Çiğdem Kılıçgün Uçar: Kadınların özgürlüğü demokratik toplumun anahtarıdır 2025-03-07 13:38:03   ŞIRNEX - Silopiya ilçesinde “Kadın kırımına isyan ediyor, özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla düzenlenen mitingde konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, kadın mücadelesinin önemine dikkat çekerek, "Kadınların özgürlüğü, demokratik toplumun anahtarıdır. Demokratik toplum, kadınların eve kapatıldığı değil; alanlarda, meydanlarda seslerini yükselttiği bir toplumdur" dedi.   Şirnex’ın Silopiya ilçesinde Tevgera Jinên Azad (TJA), “Kadın kırımına isyan ediyor, özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla bir miting düzenliyor. Sabahın erken saatlerinden itibaren yöresel kıyafetleriyle alana gelen Botanlı kadınlar, "Jin, Jiyan, Azadî" sloganlarıyla Newroz Alanı'na giriş yaptı. Miting alanına girişlerde polis, çok sayıda kadının taşıdığı yeşil, kırmızı ve sarı flamalara “yasak” gerekçesiyle el koydu. Miting alanında kadınlar, “Yaşam Bilge ile Güzeldir”, “Kadın, Yaşam, Özgürlük” ve “Jin, Jiyan, Azadî ile 8 Mart’a Doğru” yazılı dövizler taşıyarak mücadele vurgusu yaptı.   'Umudumuz büyük'   Mitingde ilk olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şırnak Milletvekili Newroz Uysal Aslan konuştu. Newroz Uysal Aslan, kadınların tarihi bir sürecin sorumluluğunu aldığını ifade ederek, "8 Mart, Dünya Kadınlar Günü en fazla barış için mücadele eden, emek veren annelere kutlu olsun. En çok da kadın özgürlüğü için direnen, paradigmasını sunan İmralı'ya kutlu olsun. Kadın, demokratik toplumun teminatıdır; kadın, toplumsal özgürlüğün teminatıdır. Biz kadınların sorumluluğu fazladır, Sayın Abdullah Öcalan’ın omzumuza yüklediği barışı gerçekleştirme zamanıdır. Umudumuz büyüktür, yolumuz açıktır" diye konuştu.   'Kadınlar bu sorumluluğu almalı'   Ardından Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Fatma Ablay konuştu. Fatma Ablay, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısına değinerek bu süreçte kadınların rol ve misyonunu vurguladı. Kadınlara mücadelelerini daha da büyütme çağrısında bulunan Fatma Ablay, "27 Şubat'ta çok tarihi bir mesaj verildi. Sadece Ortadoğu değil, bütün dünya Sayın Abdullah Öcalan'ın mesajına odaklandı. Bugün sorumluluk alan ve öncülük eden kadınlar, Sayın Öcalan'ın yaptığı çağrıya sahip çıkmalı ve bu sürece öncülük etmelidir. Kadınlar alanlarda olmalı ve bu sorumluluğu üstlenmelidir. Bugün dünyada, Üçüncü Dünya Savaşı sürecinde toplumsal bir kaos ve kriz yaşanıyor. Biz kadınlar, talana, kırıma ve özel savaş politikalarına karşı daha güçlü bir ses çıkarmalıyız. Bugün Şırnak'ta özel savaş politikalarıyla gençlerimizi ve kadınları kandırmak, asimile etmek istiyorlar. Bizler bu politikaları İpek Er olayından biliyoruz. Bugün Kürdistan'da kadın katliamları bir yöntem olarak kullanılıyor. Ancak biz kadınlar, özel savaş politikalarına karşı rol ve misyonumuzu yerine getirmeliyiz. Sayın Abdullah Öcalan biz kadınlara çok ağır bir görev verdi. Diyor ki: 'Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez.' Bu yüzden kadın yoldaşlarımız bu sorumluluğu almalıdır" diye kaydetti.     'Jin, Jiyan, Azadî felsefesiyle mücadelemizi büyütüyoruz'   Tarihi çağrı doğrultusunda kadınların alanlarda seferberlik başlattığını kaydeden Fatma Ablay, "Var olan sistem, kadınları dört duvar arasına sıkıştırmak ve itaat etmelerini sağlamak istiyor. Ancak bugün kadın düşmanlığını sürdüren ataerkil sistem ve AKP-MHP iktidarıdır. 