DEM İzmir Kadın Meclisi’nden 1 Eylül Dünya Barış Günü paneli

  • 16:02 31 Ağustos 2024
  • Güncel
 
 
İZMİR – DEM Parti İzmir Kadın Meclisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız. Savaşa karşıyız” başlığıyla panel gerçekleştirdi. Panelde, halkların arasındaki barışın sağlanması için PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın bir çözüm sunduğu, fakat bu çözümün tecrit altına alındığı vurgulandı.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız. Savaşa karşıyız” başlığıyla panel gerçekleştirdi. Jîn Art Huner binasında gerçekleşen panele DEM Parti İzmir milletvekili Burcugül Çubuk, Barış Anneleri, TJA, kadın örgütleri ve çok sayıda kadın katıldı. Panele, panelist olarak Halide Türkoğlu, Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli, Barış Annesi Behiye Yalçın ve avukat Ayşegül Karpuz Tör katıldı.
 
‘Bu ülkede bir savaş var’
 
İlk olarak konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, savaşa karşıyız” sözüyle sadece savaştan bahsetmediklerini, bunu taşıyan bir zihniyetle mücadele etmenin yol ve yöntemini aradıklarını ifade ederek, “Bir savaş var bu ülkede. Bu ülkedeki savaş Kürt sorununun demokratik çözümünün olması yerine tam tersine inkâr ederek imha ederek yok sayarak yüz yıl boyunca bir savaş sürüyor. Sadece otuz-kırk yıllık bir savaştan bahsetmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasından, ulus devlet aklının ilk inşa edilme biçiminden beri halklara yönelik bir savaş var. Farklı olana yönelik bir savaş var. Farklı olanı asimile edemediğinde, fiziksel olarak sadece yok etmiyor. Kültürel anlamda da yok ediyor. Her türlü kırım politikasını hayata geçiriyor. O yüzden mesele çok derin” şeklinde konuştu.
 
Barışın sağlanacağı alternatif, tecrit altında
 
Türkiye’nin temel krizi sebebinin, Kürt sorunu ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit olduğunu vurgulayan Halide, bu tecridin topluma olan yansımalarına da dikkat çekti. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin, aynı zamanda kadın özgürlükçü, ekolojik paradigmanın tecrit altına alınması olduğunu dile getiren Halide, “Sadece bir hapishane sistemi olarak kalmıyor. Orta Doğu’da, Rojava’da, Başur’da, Bakur’da, birçok alanda bu düşünce dünyasının yayılmaması isteniyor” dedi. Savaşa karşı halkların barışının sağlanacağı bir alternatifin olduğunu kaydeden Halide, bu alternatifin tecrit altına alındığını söyledi.
 
Barış mücadelesinin örgütlülükten geçtiğini sözlerine ekleyen Halide, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bütün kadınların daha çok örgütlenmesi gerekiyor. Uluslararası devletlerin savaş politikalarına karşı herkes bir söz kurmak zorunda. İktidar kimdeyse sen ona karşı mücadele verirsin. Sonuçta ezme, sömürüle ilişkileriyle sürüyorsa bu savaşlar, halkların yan yana gelmesi lazım, kadınların birlikte mücadele etmesi lazım.”
 
Kürtler kendi topraklarında özgürce yaşamak istiyor
 
Ardından konuşan Barış Annesi Behiye Yalçın da, yıllardır annelerin barış ısrarına rağmen savaşın sürdürüldüğünü ifade ederek, bütün dünyanın bir savaş alanı haline geldiğini vurguladı. Dünyada süren savaşlarda da en çok zorluğu yaşayanların anneler ve kadınlar olduğuna dikkat çeken Behiye, “Biz hiçbir yerde savaşın yaşanmamasını istiyoruz. Bu savaşların durmasını istiyoruz. Hiçbir anne çocuğunun ölmesini ya da öldürmesini istemez. Geçtiğimiz günlerde iki gazeteci daha katledildi. Yine bu halkın çocukları katledildi. Yaşadıkları zulüm, baskı, eziyet yüzünden oralara gidip haber yapan gazetecilere, orada da yaşam hakkı verilmedi. Kürt halkı bunları hak etmiyor. Bizler de dünyadaki her halk gibi kendi topraklarımızda, özgürce, insanca, eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz” diye konuştu.
 
‘Dünyayı değiştiren azınlıklardır’
 
Daha sonra söz alan Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli, “Dünyayı değiştirenler azınlıklardır" diyerek hiçbir zaman dünyayı çoğunlukların değiştirmediğini dile getirdi. Dünyayı değiştirebilecek azınlıkların ısrarlı ve tutarlı olmaları gerektiğine dikkat çeken Melek, “Genel olarak dünyada ve Türkiye’de, tek adaletsizlik bizim coğrafyamızda yaşanmıyor. O yüzden ısrarlı ve kararlı azınlıklar, dünyayı değiştirir. Israrlı ve tutarlı olmaya devam etmeliyiz. Türkiye’de hayat Kürtlerin içine sinmedikçe kimsenin içine sinmez diye düşünüyorum” dedi.
 
İktidar hakikatle yüzleşmek istemedi
 
Son olarak konuşan avukat Ayşegül Karpuz Tör, 2013 sürecinde Türkiye’de barış konuşulurken Suriye’de bir savaşın başladığını ve bu nedenle Türkiye’ye yoğun bir göçün başladığını hatırlattı. Ayşegül, “Suriye’den gelen bir kadın arkadaşımın kurduğu cümleyi hatırlıyorum. Arkadaşım şu cümleyi kurmuştu; ‘Savaş başladığında kaybettiğimiz ilk şey hakikattir.’ Bence de savaşta kaybedilen en önemli şeylerden biri buydu. Bu bilginin, hakikatin kaybıyla birlikte her şey daha kötüye gitti. Daha sonra Barış Akademisyenleri’nin yaptığı, devletin ya da iktidarın rahatsız olduğu şey buydu: Diyarbakır Sur’da yaşanan, bölgede yaşanan hakikati yüksek bir sesle dışarıya haykırmasıydı. Hakiki bir bilgi vardı. Orada insanlar ölüyor, sokağa çıkma yasaklarının ve bombalamaların yarattığı bir sorun var. Bunu bilim insanları söylüyor. Yani iktidar bu hakikatle bocaladı, yüzleşmek istemedi. Ve hukukun yaptırım gücünü kullandı” diye belirtti.
 
Panelin ardından müzik dinletisi yapıldı. 
 
Panel ve dinleti, alkışlarla sona erdi.