90’lı yıllarda köy yakmalar şimdi de HES’ler!

  • 14:39 2 Eylül 2024
  • Ekoloji
İZMİR - Er İdare A.Ş tarafından Tağar Çayı üzerine ÇED raporu alınmaksızın inşaatı başlatılan HES projesine ilişkin yapılan açıklamada konuşan Gamze Yentür, 90’lı yıllardaki köy yakmalarının yerini HES ve maden projelerinin aldığını dile getirdi.
 
İzmir Şubesi Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve İzmir Dersim Dernekleri Dersim’in Melkişî İlçesinde bulunan Tağar Çayı üzerinde Er İdare A.Ş. tarafından atıl durumdaki Hidro Elektrik Santralinin (HES) kapasite artırımı inşasına karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Basın metnini İzmir Dêrsim Dernekleri Başkanı Gamze Yentür okudu. 
 
‘ÇED raporu alınmadan HES inşası’
 
Melkişî ilçesinden geçerek Keban Baraj Gölü’ne dökülen Tağar Çayı’nın içinden geçtiği Tağar Çayı Vadisinin doğal bitki çeşitliliğine ev sahipli yaptığını belirten Gamze, aynı zamanda Tağar Köprüsü ve Urartu İn Delikleri gibi tarihi değerlerde barındırdığını ifade etti. 1961’de yapılan ve ilçenin elektrik ihtiyacını karşılayan HES projesinin Keban Barajı’nın yapımıyla atıl durumda kaldığını belirten Gamze, “Geçtiğimiz Haziran ayında ise Er İdare A.Ş. tarafından HES’in kapasite artışı için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuruldu. Ancak bölgeye dair ÇED raporu alınmadan kapasite artışı adı altında Tağar Çayı’nın üzerinde inşaat başlatıldı. Uzmanlar tarafından Milli Park olma kriterleri taşıyan Tağar Çayı ve çevresindeki yaban hayatı, koruma altına alınması gerekirken yok ediliyor” diye konuştu.
 
‘Köy yakmalarının yerini HES’ler aldı’
 
Bern Sözleşmesi’ne göre koruma altına alınan dağ keçileri, su samuru gibi birçok canlıya ev sahipliği yapan Tağar Çayı’nın üzerine yapılan inşaata son verilmesi gerektiğini kaydeden Gamze, “Sermaye ve onun işbirlikçileri nehirlerimize, ormanlarımıza ve bil cümle yaşam alanlarımıza göz koymuştur. 90’larda köy yakmaları ve boşaltmaları ile bölgemiz mahvedilirken, 2000’li yıllarda ise bölgemiz barajlar ve maden projeleri ile yok edilmeye çalışılıyor” şeklinde ifade etti.
 
‘18 Endemik bitki türü bulunuyor’
 
Bölgede 27 baraj ve HES projesi bulunduğunu, Dêrsim’in fauna ve florasıyla nadir bölgelerden biri olduğunu dile getiren Gamze, “Öyle ki sadece Munzur Vadisi Milli Parkı’nda resmi olarak saptanmış 1600 bitki türü bulunmaktadır. Bunların yüzde 18’i endemik bitki türleridir. Dersim havzasının çeşitliliği birçok ülke ile yarışır durumdadır. Dêrsim coğrafyası vaşaklar, dağ keçileri, boz ayılar, su samurları, neslinin tükendiği düşünülse de geçtiğimiz aylarda Dêrsim’de görülen Anadolu Parsı dahil birçok canlının yurdudur, yuvasıdır” dedi.
 
‘Tarım yok oluyor, göçler yaşanıyor’
 
Bölgenin yüzde 75’inin dağlık olması nedeniyle tarım arazilerinin sınırlı olduğunu, yapılan projelerle bu arazilerin de sular altında kaldığını kaydeden Gamze, “Bu sebeple bölgede yaşayan insanlar tarım yapamayacak hale gelmiştir. Bölgenin geçim kaynağı sınırlı olduğu için insanlar göç etmeye mecbur bırakılmaktadırlar” diye belirtti.
 
‘Dêrsim’in Kızılbaş kimliğine saldırı’
 
Dêrsim’de yaşayan yurttaşların inancı ve yaşam şekli gereği doğayı koruduğunu ancak devlet ve sermaye tarafından tahrip edildiğini ifade eden Gamze, şunları belirtti: “Yapılan projelerinden rant elde edilmesinin yanında bölgenin kendine özgü Kürt-Kızılbaş kimliği de bu projeler eliyle yok edilmektedir. Örneğin; yapılan projeler sonucunda geçtiğimiz yıllarda Gola Çetu (Xızır’ın Gölü) sular altında kalmıştır.” 
 
‘Dere ve nehirlerin su miktarı azalıyor’
 
İklim krizi sonucu dünyayı yıkım beklerken sermayenin değil yaşam alanlarının korunması gerektiğini ifade eden Gamze, “İklim değişikliği ile birlikte her sene ortalama sıcaklıklar bir derece artmaktadır. Dersim bölgesinde bulunan nehirler yağışlar ve kar ile beslenen nehirler oldukları için yağışların azlığı suların miktarını her daim belirlemektedir. Yağış az ise dere ve nehirlerin su miktarı oldukça azalmaktadır” şeklinde belirtti.
 
‘Güvenlik gerekçeleri bahane olarak sunuluyor’
 
Ormanların yakıldığına ve maden aramaları için onaylar verildiğine ve HES’lere dikkat çeken Gamze, “Gün geçmiyor ki doğanın tahribatına dönük bir şey olmasın. Yurdun dört bir yanı yakılıp yıkılıyor tahrip ediliyor ancak bölge illerinde bütün bu ranta ek olarak güvenlik gerekçeleri adı altında bahaneler sunularak tahribat katmerleştiriliyor” dedi.
 
Gamze son olarak yaşanabilir sağlıklı ve temiz bir dünya için mücadeleye devam edeceklerini söyledi.