. Buna karşılık olarak ortaya çıkan ‘eril-tek’ tanrılı dinlerin oluşturduğu topluma dayattığı yaşam biçimi aynı zamanda insanların düşünüş ve davranışlarını şekillendirdi. İnsanlığın tarihsel gelişimini, dinsel kalıpların kökenini birlikte ele aldığımızda bugün ki kadın-erkek ilişkisini daha net anlayabiliriz. Burada kadında somutlaşan ‘dişil’ dini yaşam tarzı olarak belirlediğimiz olgu klasik bir ‘din’ olarak değil sosyolojik açıdan toplumsal bir örgütlenme modeli olarak ele alıyoruz.  
 
Dünya’nın bütün bölgelerinde değişik sosyolojik-tarihsel koşullarda ortaya çıkan ‘Kadın Tanrıça’ya tapınmak, bugün ki erkek-kadın ilişkisinin farklılaşmasını ortaya çıkaran tek tanrılı dinler arasında hiçbir benzerlik bulunmamaktadır. ‘Kadın Tanrıça’ dini Ortadoğu’da üç semavi dininden (Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık) yüz yılar önce ortaya çıkan bir toplumsal yaşam modelidir. Bir toplumsal örgütlenme modeli olarak kadında somutlaşan tanrıça dini, Anadolu ve Mezopotamya’nın sosyolojik tarihsel gelişimleriyle iç içe değerlendirebiliriz.
 
Tarih öncesi dönemlerde kadınların düşünme yetilerine, zekalarına yönelik tutumların bugün ki imgelerden ne denli uzak olduğu ortadadır. Egemen erkek zihniyetinin, toplumsal tarih yazımında yok saydığı kadın kimlikler, ne kadar tarihten silinip, çarpıtılmaya çalışılsa da kendi mücadele ve direnişleri ile tarihe derin ve silinmez izler bırakmışlardır. Tarihte erkek egemenliğini reddedip, binlerce yıl önce toplumsal bir cins bilinci oluşturarak savaşan ilk kadınlar topluluğu ‘Amazon’ Kadınları olduğu bilinir. Klasik Yunan edebiyatına baktığımızda ‘Amazonlar’ adıyla anılan tanrıça ‘yiğit’ kadın savaşçı olarak tanımlanmaktadır. Amazon kadınları, kendi tarihsel dönemlerinde erkeklerin, kendileri üzerinde hegemonya oluşturmasına karşı çıkmış ve mücadele etmişlerdir.
 
Yapılan bazı mitolojik araştırmalarda bu savaşçı kadınların, Libya, Anadolu, Ermenistan, Rusya, Kafkasya civarında ve İranlıların oluşturduğu Sarmadlılarda ki kadın savaşçıların varlığından bahsedilmektedir. Anadolu’da ise Amazon’ların bugün ki Samsun, Sinop civarlarında yaşadıkları belirtilir.** Bugün Karadeniz kadının toplumsal yaşamdaki emek üretkenliği, en zor işlerde çalışabilmesi ve doğanın yıkımına karşı verdiği mücadelenin ve sahiplenme bilincinin tarihsel kökenlerini bu bölgelerde yaşamış olan Amazon kadınlarının mücadelesinde bulabiliriz.
 
Dilbilimciler tarafından incelendiğinde de ‘Amazon’ adı aslen Yunanca değil, eski İran kelimesinden türetildiğine inanılan ‘savaşçı’ anlamına gelmektedir.*** Aslında buradan Amazonlar hangi halkla ilişki kurmuşlarsa o halk, amazonlara kendi dilinden adlar verdiğini çıkartabiliriz. Yani ‘Amazon’  kadınlar salt bir bölgeye, ırka ve etnisiteye ait olmayıp, bölgedeki halklar içerisinde mücadele eden bütün kadınların kullandığı bir simge olduğu anlaşılıyor. 
 
Amazon kadınlarını; çevik, hızlı ve disiplinli olmaları kavimlerin diğer bireylerinden ayıran özellikler arasındaydı. Özellikle ata binmeleri konusundaki yetenekleri meşhurdu. Atların üstüne eğer yerine sadece bir örtü örter, atın üstünde başarılı bir şekilde ok atıp mızrak fırlatabilirlerdi. Ok ve yaydan başka silahları, labris denilen çift yüzlü balta, mızrak ve kargıydı. Daha iyi yay kullanmak ve savaşlarda erkekler karşısında daha etkin olabilmek için sağ memelerini kestikleri belirtilir. Meşruluğunu tanımayan erkek düzene karşı “Topraklar bizimdir, yönetimimiz bizimdir, bizi güç olarak kabul edeceksiniz !’’diyerek özsavunmalarını gerçekleştiriyorlardı.
 
