Devrim, kadın ve mordur

  • 09:07 22 Kasım 2019
  • Kadının Kaleminden
"Devrim, kadın ve mordur, 'Ben bir kadınım’ demek için azim ve kararlılık gerekiyor. O zaman, dünya kadınları olarak kararlı ve azimli olalım…"
 
 Gül Güzel
 
Biz Ortadoğulu kadınlar, kadına şiddeti en çok iktidar olan devlet sistemlerinden ve içinde yaşamak zorunda kaldığımız feodal toplum çevresinden gördük ve tanıdık. Şu anda da Türkiye'de, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yapılan saldırılarda kadın cinsine dair imha, köleleştirme ayyuka çıkmış durumda. Çünkü kadınların özgürlüğünden korkan faşizane devlet sistemleri ve işbirlikçileri kadın özgürlük mücadelesinin karşısında çıldırmak üzere. Bütün şiddet ve katliamlara rağmen, bilinçli bir şekilde özgürlük ve eşitlik mücadelesinden vazgeçmeyen, aksine bütün kadın dünyasına örnek teşkil eden bir direniş sergiliyor Kürt ve diğer halklardan kadınlar. 
 
Kürt kadını ve arkadaşları özgürlük mücadele alanı içinde yer alırken, eğitiminin önemini öne çıkarıyor. O yüzden toplumun devrimci, demokrasi anlayışı için gerekli olan bilimsellik alanında da kadının bilimsel donanımı, yazarlık, entelektüel yetiştirme eğitimlerle ivedilik kazanıyor. Böylelikle kadının bilinçlenerek, gerici zihniyetli rejimlere ve feodal toplumlara karşı duruşu, bütün yaşam alanında yerini alıyor.
 
Şiddete karşı en iyi mücadeleyi şiddete maruz kalanlar verir. Onun için kendi yaşamının garantisi olan mücadele eden kadınlar, varlıklarının savunmasını en iyi şekilde örgütlüyor. Çünkü kadınlar şiddetin ve tecavüzün nasıl işlendiğine şahit oldular. Kadınların nasıl katledilip, bedenlerine dahi işkence edildiğini, tutuklanıp, cezaevlerine atılan kadınların nasıl işkence ve tecavüze uğradıklarını, haber yapan gazeteci kadınların tutuklanmalarını, dünyada tek ve ilk kadın haber ajansı JINHA’nın kapatıldığını, kadının şort giydiği için şehir merkezinde nasıl hakaret ve zulme uğradığını gördüler. Bunları Avrupa sokaklarında ve farklı devlet sistemlerinde de gördüler. O yüzdendir ki kadınlar kendilerini her alanda savunmasını öğrendiler.
 
Kadına karşı dünyanın her yerinde uygulanan şiddetin, çok yüzlü olduğundandır ki kadınlar, “Benim bedenim ve kimliğim bana aittir dokunma!” diyor. 
 
İnsanlık tarihinin en büyük suçu kadına yönelik şiddet
 
İnsanlık tarihinin utanması gereken en büyük suçu, cinsinden dolayı kadına uygulanan haksızlık ve şiddettir. İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılda cins şiddeti her gün şekil değiştirerek artıyor, ağırlaşıyor. Çünkü başta ülkemizde ve diğer ülkelerde de kadın katilleri cezalandırılmıyor. Katil erkeklere adli bir suçlu gözüyle bakılarak, cezalandırılıyor. Hatta bazı katillerin o anda tahrik olduğu göz önünde tutularak, suçluya hafifletici sebeplerle ceza indirimine gidiliyor. Onun için özellikle bizlerin coğrafyasında kadın katliamları toplumun feodal duvarları arkasında basitleştirilerek, devam ediyor. Bu konuda basında da ‘gururu incitilmiş’ erkeğin eşine davranışı yorumlarını her gün görüp, okumak mümkün. “Suçlu erkeğin eşini öldürmeye sürüklendiği” söylemleri bize artık hiç yabancı değil.
 
Dünya genelinde şiddet artıyor
 
Dünya geneline de kısaca değinmek gerekir. Bütün dünyada erk zihniyeti, çeşitli şekilde hayat bularak, kadını yapılan suçtan sorumlu tutar, suç ortağı yapar (ölen kadın olsa da...) Eril sistem kadına karşı şiddeti o kadar genel ve güncelleştirip kabul ettirdi ki cinsler arası savaş durumuna getirdi. Kadının köleleştirilmesi, şiddeti desteklercesine Ortadoğu’da DAİŞ , Nijerya’da Boko Haram tarafından kaçırılan kadınlarla, dünya düzeyinde kadın ticareti, seks işçiliğine zorlamak, hamileliğe karşı tedbir yasağı, sünnet, zorunlu evlilik, aile içi şiddet, katliamlar ve kadın özgürlüğü kazanımlarının yerine, kısıtlamalar gittikçe artıyor.
 
Kadının örgütlenerek özgürleşiyor
 
Kadına yapılanlar kişiye özel değil, bütün kadın cinsine yapılan politik bir tutumdur. Kadına uygulanan bütün bu global şiddet, baskı, sömürünün karşısında kadının örgütlenmesi de global düzeydeki mücadelesini beraberinde getiriyor, zorunlu kılıyor! 2016 yılında Arjantinli kadınların “Ni una Monos” sloganıyla başlattıkları eylemler Şili, Uruguay, Peru, Meksika, Bolivya, El Salvador, Paraguay, Guatemala ve Brezilyalı kadınların da dayanışmasıyla gelişti. Çünkü erkeğin kadına şiddetinin bireysel değil, sistemsel, eril sistemlerin kadına karşı geliştirdiği politik/siyasi bir tutum olduğunu kadınlar artık biliyor. O yüzdendir ki eril sistemin kadına şiddeti, sömürü ve baskısına karşı, kadının feminist gücü, isyanının mücadelesiyle örgütlü bir şekilde hareket ederek, seferberliğe gitmesi de netleşti. Gelişen kadın mücadelesinde, kadına dair bütün sorunlar boyutlarıyla ele alınarak, tartışmalara açıldı. Kadın hakları kazanımının toplum üzerindeki kazançları olarak ele alındı. Bu doğrultuda, devrim için kadının özgüveni, bağımsızlığı geliştirilerek, toplumun değişmesinin bütün dünya kadınlarına yansıması sağlanıyor. Dünya kadınlarının seferberlikle örgütlenmesiyle, kadının özgürleşmesinin mümkün olduğu kanıtlanıyor.
 
Bütün iktidar sistemlerin inkarcı ve imhacı zihniyet ve tutumuna rağmen kadınların özgürlük, eşitlik mücadelesi oldukça büyük kazanımlar elde ediyor. Kadının toplum içindeki öncülük rolünün de kabul edilmesi için çok yönlü ve evrensel bir kadın örgütlülüğüne ihtiyaç var. O yüzden devrim, kadın ve Mor’dur, “Ben bir kadınım” demek için azim ve kararlılık gerekiyor. O zaman, dünya kadınları olarak kararlı ve azimli olalım...