Prof. Dr. Gülay Toksöz: İşsizlik öncelikle bir kadın sorunu

  • 09:05 31 Ekim 2023
  • Emek/Ekonomi
 
 
 
Habibe Eren 
 
HABER MERKEZİ - İktidarın kadın emeği politikalarını değerlendiren Prof. Dr. Gülay Toksöz, “Kadınların hane içinde yerine getirdikleri işler toplumsal refaha büyük katkı sağladığı halde görünmüyor ve değer verilmiyor. Kadınlar açısından ise dinlenme ve kendini geliştirmeye ayıracak zaman söz konusu olmuyor. Yani sadece gelir yoksulluğu değil bir de zaman yoksulluğundan söz etmek gerekiyor” dedi.
 
Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte kadın yoksulluğu giderek artarken kadınlar açısından sömürü ve kayıt dışı çalışma biçimleri de yaygınlaşıyor. Öte yandan Dünya Çalışma Örgütü’nün (ILO) açıkladığı son verilere göre Türkiye’de cinsiyetler arası ücret eşitsizliği her yıl katlanarak artıyor. İktidar yöneticileri, kadın ve erkeğin eşit olmadığını her fırsatta dillendirirken “kutsal aile” kurgusu üzerinden şekillenen kamusal hayatta kadınlar, hem ataerki hem de kapitalizmle mücadele ediyor.
 
Tüm bu konu başlıklarını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü emekli öğretim üyesi, Prof. Dr. Gülay Toksöz ile konuştuk.
 
“Kadınlar açısından dinlenme ve kendini geliştirmeye ayıracak zaman söz konusu olmuyor. Yani sadece gelir yoksulluğu değil bir de zaman yoksulluğundan söz etmek gerekiyor”
 
*  Enflasyonun durmadan artması, ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte yoksulluk giderek çoğunluğun yaşam şekli haline gelirken, kadınlar bu durumdan daha fazla etkileniyor, kadın yoksulluğu giderek artıyor. Kadın emeği ve sömürüsü açısından bugün gelinen nokta bize nasıl bir fotoğraf sunuyor?
 
Kadın yoksulluğu esas olarak kadınların gelir getirici işlerde yer alamamasının bir sonucu. Kadınlar hane içindeki ev ve bakım işi yükümlülükleri nedeniyle çalışma hayatına katılamıyorlar. Çalıştıkları zaman ise daha çok aile işletmelerinde gelir karşılığı olmadan ya da işgücü piyasasının geçici, kayıt dışı, düşük gelirli işlerinde çalışıyorlar. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir sorun değil, tüm dünyada böyle. Uluslararası Çalışma Örgütünün raporlarına göre küresel düzeyde her iki kadından biri işgücünde iken, her dört erkekten üçü işgücünde. Arap Devletleri, Kuzey Afrika ve Güney Asya gibi bölgelerde kadınların işgücüne katılımı çok daha düşüyor. İş gücüne katılan kadınlar ise işsizlikten daha fazla etkileniyor. Öte yandan kadınlar ev işleri ve bakım hizmetlerine uzun saatler harcıyorlar, böylece hem ücretli hem ücretsiz çalışma göz önüne alındığında erkeklerden daha uzun süreler çalışıyorlar. Kadınların hane içinde yerine getirdikleri işler toplumsal refaha büyük katkı sağladığı halde görünmüyor ve değer verilmiyor. Kadınlar açısından ise dinlenme ve kendini geliştirmeye ayıracak zaman söz konusu olmuyor. Yani sadece gelir yoksulluğu değil bir de zaman yoksulluğundan söz etmek gerekiyor.
 
Türkiye’ye baktığımız zaman durumun daha ağır olduğunu görüyoruz. Çünkü Türkiye’de kadınlar iş gücüne ve istihdama dünya ortalamasına kıyasla daha düşük oranda katılabiliyor. Her üç kadından sadece biri iş gücünde. Oysa erkekler açısından oran dünya ortalamasıyla aynı, her dört erkekten üçü iş gücünde. Kadınların işsizlik oranları erkeklerinkinden çok daha yüksek.
 
“İstatistikler bu haliyle bile işsizliğin öncelikle bir kadın sorunu olduğunu gösteriyor.  Ancak sadece işsiz sayılarına bakmak yetmiyor.   Potansiyel iş gücü, yani çalışmak isteyen ama iş aramayan kadınlar ile iş arayan ama kısa sürede işbaşı yapamayacak olanların sayısı da çok yüksek.”
 
* DİSK- Ar’ın Temmuz verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori yüzde 31,1 ile geniş tanımlı kadın işsizliği oldu. İkinci yüksek işsizlik kategorisi yüzde 23,1 ile genç kadın işsizliği. Söz konusu veriler bize ne anlatıyor?
 