Çeşitli kaynaklardan yapılan araştırmalar sonucu, söylencelerin,  yontuların, duvar resimleri, yazıtlar, kil ve tablet gibi veriler, Amazon tanrıçalarına dair yorumlar içermektedir. Mısır'ın Asur İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu MÖ yedinci yüzyılın tarihi figürlerinde ilginç bir efsaneye erişilmektedir. 
 
Bu efsanelerden bir tanesi şöyledir;
 
‘’Kraliçe Serpot, Amazon kadınlarının erkeksiz özgür yaşadıkları ve kendi savaşlarını avlayıp savaştığı Kadınlar Ülkesi'ni yönetir. Ama bir gün barışları bozulur. Mısır askerlerinden oluşan Pedikhon liderliğindeki bir ordu Kadınlar Ülkesine yaklaşır. Pedikhons bu savaşçı kadınların hikayelerini daha önce duymuştur. Amazon kadını Serpot, Pedikhons ordusuna ağır kayıplar vermiştir. MÖ 440-430’ta  Yunan aslının Roma kopyası olan bir figürde Pedikhons’un savaş esnasında ‘’ Amazon, bütün gün kudretle mücadele ediyor, kılıçları ‘süslü kalkanlarına yankılanıyor’. ‘Ölüm hayatın kendisinden daha büyükmüş gibi panter gibi saldırıyorlar’ diye bahsettiği belirtilmektedir.’’****
 
Amazon kadınları kendileri tarafından kurdukları ve özgürce yönettikleri toplumsal düzenlerini korumak için, erkek güçlerinin saldırılarına karşı öz savunma teknikleri ile savundular, mücadelesini verdiler. Belki bugün ‘Amazon’ kadınlarının kurdukları ve yüz yıllarca yaşatıp yönettikleri toplumsal yaşam modeli tarih sahnesinden silindi ama onların mücadele ruhu halen aramızda örnekleriyle yaşıyor. Pedikhons’un yenilgiye uğradığı ‘’Kadınlar Ülkesi’’nde bugün ki tanımıyla Suriye’de binlerce Kürt, Arap, Ermeni,  Süryani, Türkmen kadın IŞİD’e karşı savaşmaktadır.  Onlar, 21.yüzyılın cins bilincini kuşanmış, özsavunma haklarını kullanan ve kadın emeği, mücadelesi ve direnişi üzerinde yükselen toplumsal modeli inşa eden modern ‘Amazon’ savaşçı kadınlarıdır. Kadınların yaşam alanlarında var olma mücadelesi ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye, kadından kadına göre değişiklik gösterse de hepsinin ortak mücadelesi: Kadının tarihin derinliklerinden gelen ve devam eden mücadelesinin hedefi,  ‘dişil’ merkezli toplumcu yaşam düzenini kurmaktır.
  
Toplumsal cinsiyet rollerinin giderek keskinleşmesi, kadını politik alanlardan uzaklaştırıp ve erkeğe bağımlı yaşantıya mecbur bırakma biçiminde dayatılan yaşam tarzını geçmişten akıp gelen ‘Amazon’ kadınlarının mücadelesinin ruhuyla bugünkü kadın daha güçlü aşacaktır. Ataerkil toplum yapısının ideolojik bakış açısı sonucu olarak ‘savaşmak’ sadece erkeklerle özdeşleştirilmiş geleneksel çatışma alanı olarak görülmesine rağmen bu dar kalıp önemli oranda kırılmıştır. Kadının mücadeleci ve savaşı özellikleri çok daha güçlü bir hissedilmeye ve kabul edilmeye başlandı. 
 
Kadın özgürlük hareketinin politik bir güç olarak ortaya çıkması, toplumsal bir güç olarak kendisini kabul ettirmesi, askeri dahil olmak üzere iyi bir savaşçı olarak kendisini ortaya koyması, 21.yüzyılın ‘Amazon’ Kadın Hareketinin toplumsal yaşam ve örgütleme modelinin ortaya çıkması, erkek egemenliğini ve sistemini rahatsız etmesi kaçınılmazdır. Çünkü 21. Yüzyılda modern ‘Amazon’ kadın hareketi, toplumsal değişimin ve örgütleyicisinin esas gücü olacaktır.
 
Kaynakçalar:
 
*Tanrılar Kadınken- Merlin Stone
 
**The Myth and Reality of The Amazons
 
***Tanrılar Kadınken-Merlin Stone
 
****The Myth and Reality of The Amazons