Küresel salgında eğitim

  • 09:08 26 Mart 2020
  • Kadının Kaleminden
“Bir dersin işlenişi merkezileştirilince, AKP’nin ideolojisini eğitim vasıtasıyla dayatıp kindar ve dindar nesil yetiştirme planı açıkça toplumun tüm kesimlerinin önüne serilmiş oldu. İşte buydu bahsettiğimiz AKP eğitimi. İşte biz bununla mücadele ediyorduk. Yoksa Menderes’in idamı animasyonu, EBA’ya yükleneli çok zaman oldu…”
 
Özlem Tolu*
 
Tüm dünyayı saran koronavirüs karşısında ülkemizde hemen her alandaki uygulamaların etraflıca analizleri yapılıyor muhakkak. Başta sağlığımız ve yaşamımız üzerindeki tehdit dolayısıyla daha çok halk sağlığı konusunda görüşlere başvuruluyor olması da çok anlaşılır. Bizler, ‘yaşamın her alanında bilimsel yaklaşımlara değer veren insanlar olarak bilimsel ve uzmanlar tarafından yapılan açıklamalara değer vermeliyiz’ diye sık sık tekrar ederiz. Bugünlerde ne kadar haklı olduğumuz açıkça ortaya çıkmış görünüyor.
 
Salgının Çin’den dünyaya yayılması, oradan da adım adım ülkemize gelmesi gözümüzün önünde gerçekleşti. Uzun süre izledik ve sonunda kapımıza dayandı. Peki böylesi bir sürece nasıl hazırlandık? Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okullarımız, öğrencilerimiz ve öğretmenler bu sürece nasıl hazırlandı?
 
Gerici eğitime karşı mücadele ederken KHK’lerle karşılandık
 
Eğitim ve bilim emekçileri olarak laik, bilimsel, kamusal eğitimden yana olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. Eğitimin her alanında fırsat eşitliği, demokratik eğitim talep ettik. Hem kamuoyunu hem hükümeti bunu hayata geçirmek için zorladık. AKP hükümetinin iktidara geldiği günden beri uyguladığı bilimden uzak, gerici ve kendi ideolojisini dayatan eğitim politikalarını, her türlü yöntemi uygulayarak, deşifre etmeye çalıştık. Çoğu zaman bu uğraşlarımız, hükümetin Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK), ceza ve sürgünleri ile karşılandı.
 
Küresel bir salgında eğitimi nasıl sürdüreceğiz?
 
Şimdi geldik, küresel bir salgında eğitimi nasıl sürdüreceğiz meselesine. Yaklaşık bir hafta boyunca okulların tatil edilip edilmeyeceği tartışıldı. Bu süreçte biz öğretmenlere ya da öğrencilerimize eğitimin durdurulması durumunda eğitimi nasıl sürdürebileceğimiz konusunda herhangi bir bilgi verilmedi. Görüş ve önerilerimize başvurulmadı. Bizler bir yandan ‘bulaşı/salgını nasıl engelleriz, öğrencilerimizi ve hane halkını nasıl koruruz’ tedirginliği yaşarken bir yandan durumun ciddileşmesi ve okullarımızın kapanması durumunda ne yapacağımızı, öğretmenler odasında konuşmaktan ve hakkımızda bir karar verilmesini beklemekten öteye gidemedik. Sendikamız Eğitim Sen, MEB’e çeşitli öneriler getirdi. Ancak bu öneriler tıpkı sağlık alanında Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) gibi emek ve meslek örgütlerinin dahil edilmeyişi gibi görmezden gelindi. Sonuçta bu tedirginlik içinde karar alıcılar okulları kapattı. Nisan ayındaki bir haftalık tatili öne aldıklarını, daha sonra da uzaktan eğitim başlatılacağını açıkladılar.
 
Öğrencilerin kendi evlerinde sistemi kullanabilirliği söz konusu değil
 
Hem öğretmen hem veli olarak bu uzaktan eğitim “ne menem bir şey olacak” diye merakla beklerken zaten var olan Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemi üzerinden yapılacağını öğrendik. EBA, uzun zamandır kullanmaya çalıştığımız bir sistem. Ancak bu sistem örgün eğitimin bir aracı olarak tasarlanmıştı. Yani öğretmenler sınıfta materyal kullanımı, çeşitli görseller, videolar, belgeler kullanmak üzere akıllı tahtalar üzerinden bu sisteme ulaşıyor ve sınıfta kullanıyordu. Ancak bu sistemin sınıf içinde kullanımında da sorunlar yaşanmakta, çoğu zaman verimli kullanılmamaktaydı. Ancak birkaç hafta önce bizzat okula gelen bilişim uzmanının verdiği eğitimde EBA sisteminin geliştirildiğini, öğrencilerin çalışmalarının sistem üzerinden takibine imkân sağlayan (grup oluşturmak, ödev vermek, soru çözmek, ödevleri kontrol etmek, başarı grafiğini takip etmek vs.) yeni uygulamalar eklendiğini;  bunun yeni sınav sistemi (AYT ve TYT) hazırlığı kapsamında sadece 11’inci ve 12’nci sınıflar için hazır olduğunu söylemişti.
 