 
Temmuz 2023’de kadınların işsizlik oranı yüzde 13,2, erkeklerin yüzde 7,9.  Arada ciddi bir fark var. 15-24 yaş grubundaki genç kadınlar söz konusu olduğunda işsizlik oranı yüzde 23,1’e çıkıyor. Yani her dört genç kadından biri işsiz. Genç erkeklerde bu oran yüzde 15,1. İstatistikler bu haliyle bile işsizliğin öncelikle bir kadın sorunu olduğunu gösteriyor.  Ancak sadece işsiz sayılarına bakmak yetmiyor.  Potansiyel işgücü, yani çalışmak isteyen ama iş aramayan kadınlar ile iş arayan ama kısa sürede işbaşı yapamayacak olanların sayısı da çok yüksek. TÜİK verilerine göre Temmuz 2023’de yaklaşık 1.6 milyon işsiz kadın varken, potansiyel işgücü olarak kayda geçen kadınların sayısı yaklaşık iki milyon. Bu durum kadınların ev işi ve bakım yükümlülükleriyle yakından bağlantılı, evde bakılması gereken çocuk, hasta, yaşlı varsa ama kamuya ait kreşler, bakımevleri vb. yoksa kadınların çalışma isteğini gerçekleştirmesi mümkün olmuyor.
 
“Erkekler kadınların dışarıda çalışmasına çeşitli gerekçelerle karşı çıkarken, dışarıda çalışan kadınların ev içi işlerin ve bakım işlerinin paylaşılmasını talep edeceğinin farkındalar. Dolayısıyla alışageldikleri rahat düzen bozulmasın istiyorlar. Kadınların sermaye ve cinsiyetçi iş bölümü karşısında emeklerinin değerini savunması, insana yakışan işlerde çalışarak ve bakım işlerini paylaşarak onurlu bir yaşam sürme isteği bitmeyen bir mücadele konusu.”
 
*Özellikle pandemi sürecinde kadınların ev içindeki karşılıksız emeği ve sömürüsü arttı. Pandemiden bugüne bakarsak kadınlar açısından hem patriyarka hem de kapitalizmle mücadele açısından daha zorlu dönemleri yaşadı, yaşıyor. Buna dair neler söylemek istersiniz?
 
ILO’nun  “Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2023 raporu” Covid-19 salgını ile kadınların hane içindeki ev ve bakım işleri yükünü çok arttığını bildiriyor. Türkiye’de de bu durumu ortaya koyan araştırmalar yapıldı. Salgından sonra birçok ülkede kadınların eski istihdam seviyelerine dönmesi mümkün olmadı. Üretimdeki daralmalara bağlı olarak özellikle gıda ürünlerinin fiyatları arttı.  Bu durum öncelikle yoksul haneleri zorluyor, daha çok kadın gelir getiren işlerde çalışmak istiyor. Ancak Çalışma Örgütü kadınlar açısından ciddi bir istihdam açığı ortaya çıktığını söylüyor. Yani Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada çalışmak isteyen ama işi olmayan kadınların sayısı hızla artıyor. Bu durumun kadınların ücretleri üzerinde ciddi bir baskı oluşturacağını söyleyebiliriz. Yani sermaye açısından özellikle düşük eğitimli ve düşük vasıflı kadınlar ucuz bir işgücü kaynağı sunuyor. Öte yandan kadınların hane içindeki karşılıksız emeğinden başta erkekler olmak üzere hanenin tüm üyeleri yarar sağlıyor. Kadınların erkeklere olan ekonomik bağımlılığı onların aile içindeki şiddete karşı çıkmasını zorlaştırıyor. Erkekler kadınların dışarıda çalışmasına çeşitli gerekçelerle karşı çıkarken, dışarıda çalışan kadınların ev içi işlerin ve bakım işlerinin paylaşılmasını talep edeceğinin farkındalar. Dolayısıyla alışageldikleri rahat düzen bozulmasın istiyorlar. Kadınların sermaye ve cinsiyetçi işbölümü karşısında emeklerinin değerini savunması, insana yakışan işlerde çalışarak ve bakım işlerini paylaşarak onurlu bir yaşam sürme isteği bitmeyen bir mücadele konusu.
 
“Hepsinin ortak özelliği çalışma sürelerinin sosyal güvenlik sisteminin sunduğu haklardan yararlanmaya imkan vermemesi, yani bu tarz çalışanlar işsizlik sigortasından yararlanamıyor, emeklilik hakkına kavuşamıyor. Kadınların sosyal güvenlik kapsamında, yasaların korumasında tam zamanlı işlerde çalışması, temel bir insan hakkı olan çalışmanın getirilerinden yararlanması söz konusu olmuyor.”
 
* AKP iktidarının muhafazakar politikaları ile birlikte kadın istihdamı “kutsal aile” kurgusu üzerinden şekillenirken; bir yandan da kadın emeği ucuz, güvencesiz olduğu için sömürü için kaçınılmaz olarak kullanılıyor. İktidarın kadın emeği politikalarına dair neler söylemek istersiniz?
 
