Kürtler linç edilmeyle karşı karşıya kalırken…

  • 09:15 30 Ekim 2019
  • Kadının Kaleminden
“Hala Batı’da bulunan bazı illerde Kürtler linç edilmeyle karşı karşıya kalırken, kimse kalkıp ‘Irkçılığa maruz kaldım’ deme lüksüne sahip değil. Bazı kesimler kahkahalarla TV programlarını izlerken biz bu detayların içerisinde komiklik değil bir ülkenin trajikomikliğine dalıp gidiyoruz. Uzun sözün kısası ‘Trajikomiksiniz’ deyip yazıyı sonlandıralım.”
 
Berîtan Elyakut
 
O Ses Türkiye yarışmasında Almanya'dan katılan bir kadın seçim yapacak; Seda Sayan, "Bu gurbetçiler de niyeyse hep Hadise'yi seçiyor" diyerek yarışmacıyı kendi ekibine almaya çalışıyor. Hadise ise Seda’ya şu şekilde yanıt veriyor: "Ben gurbette çok acı çektim, çok ırkçılık gördüm. 'Pis Türkler' cümlesiyle büyüdüm. Konuşmamla alay ederlerdi. Okulda Flamanca konuşuyorum eve geliyorum Türkçe konuşuyorum. İki dil arasında farklar büyük. Konuşurken benimle alay edenler de oldu."
 
Bu cümlelerin ardından koca salonda bir alkış tufanı kopuyor.
 
Bu cümlelerin ardından Kürt halkı olarak asırlardır maruz kaldıklarımız aklıma geliyor. Evet, yanlış duymadınız Kürt halkının ve çocuklarının maruz kaldığı psikolojik ve kültürel şiddet… İlkokula başlayan her çocuk gerçek kimliğini kendisiyle okul sıralarına taşımış olsa da karşısında duran eli sopalı öğretmenleri sayesinde bu gerçekliklerini baskılamış ve unutmak için kendini zorlamıştır. İlkokul yıllarımda sınıfa ilk girdiğimde neredeyse yarsından fazla çocuğun ismi Beritan, Mazlum, Agit, Doğan vs vs olmasına rağmen hiçbir çocuk ‘biz Kürt’üz’ diyemiyordu. Nitekim o yıllarda adımın ‘Beritan’ olmasından çok veryansın etmişimdir. Aile arasında farklı bir isimle büyümüş olmamdan kaynaklı öğretmen ‘Beritan burada mı’ diye seslenince hiç üzerime alınmamış ‘Beritan ben olmamalıyım’ diye içimden dualar etmiştim. Çocuk yaşta maruz kaldığımız ırkçılık keşke bunlarla sınırlı kalsaydı dediğim anlar da oldu ama hiçbir zaman sınırlı kalmadı. 
 
Öyle ki her birimizin hikayesi birbirinden farklı gizlerle dolu olsa da birbirimizin bakışlarından ‘yasak… sakın ha konuşma’ dercesine bir mesajı da barındırdığını hepimiz anlardık. İlk sırada andımızı okumak için hepimiz ellerimizi kaldırır hangimiz ‘Daha çok Türk’üz’ edasıyla en güzel şekilde okumak için sıralanırdık. 5’inci sınıfa kadar andımızı en önde okuyanlar arasındaydım. Müdürün ‘Beritan arkadaşınızı andımızı okuması için buraya çağırıyorum’ diyen tok sesi nasıl da gururlandırırdı oysa ki… Tüm Kürtlüğe dair gerçeklerim bir bir silinip yerine yenileri eklenirken, ben Kürtçe tek kelime konuşmamayı tercih etmiştim. Anneannem ve dedem dışında kimseyle Kürtçe konuşmazdım. Tabi Kürtçe ile okula başlayan çocuklarla da gizliden gizliye sohbetler eder onlar kadar iyi olmasam da konuşmak için mücadele ederdim. Ta ki onlarda Türkçe öğrenip Kürtçe’den vazgeçirilinceye dek… 
 
Şimdi bunca baskılamaya, yok sayılmaya, Türkleştirilmeye maruz kalan bir çocuk olarak bugün ‘Belçika’da ırkçılığa maruz kaldım’ cümlesinin kurulması komik geliyor. Mesele bu cümleyi Hadise’nin kurması değil. Belki de oda bizler kadar bunu derinden yaşamıştır ancak biz kendi topraklarımızda hala bu baskıyı yaşarken bu cümlenin kurulması trajikomik geliyor. Başkalarının ülkesinde nefret söylemine maruz kalıp ötekileştirilenler, bugün bu topraklarda milyonlarca insandan oluşan bir halkın ötekileştirildiğini ve bin misline maruz kaldığını nasıl görmezden gelir diye sorası geliyor insanın… Kürtçe dil kurslarının, okullarının kapılarına mühür vurulurken bir kişi dahi çıkıp ‘Hey bir durun bu halk kendi anadilinde eğitim alma hakkına sahiptir. Bu halkı dilleri için katletme cüretine sahip değilsin’ diye sordu mu? Elbette ki sormadılar ve soramayacaklar. 
 
Hala Batı’da bulunan bazı illerde Kürtler linç edilmeyle, katledilmeyle karşı karşıya kalırken, kimse kalkıp ‘Irkçılığa maruz kaldım’ deme lüksüne sahip değil. Hele ki bu ülkenin vatandaşı olan halklara bu linç etme ve katletme kültürü dayatılıyorsa. Bazı kesimler kahkahalarla TV programlarını izlerken biz bu detayların içerisinde komiklik değil bir ülkenin trajikomikliğine dalıp gidiyoruz. Uzun sözün kısası ‘Trajikomiksiniz’ deyip yazıyı sonlandıralım.