Öncelikli gündemleri tecrit ve katledilen çocuklar

  • 09:01 15 Eylül 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA- DEM Parti’nin düzenlediği 1’inci Merkezi Kadın Örgütlenme Konferansı’na katılan kadınlar, ana gündemlerinin tecrit olduğunu çünkü kadınların ve çocukların yaşadığı tüm sorunların altında bunun yattığını belirtti.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, örgütleniyoruz” 1’inci Merkezi Konferansı’nı TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirdi. 200’e yakın delegenin katıldığı, 2 gün süren konferansta, kadın örgütlenmesi, kadın ittifakı başlıkları tartışıldı. 
 
Konferans ve kadın gündemine ilişkin DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüsü Yüksel Mutlu ve Merdin İl Eşbaşkanı Necla Acıbuca değerlendirmelerde bulundu. 
 
Yeni döneme dair örgütlenme modelleri
 
Karma konferans da dahil olmak üzere 4 günlük tartışmaların sonucunda güçlü bir kadın örgütlülük mücadelesinin açığa çıkacağını söyleyen Yüksel Mutlu, bu inançla burada olduklarını söyledi. Yüksel, “Yeni döneme dair örgütlenme modellerimiz, nerelerde eksikliklerimiz var, neler yapmamız gerekiyor ve bu örgütlülüğü erkek egemenliğine ve Türkiye’deki patriarkaya, faşizme karşı kadınların vereceği özgürlük mücadelesinin, kadın dayanışmasının önemini vurgulayarak politikalarımızı tartışıp bir yol haritası oluşturmak ve mücadeleyi yükseltmek üzere bunu gerçekleştirdik” dedi.
 
‘20 gündür bir gerçek nasıl bulunamaz’
 
Bu konferansın son yaşanan Narin Güran katliamıyla birlikte bir kez daha kadın örgütlülüğünün önemini ortaya koyduğunu söyleyen Yüksel, “Tam da bu konferans bugün Orta Doğu’da, Türkiye’de katledilen küçük kız çocuklarına, erkek çocuklarına, istismar eden çocuklara adandı. Açıkçası bu son katliam bir vahşettir. Aslında Türkiye toplumunun bir bütün meseleye sahip çıkmasıyla birlikte cinayetin ve önceki cinayetin de açığa çıkmasıyla ilgili fakat bu vahşetin arkasındaki politik gerçeğe bakmak gerekiyor diye düşünüyoruz. Hüda-par, dincilik ve oradaki o kurgunun kimileri tarafından desteklenen iddialar çok vahim; işte silahların olduğu bazı dincilik faaliyetlerinin, hizbulkontra faaliyetlerinin olduğu iddia ediliyor. Bunlar hakikaten çok vahim tabi en vahim olanı da bu ülkede 21’inci yüzyılın başında hala küçücük kız çocuklarının bu şekilde katledilmesi. Bu nasıl bir şeydir ki 20 gündür bu çocuğu katledenlere ilişkin gerçek ortaya çıkmıyor. Bunun sorgulanması gerekiyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Her şeyi üst üste koyduğunuzda AKP-MHP’nin kadın düşmanı politikaları ortaya çıkıyor’
 
Devamında ise Yüksel şunları söyledi: “İşte bu yüzden de 23 yıllık AKP-MHP hükümetinin kadın, kız çocukları açısından tarikatlaşma, dinselleşme, yeni maarif modeli, eğitim sistemiyle oynama gibi bütün bunları yan yana koyduğumuzda hepsinin bir bütün kadın düşmanlığına çocuk düşmanlığına tekabül ettiğini görüyoruz. Ve Orta Doğu coğrafyasının bu haliyle kadınların nasıl mücadele edeceklerine ilişkin yol haritasını oluşturmamız gerekiyor. Narin meselesinin peşini ebetteki DEM Parti bırakmayacaktır. Toplumsal açıdan, her açıdan yapılan bu vahşeti asla kabul etmeyeceğiz. Bunu gelenek ve görenek kodlarıyla tarif edenlere de itiraz ediyoruz. Böyle bir şey değil, bu bir halka veya topluma mal edilecek bir vahşet değil ama bunun arkasındaki siyasi perdeyi açmak açısından peşini bırakmamak gerektiğine inanıyorum ve biz de Narin için çok üzgünüz.”
 
