Geleceğin geçmişi belirlediği zamanlar...

  • 09:01 15 Ekim 2019
  • Kadının Kaleminden
“Şu an çizilmek istenen gelecek çocuklarımızın geçmişini belirliyor, şimdi yaşanan tarihi avcıların mı devrimcilerin mi yazacağının eşiği. Şüphesiz ki umut savaşıyor, umut her zaman var olacak…”
 
Pınar Seven
 
Savaş çığırtkanlığı yapanların kendilerine sıkça alan açabildikleri zamanlar…  Çok değil birkaç ay öncesine kadar Kürt seçmenlerin bir “oy”larının ne kadar belirleyici olduğu yerel seçimleri herkese hatırlatıyor. Yani varlığını kabul ettirdiğini kanıtlıyordu. Kürtler seçimlerde “Beni görmeden ve hissetmeden, bana dokunmadan hiçbir şeyi başaramazsın” dedi.
 
Aslında zaman herkesin her şeyi bildiği ama ‘sessizliğin sesi’ haline geldiği bir zaman.
 
Barbar çetecilerin neler yaptığını hatırlatmaya gerek yok. Zaten biliniyor. Muktedirlerin olan bitenin farkında olduklarını da hepimiz biliyoruz. Çünkü zaten onların çeteleri. Yapılan vahşetler sadece Rojava halkları, Êzidî halkı ve diğer Ortadoğu halklarını değil tüm dünyanın hafızasından silinemeyecek barbarlıkta idi. Kaçırılıp köle olarak satılan Êzidî ve diğer gayrimüslim kadınların binlercesinden ya halen haber alınamamakta ya da dünyanın pek çok yerinde köle olarak satıldıkları bilinmekte. Kafeste yakılan insanlar, tacizler, tecavüzler, açlık, yoksulluk gibi gibi…
 
Devrimler insanlığın ve yaşamın değerini yitirdiği zamanlarda gerçekleşirmiş. Çünkü barbarlar bütün çirkinliklerini bu anlarda ortaya koyarlar. Devrimin yaşandığı süreçler umutsuz anlar gibi görülebilir. Oysa devrimcilik hali, bu anlarda umut üretmektir. Ölüm ise yok oluş değildir devrim hallerinde…
 
Nasıl oluyordu da binlerce kadını köleleştiren çirkin adamlara karşı yine kadınlar hem yaşamı örüyor hem de tüm halklar adına var olma savaşı yürütüyordu?
 
Nasıl olur da teklikten beslenen egemenlerin sömürüsüne karşı halklar, hem kendi olma halini hem de biz olma halini yaşama geçirebiliyorlardı?
 
Bugün Türkiye’nin Kürt düşmanlığını yeniden üreterek Rojava ve Suriye’ye karşı yapılan savaşı hangi argüman haklı gösterebilir?
 
Bu, ancak güzelliği çirkin gösterebilmekle mümkün olabilir.
 
Tek bir hamle ile ve algı operasyonları ile diğer partileri nasıl yedeğine aldığını gördük hep beraber. Oysa Türkiye halklarının var olan sisteme karşı hoşnutsuzluğu AKP türü faşizme karşı bir hat oluşturmaktaydı. Bu hat seçim süreçlerinde Kürt oylarının kıymetlenmesi ile görünür hale gelmişti. Hatta Türkiye’deki halklar arasında da bir yakınlaşma ortaya çıkmıştı. Fakat görülen o ki bir tek kelime ile ‘beka’ söylemi ile bütün bu güzellik alt üst edilebiliyor. Akabinde maaşlı faşizm trolleri, medyada muhalif avı. AKP’nin kendi faşizm türüne has algı oluşturmada da kurumsallaşmasını tamamladığını anlıyoruz.
 
Bu algı operasyonları ile sadece kendi stratejisini belirlemiyor, aynı zamanda diğer partilerin davranış biçimini, kendisine muhalif olan ulusalcı laiklerin yazılarını ve duygularını, etrafında var olma çabası içinde olan tarikatların davranış biçimini de belirliyor. Sürekli tekrarlanan seçimlerde oluşan ‘çok partili demokrasi’ havasının ne kadar yapay olduğu ortaya çıkıyor.
 
Bu faşist blok, halklar arasında düşmanlığa yer açmak için savaşı meşrulaştırma çabası içinde. Olmayan bir doğayı, ‘Kürtler ve Türkler doğalında düşmandır’ zihinlere dayatılıyor. ‘Kürtler ve Türkler düşmandır’ diyorlar. Savaşı ve ölümü bilinçaltına ve bilinç üstüne haklı kılma çabası içine giriyorlar. Yapısal krizinin sonucu olarak kimlik bunalımı yaşayan CHP, savaş ve ölüm naralarına ortak olurken, “içlerinin kan ağladığından” bahsetme pervasızlığından da geri durmuyor. Milliyetçilik histerisinin her zamanki gibi prim yaptığının bilinci ile suçu meşrulaştırma amacıyla demokratik gelecek umudu baltalanıyor. Laikliği dilinden düşürmeyenler, ezan sesi ile silah sesinin beraber yürütülmesinin ülkede yarattığı “kalıcı faşizm” halini görmezden geliyorlar. Siyasi rant kaygısından başka bir şey değildir yapılan.
 
Şu an çizilmek istenen gelecek çocuklarımızın geçmişini belirliyor, şimdi yaşanan tarihi avcıların mı devrimcilerin mi yazacağının eşiği. Şüphesiz ki umut savaşıyor, umut her zaman var olacak.