Kadınların öncülüğünde ilerleyen üçüncü yol perspektifi

  • 09:15 4 Nisan 2020
  • Kadının Kaleminden
“Kadın devlet ve iktidar dışında kalmış en özlü ve köklü kültürel bir öznedir. Bu anlamıyla sistemin kendisini var olduğu biçimiyle kabullenip keskin ve radikal bir çıkış en çok kadının ihtiyacıdır. ‘Anlamak yetmez başarmak gerek’ şiarıyla söylenirse, yapıcılık ve yaratıcılık kadın yaşamında olmazsa olmaz kabilindeyken meselenin özünü tamda burada varlığa dönüştürebilir.” 
 
Berivan Elter 
 
Uzun yıllardır kendini alternatif sistem modeline yatıran bir felsefi disiplin olan üçüncü yol mevcut ve yerleşik olan iktidar sistemlerinin dışında bir modeli tanımlayıp ve kendisini politik zeminde bir stratejisiyle duruş ile güçlendiriyor. Demokratik ulus perspektifi bu stratejinin toplumsal modeli olup küresel alanda yaşanan bütün krizlerin çözüm manifestosu olarak örgütleniyor. Sistemsel kaosun yaşandığı bir zaman aralığında devrimsel hamlelere bu kadar gereksinim duyulurken, ortaya konulan bu perspektif halklar adına özgür, eşit ve komünal bir yaşam için tarihi bir fırsat sunmaktadır.
 
Bütün dünya sistemleri incelendiğinde hegamonik ve iktidarcı zihniyetin bulaşmadığı bir akıl alanı yok gibidir.  “Kötüler içerisinden bir kötü beğen‘’ gibi ehvenişer mantık da toplumsal akıl nezdinde iflas etmiştir. İktidarlar karşısında sistemsiz ve fikirsiz mücadele tarzı ise öl-öldür politikasını aşmayacak kadar geride kalmıştır. Dönem ve içinde yaşadığımız yüzyıl da göstermektedir ki, akıl çağı ve uzay çağının devrimci aklı sistemsel mücadele etmektedir. Yani buda sistemi olan mücadele verebilir ve devrimi başarabilir demektir.
 
Özünde devrimsel yeniliği taşımayan bir sistemsel çıkış, alternatif olmak bir yana eski ve köhnemiş olanı yaşatmak ve yürütmekten başka bir anlam ifade etmez. Sovyet, Çin vb. deneyimlerde görüldüğü gibi yeni ve daha güçlü iktidarlar yaratmaktan öteye gidilemez.
 
Üçüncü yol nasıl işler?  Kimler bu ayağın temel halkaları olur? 
 
İktidar ve devlet aygıtı dışında bulunan bütün yapılar bu zeminde buluşabilir. Kadınlar dünya tarihinin en eski ve köklü “Ötekileri“ olarak öncülük üstlenmek durumundadır. Aynı zamanda kadın devlet ve iktidar dışında kalmış en özlü ve köklü kültürel bir öznedir. Bu anlamıyla sistemin kendisini var olduğu biçimiyle kabullenip keskin ve radikal bir çıkış en çok kadının ihtiyacıdır. ”Anlamak yetmez başarmak gerek” şiarıyla söylenirse, yapıcılık ve yaratıcılık kadın yaşamında olmazsa olmaz kabilindeyken meselenin özünü tamda burada varlığa dönüştürebilir. 
 
Strateji her ne kadar fikir fırtınasının sonucu ise de aslolan şudur ki; fikirler inşa ile hayata geçmediği müddetçe tozlu kitapların içinde dolanan tanımlamalara dönüşür. 
 
Dönem küresel krizi halklar lehine bir sisteme dönüştürme ve inşa etme dönemidir. Kapitalist modernitenin yarattığı leviathanı bozguna uğratmanın tek yolu, üçüncü yol stratejisinde kendini görüp alternatif güç olacağına inanma dönemidir. İnanmak başarmaya giden yoldur! Biz Kürtler ve dünya kadınları bu inancın büyümesinde kendine rol ve misyon yüklenmiş bir sorumluluk taşımaktayız. Bütünlüklü bir mücadele halkanın tüm parçaları olan ötekinin, ezilenin bütün nesnelleştirilmiş olanların katılım iradesini göstermesiyle gelişir. Sistem karşısındaki güçsüz, parçalı duruşlar böylece birbirini tamamlayarak güç olurlar. 
 
Enerjisi çalınan ve itibarı ile oynanan genç kesim sistemsel kopuşunu burada ortaya koyabilir ve kendini en güçlü zemin olan üçüncü yol stratejisinde bulabilir. Ucuz iş gücüne dönüştürülmüş çağdaş dönemin paralı köleleri olan proleterler, emek bilincinin farkındalığı ile komünal üretim ve tüketim alanlarında emek ve ekmek özgürlüğünü bu yolda yakalayabilir. Bütün diller, kimlikler, inançlar ötekileştirilmiş ve yok sayılmış düşünceler bu alternatif sistem içerisinde simbiyotik halde yaşayabilir ve bir gelecek sahibi olabilir. Yozlaştırılmış içi boşaltılıp popüler kültür zemininde sahne süsüne dönüşmüş tüm sanatlar ve sanatçılar bu toplumsal alanda gerçekliklerden farklı gerçekliklere uzanabilir ve halkların manevi dünyalarını en güzel şekilde estetize edebilirler. İktidar tekelinde metalaştırılmış ve araçsal mekanizmaya dönüştürülmüş tüm bilimler ve araştırma ve geliştirme alanları üçüncü yolda özgür akla kavuşabilir ve aklın toplumsal ahlakını yakalayabilir. Aksi halde unutmamak gerekir ki yüzyıllarca alternatifsiz kaldığımız için tüm kaoslardan hegemonya kendini yeniden inşa ederek çıkmıştır. Tarihin hiç bir döneminde halklar lehine bu kadar açık bir devrimsel zemine ve fırsata rastlanmamıştır. Tanrılar ve krallar hiç bu kadar çıplak ve maskesiz olmamıştı. Toplumsal bir devrim için adeta “Allah’ın yürü ya kulum” dediği bir zamandan geçiyoruz. O halde kazanımı da kaybı da yüzyıllara mal olacak bu dönemi yakalayalım ve üçüncü yol stratejisini bu temelde doğru anlayalım.