MEB, “Biz, her koşula hazırız” dediğinde aslında her yaş aralığındaki öğrencilerin kendi evlerinden bu sistemi kullanabilirliği ve böyle bir hazır bulunuşluğu söz konusu değildi. Öğretmenler, bir hafta boyunca, okul idareleri tarafından yoğun biçimde baskılanarak EBA’ya giriş yapmaları, öğrenci grupları oluşturmaları, öğrencilerini EBA kullanımı konusunda bilgilendirmeleri istendi. Çoğu öğretmen, sisteme giriş konusunda dahi sorunlar yaşadı; sistem çoğu kez kilitlendi. Yaşanan teknik aksaklıkların bu işi zorlayacağı daha hazırlık aşamasından belliydi. Okul idareleri ‘sürekli deneyin, bir biçimde gireceksiniz’ dediler ama son ana kadar teknik aksaklıklar devam etti. Örneğin; EBA üzerinden gönderdiğim etkinliklere öğrencilerimin giriş yapamadığı için ulaşamadığını dün gece gelen mesajlardan öğrendim. Teknik sorunların giderilebileceğini, böylesi aksaklıkların olabileceğini tabii ki düşünebiliriz, düşündük de.
 
Uzaktan eğitimin ilk günü ‘skandal’dı
 
Asıl skandal televizyondan yapılan yayınlarda yaşandı. “Skandal” kelimesini özellikle kullanıyorum. Bizim için değil aslında; okulların ve eğitimin hangi noktaya geldiğiyle yüzleşen veliler için bir skandaldı bu. Yani öyle nitelendirildi. Eğitim içeriklerinin yetersizliği, internete ulaşımdaki yetersizlikler, bilgisayara ulaşımdaki eşitsizlik, sistemin kullanılabilirliği konusunda öğrenci ve velilerin eğitilmemiş olması (öğrenci kullanımı yüzde 15’lerde) eleştirilebilir; ancak zaman içinde düzeltilebilir aksaklıklar. Örneğin; Bilgisayar Mühendisleri Odası bu konularda kendileriyle hiç iş birliğine gidilmediğini, talep etmeleri durumunda hevesle yardımcı olabileceklerini yaptıkları açıklamayla kamuoyuna duyurdular. Skandal olarak nitelendirilen, ilk gün öğrencilere izlettirilen idamlı, kafa kesmeli, şiddet içerikli pedagojik olmayan animasyonlardı. Tabi ki verilen her arada izletilen-dinletilen ilahi, Kur’an ve dini söylemlerle seçmeli derslerle verilen din eğitimi derslerinin örtük müfredatla temel derslerden fazla alan kaplamasıydı.
 
Bilim dışı pedagojik olmayan işi MEB yaptı
 
Biz öğretmenler, sınıflarımızda EBA’dan belge, bilgi, videoları kullandığımızda çok sayıdaki materyal üzerinden seçici davranıyoruz ve hatta kendi materyallerimizi oluşturabiliyoruz. Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilimsel ve pedagojik yaklaşımlarla kendi ders planımızı oluşturuyoruz. İşte skandal burada patlak verdi. Bir dersin işlenişi merkezileştirilince AKP’nin ideolojisini eğitim vasıtasıyla dayatıp kindar ve dindar nesil yetiştirme planı açıkça toplumun tüm kesimlerinin önüne serilmiş oldu. İşte buydu bahsettiğimiz AKP eğitimi. İşte biz bununla mücadele ediyorduk. Yoksa Menderes’in idamı animasyonu, EBA’ya yükleneli çok zaman oldu; ama biz onun pedagojik olmadığını düşünen, işini layıkıyla yapmaya çalışan öğretmenler, ortaokul öğrencilerine bu animasyonu izlettirmemeyi tercih ettik. Bu bilim dışı, pedagojik olmayan işi MEB yaptı. Asıl bilimsel, pedagojik davranması ve davranılmasını sağlaması gereken kurum bunu yaptı. Böyle olmamasını sağlamaktan sorumlu bakan, üzüntüsünü iletti. Sorumlulara ne yapılacağı konusunda hiçbir bilgi paylaşmadan.
 
Eğitim; öğretmen, veli ve öğrenciyle bir bütündür
 
Bir öğretmen, veli ve vatandaş olarak beklentimiz politik propagandalardan arındırılmış laik, demokratik, bilimsel, anadilinde eğitimdir. Şu günlerde eğitimin sürekliliğini sağlamak için kullanılan yöntemin zaman içerisinde teknik aksaklıkların giderilerek uygulanabileceğini ancak salgının önlenmesi için oluşturulmasını önerdiğimiz bilim insanları, meslek örgütleri ve sendikaların dahil edildiği kurulun benzerinin eğitim içinde oluşturulması gerektiğini, uzaktan eğitim için kullanılan her türlü materyalin önceden bu kurul tarafından bilimin süzgecinden geçirilmesini, her türlü bilim dışılıktan arındırılmasını bekliyoruz.
 
Eğitim; öğretmen, veli ve öğrenciyle bir bütündür. Tümünün katılımını sağlayacak yöntem ve teknikler, öğretmenlerin mesleki birikimleri ve yaratıcılıklarının rehberliğinde üretilebilir. Örneğin; bir öğretmen arkadaşımızın telekonferans yöntemiyle öğrencileriyle interaktif ders işlediği örnek gayet başarılı. Öğretmenlerimiz kendi özgünlükleriyle çok daha fazlasını üretebilecek bilgi, donanım, mesleki beceri, yaratıcılık, hassasiyet ve hayal gücüne sahip. Yeter ki Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin bu vazgeçilmez unsuruyla işbirliği içinde bilimsel yaklaşım sergileyebilsin.
 
*KESK Genel Meclis üyesi, öğretmen