AKP iktidara geldiğinden bu yana kadın istihdamını artırmak istediğini söylüyor, resmi belgelerdeki hedefleri arasında buna yer veriyor. Bunun için iki temel eksende politikalar öneriyor: esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması ve kadın girişimciliğinin desteklenmesi. Ancak kadın girişimciliği adı altında kadınların kendi hesabına çalışmasının desteklenmesi beraberinde kayıt dışı çalışmanın artışını getiriyor. Çünkü esas olarak hane içinde ve bakım işi yükümlülüklerini ihmal etmeden gelir getirici mal ve hizmet üreten kadınlar BAĞ-KUR primlerini ödeyecek kadar düzenli ve yeterli gelir elde edemiyorlar. Böylece yıllarca çalışmalarına rağmen emeklilik haklarına kavuşamıyorlar. Aynı şekilde esnek çalışma biçimlerinin özellikle kadınlar ve gençler için uygun olduğu belirtiliyor, kalkınma planlarında, programlarında buna yer veriliyor. Esnek çalışma biçimleri neoliberal iş gücü politikalarının en somut tezahürlerinden biri, kısmi süreli çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici süreli çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma, evden çalışma gibi biçimler alabiliyor. Hepsinin ortak özelliği çalışma sürelerinin sosyal güvenlik sisteminin sunduğu haklardan yararlanmaya imkan vermemesi, yani bu tarz çalışanlar işsizlik sigortasından yararlanamıyor, emeklilik hakkına kavuşamıyor. Kadınların sosyal güvenlik kapsamında, yasaların korumasında tam zamanlı işlerde çalışması, temel bir insan hakkı olan çalışmanın getirilerinden yararlanması söz konusu olmuyor. 
 
“Emek hareketleri, sendikalar ve siyasi partilerin bu konudaki duyarlılığının yeterince gelişmiş olduğu söylenemez. Bu örgütler karma örgütler ve öncelikleri arasında kadın emeğine ilişkin talepler pek yer almıyor, özellikle bakım hizmetlerinin kamu kurumları aracılığıyla sunumu konusuna politika ve programlarında yermiyorlar.”
 
* Türkiye'de kadın hareketinin ve feminist akademisyenlerin kadın emeğinin kavramsallaştırılması ve politik hattının çizilmesi açısından büyük bir emeği ve birikimi mevcut, siz de bu isimlerden birisiniz. Bu noktada emek hareketleri, sendikalar ve siyasi partilerin bu konudaki çalışmalarını uzun yıllardır değerlendirme ve çalışmaya döken bir isim olarak gösterilen katkının yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Dediğiniz gibi feminist akademisyenler ve kadın hareketi yıllardan bu yana kadın emeğinin görünür kılınması ve hakkının teslim edilmesi için çalışmalar yürütüyor. Ancak emek hareketleri, sendikalar ve siyasi partilerin bu konudaki duyarlılığının yeterince gelişmiş olduğu söylenemez. Bu örgütler karma örgütler ve öncelikleri arasında kadın emeğine ilişkin talepler pek yer almıyor, özellikle bakım hizmetlerinin kamu kurumları aracılığıyla sunumu konusuna politika ve programlarında yermiyorlar. Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar Grubu 8 Mart 2022’de bir politika notu hazırladı ve kamuoyuyla paylaştı. Kamu yatırım ve harcamalarında sosyal bakım hizmetlerine öncelik verilmesini talep etti. Bunun toplumsal cinsiyet eşitliği ve bakım ihtiyacı olan toplum kesimlerinin yaşam kalitesini artırmasının ötesinde milyonlarca yeni iş yaratma, işsizliği azaltma, yoksulluğu azaltma boyutuna vurgu yaptı. Karma örgütlerin bu taleplere kulak vermesi gerekiyor.
 
Gülay Toksöz kimdir?
 
Lisans ve yüksek lisans derecesini ODTÜ Ekonomi-İstatistik bölümünden, doktora derecesini Freie Universitaet Berlin Politik Bilimler bölümünden almıştır.Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü emekli öğretim üyesi. 2004-2008 yılları arasında A.Ü. Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı başkanlığını yürüttü. Akademik çalışmalarını sürdüren Gülay’ın uluslararası emek göçü, toplumsal cinsiyet perspektifinden işgücü piyasaları, kalkınmada kadın emeği konularına ilişkin çok sayıda ulusal ve uluslararası yayını vardır.
 
Kitaplarından bazıları: Sendikacı Kadın Kimliği (Seyhan Erdoğdu ile birlikte, İmge Yayınları, 1998), Sosyal Koruma Yoksunluğu-Enformel Sektör ve Küçük İşletmeler (Şerife Türcan Özşuca ile birlikte, SBF Yayınları, 2003), Uluslararası Emek Göçü (Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006), Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu (ILO, 2007) ve Kalkınmada Kadın Emeği’dir (Varlık Yayınları, 2012).  “Irregular Migration, Informal Labour and Community: A Challenge for Europe” (2007) başlıklı kitabı  Erik Berggren, Branka Likic-Brboric, Nikos Trimikliniotis ile birlikte derlemiştir. “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kadın Emeği” başlıklı kitabı  Ahmet Makal’la birlikte derlemiş ve bu çalışma Ankara Üniversitesi yayını olarak çıkmıştır (2012). Emanet Emek & Göç Yollarında Kadınlar (2021)