‘Kadın özgürlük mücadelesi hakikatin peşinde’
 
Kadın düşmanı politikalar karşısında örgütlenmenin önemine dikkat çeken Yüksel, “Bir kere biz kadınlık ortak paydasında anti faşist, savaş karşıtı, barışı isteyen, insan haklarını savunan kadınlar olarak bir araya gelmeyi başarabilmeliyiz. O aradaki küçük siyasi nüans farklarını bir kenara bırakarak bu erkek egemen siyasete karşı güçlü bir mücadele yürütmeliyiz ve bunun için bir araya gelmeliyiz. Kadın cinayetleri politiktir dememizin altında yatan gerçek bu. Dolayısıyla Türkiye tarihine baktığınızda 12 Eylül faşizminin ayı. 12 Eylül zindanlarında işkence gören kadın yoldaşlarımız oldu. Dolayısıyla bu faşizim durumunun devam ettiğini ve kendisini kurumsallaştığını bildiğimiz için ve faşizminde kadın düşmanı gerçekliğini bilerek bütün kadınların demokrasiden yana, insan haklarından, kadının insan haklarından yana bir araya gelmesi ve daha çok kadının örgütlenmesi, daha çok alana çıkması, sesini yükseltmesi, daha çok kadın örgütü yaratması bu açından bizim için çok önemli. Kadın cinayetlerinin son 23 yılda arttığını biz verilerle görüyoruz, biliyoruz işte bütün bunlarla kadına yönelik iktidar tarafından çok güçlü bir ideolojik saldırı var, onun aygıtları da var. Narin cinayeti bunlardan bir tanesi. Narin’le birlikte o köydeki bütün ölümlerin araştırılması gerekiyor. Kadın düşmanı politikalar, kadını yok sayan politikalar, küçük çocuklara dönük cinsel istismarlar. Mesela Narin’de bir mesele var, magazinleştirilmeye çalışılan, esasından bağlamından koparan bir gerçek var ve biz bu gerçeğin peşindeyiz. Kadın özgürlük mücadelesi hakikatin peşinde olan bir mücadeledir, onun için memleketin en batısındaki kadın özgürlük mücadelesi veren kadın da en ucundaki Kürdistan’daki kadın da bu ortak paydada şiddete karşı, faşizm politikalarına karşı ortak bir mücadele yürütmek için buluşmalıdır. İşte bu konferanslar bunun için bir vesiledir, biz bunu başaracağımızı biliyoruz. Önümüzdeki dönem kadın mücadelesi daha da yükselecektir” diye konuştu. 
 
“Bu iktidarın zihniyeti gibi üstünü örtmeye çalıştılar”
 
DEM Parti Mêrdîn İl Eşbaşkanı Necla Acıbuca ise kadın katliamları ve Narin’in katledilmesinin altında yatan asıl sebebin tecritten bağımsız olmadığını belirterek tüm kadın kazanımlarına saldıran bir iktidarla mücadele ettiklerini belirtti. Necla şöyle konuştu: “Bu ülkede gerçekten kadın olmak zor. Faşist bir iktidarla karşı karşıyayız en çok da kadın emeğini sömüren, kadın kırımını yapan, kadın kazanımlarını hedef alan ve elinden alan bir iktidar karşımızda.  Buna bağlı çok bağlı olarak yakın zamanda Narin çocuğu kaybettik. Narin’in, erkek eliyle katledildiği ortaya çıktı ve o köy halkının hepsi sustu. Bu iktidarın zihniyeti gibi üstünü örtmeye çalıştılar. Ama biz kadınlar olarak, özgür kadın özgür yaşam şiarıyla bir yola çıktık, Narin ve Narin gibilerin davalarının sonsuza kadar takipçisi olacağız” dedi. 
 
‘Tecrit son bulmadan kadınlar direnecek’
 
Tüm bunlarla bağlı olan tecrit gündemimizde çünkü bu tecrit en çok kadını etkileyen, kadın kazanımlarını etkileyen, eş başkanlık sistemine darbe vuran, kadın özgürlükçü paradigmayı engelleyen bir tecrittir. Bu tecrit dilimize vurulan bir tecrittir, giyimimize kuşamımıza vurulan bir tecrittir. Kültürümüze darbe vuran bir tecrittir. Bu tecrit son bulana kadar biz kadınlar olarak direnişimizi sürdüreceğiz. Bu tecritle beraber bu ülkede, Kurdistan ve Türkiye’de kadın cinayetleri çoğaldı ve derinleşti. Biz kadınlar olarak kadın katliamlarına karşı, bu faşist sisteme karşı duruşumuzu net olarak sergileyeceğiz. Sesimizi her yerden yükselteceğiz. Mahallelerde, parklarda, bahçelerde, Meclislerde her yerde özgür kadın ve TJA kadınları sesini yükselterek bu faşist iktidara karşı duruşunu sergileyecek.”