Göç bilinmezliktir, beni yaralayan ve parçalayan

  • 09:05 11 Kasım 2019
  • Kadının Kaleminden
“Bakın ben yine parmaklarımla zafer işareti yapıyorum. Gözlerimdeki korkuya rağmen yüzümde umudun tebessümünü dalgalandırıyorum. Ben çocuğum gülmeliyim, koşmalıyım, korkmamalıyım. Kaldırın üzerimdeki korkuları. Sevmeliyim, sokaklarda düşmeme rağmen kalkmalıyım, geleceğim, umudum.”
 
Gûlan Botan
 
Göç diyorum gitmek, nasıl ve nereye olduğunu bilmeden gitmek; yani parçalanmak, dağılmak demek. Bakın gözlerime iyice bakın, okuyun bakışlarımı, yaşamı anlayabilecek, anlam katabilecek yaşta bile değilim. Ama bana çok hızlı öğrettiniz…Yüzümün dalgalarında, bakışlarımın parçalanmışlığında okuyun beni. Size yüreğimden ve gözlerimden göçün ne olduğunu anlatayım. Anlamadıysanız bir daha bakın yüzüme ve gözlerime…
 
Sabahın ya da gecenin, yaşamının herhangi bir saatinin ne olduğunu anlamadan korkuyla zamanın durup bizi parçalamaya başladığı andır göç. Bilinmezliklere yol almış gidiyorum. Yüzümdeki korku dalgasını görebiliyor musunuz? Neredeyse nasıl çığlık atacağımı bile bilmiyorum. Çığlık atan akranlarımın çığlığı yarım kaldı  kulağımda, bir daha duyamadım seslerini. Annesinin elinde öylece duruyordu. Bakışlarını göremedim, açmadı gözlerini.  O saniyeler benliğime kazındı… Gözlerim kanadı…
 
Küçücük ayaklarımda ayakkabı var mıydı bilemedim. Yüreğimdeki korku aşıyordu bedenimi ve beynimi. Gitmeliyim ama nereye, nasıl? Bu göçün nasıl benliğimi parçaladığını bilir misiniz? Her yerde savaş sesleri, bölündü uykularım. Uykum yurtsuz kaldı. Korkuyla annemi arayan gözlerimi açmakta zorlandım. En büyük savaş benim içimde görüyor musunuz? Açsam gözlerimi savaş, talan… Kapatsam karanlık ve korkuyorum. Annemi, evimi istiyorum. Arkadaşlarımı özlüyorum, arkadaşlarımın seslerini istiyorum. 
 
Şimdi yaşımın kabul etmediği okullardayım. Soğuk koridorlardan ağlama sesleri yükseliyor. Göçteyiz, savaşta… İşte burada bu göçte parçalandım. Rüyalarım kaos oldu, annemin elleri soğuk ısıtmıyor, saramıyor yıkılıp dökülen düşlerimi.
 
Haykırıyorum, ağlıyorum evim diyorum. Evime gitsem bitecek mi ıraklar bilmiyorum. Ama evime dönmek istiyorum. Sokaklarıma sesine yabancı olmadığım sokaklara. Zamanımı istiyorum içinde parçalanmayan bir ben olan.
 
Korkmayın uzatın ellerinizi, bedenimin sadece yarısı dağılmış. Yarısı göç etmiş benliğimden. Bunun ne kadar büyük bir acı olduğunu henüz bilmiyorum. Ama göç diyorum, parçalıyor beni “dur” deyin. Bakın hava kirleniyor, sesler kirleniyor bakışlarım korkuyla bölünüyor. Gülüşlerimizi tüketmeyin, duygularımızı öldürmeyin... Durdurun göçü dağılmayayım.
 
Bakın ben yine parmaklarımla zafer işareti yapıyorum. Gözlerimdeki korkuya rağmen yüzümde umudun tebessümünü dalgalandırıyorum. Ben çocuğum gülmeliyim, koşmalıyım, korkmamalıyım. Kaldırın üzerimdeki korkuları. Sevmeliyim, sokaklarda düşmeme rağmen kalkmalıyım, geleceğim, umudum. 
Şimdi sesim soğuk koridorlarda yankılanıyor bana dönüyor ya bazen bana bile yabancı bu sesler. Ben ve sesim arasındaki yabancılığı kaldırın. 
 
Yarına sakın bırakmayın. Siz yarın dedikçe ben göçüyorum, yaşamdan. Acı kaplıyor tüm benlikleri. Tebessümüm dağılsın yaşamın çileli yüzüne. Durmayın şimdi göçlere savaşa “dur” deyin. Göç olmasın, gururla taşıdığım bir hikayem sıcacık bir evim olsun. Yeter artık çocuklar ölmesin deyin…