2013 yılından 2025 yılına kadar yüzlerce kadın katledildi. Annelerden ve kadınlardan talebimiz, özel savaş politikalarına karşı uyanık olmaları ve buna karşı örgütlenmeleridir. Ahlaki ve politik toplumu inşa etme görevi ve sorumluluğu biz kadınlara düşüyor. Biz kadınlar, başaracağımıza inanıyoruz; kendimize, gücümüze, önderimize ve halkımıza güveniyoruz. Bu sorumlulukla hareket etmeli ve bilmeliyiz ki toplumun özgürlüğü, bizlerin vereceği mücadele ile mümkündür. Nerede bir haksızlık varsa, orada kadın direnişi vardır. Biz kadınlar, 'Jin, Jiyan, Azadî' felsefesiyle mücadelemizi büyütüyoruz. Sayın Öcalan'ın fikir ve felsefesiyle özgürlüğe yürüyoruz" dedi.   ‘Kadınlar bedelini vermeye devam ediyor’   Ardından DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu. Kadın kırımına dikkat çeken Çiğdem Kılıçgün Uçar, iktidarın kadın varlığının inkârı üzerine yürüttüğü politikalar sonucunda her gün yüzlerce kadının katledildiğini ifade ederek,, "Bugün buradaki sesimiz, Taybet Ana’nın sesidir. Bugün buradaki sesimiz, Sevê Demir’in sesidir. Bugün buradaki coşkumuz, direncimiz Pakize’nin, Fatma’nın ve Asya Yüksel’in direncidir. Kadın kırımına karşı isyan ediyoruz, özgürlüğe yürüyoruz. Bu şiarla 8 Mart'ta her yerde alanlarda olacağız. Kadın kırımıyla karşı karşıyayız. Neredeyse her gün Türkiye’de ve Kürdistan’da kadınların katledildiği haberleriyle uyanıyoruz. BM’nin raporlarına göre her 10 dakikada bir kadın katlediliyor. Peki, kadınları kim katlediyor? Erkek egemen sistem, bu sistemin iktidarları ve onların ulus-devlet anlayışı… Kadın kırımına karşı bugün burada, Kürdistan’ın her yerinde, Türkiye’de ve Ortadoğu’da 'Jin, Jiyan, Azadî'yi yaşam felsefesi haline getiren kadınlar, alanlarda mücadelenin sözünü veriyor ve bedelini ödemeye devam ediyor. Bin selam olsun bu mücadeleyi büyüten bütün kadınlara!   Kürdistan’da iktidarın temel politikası, kadın varlığının inkârını derinleştirmektir. Peki, Kürdistan’da kadın ne demektir? Kadın, özgürlük mücadelesi demektir. Kürdistan, özgürlük mücadelesinin hafızası demektir. Kürdistan’da kadın, barışın ve eşitliğin sesi demektir. Bu sesi taşıyan ve Rojava’da direnen bütün kadınlara, cezaevlerinde mücadele eden bütün kadınlara binlerce selam olsun! Sesleri ve inançları bizimle" sözlerini kullandı.    ‘Her kadın özgürlük mücadelesinin neferidir’   Botan’a yönelik yürütülen özel savaş politikalarına değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, bu politikalarla kadın mücadelesinin hafızasızlaştırılmak istendiğini vurguladı. Çiğdem Kılıçgün Uçar, "Mereş depremi sonrası Şırnak’a gelen bir ailenin 15 yaşındaki kızı, valinin koruması tarafından tacize uğradı. Defalarca tutuklanması talep edildi ancak tutuklanmadı. Hâlâ bir sonuç alınamadı. Tutuklanması gereken bu kişi, bütün kadınlar için bir tehdit oluşturmasına rağmen elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmaya devam ediyor. Sadece Şırnak’ta değil, Hakkâri’de, Van’da, yani Kürt kadınlarının mücadelesinin büyüdüğü her yerde, erkek aklı ve erkek iktidar kültürü, dili ve kimliği örgütsel bir araç olarak kullanarak kadın mücadelesini hafızasızlaştırmak istiyor. Ancak bizler biliyoruz ki Botan, ne mücadeleye öncülük eden kadınları ne de bu yolda yaşamını yitirenleri unutacaktır. Her bir kadın, özgürlük mücadelesinin neferidir; her bir genç arkadaşımız, özgürlük mücadelesinin sözüdür, hafızasıdır" dedi.   ‘Sayın Öcalan kadın mücadelesine vurgu yaptı’   Konuşmasının devamında, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının toplumsallaşması gerektiğini vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları söyledi: "27 Şubat'ta hepimiz, bütün dünya, Türkiye ve Ortadoğu, Sayın Abdullah Öcalan'ın yaptığı açıklamaya tanıklık ettik, sevgili kadınlar. Bu açıklama, 26 yıldır ağır tecrit koşullarında, dört duvar arasında tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısıydı. Peki, bu çağrıda ne vardı? Bu ülkede Kürtleri inkâr eden devlet aklının, ulus-devlet zihniyetinin artık bir çözüm olmadığı gerçeği vardı. Aynı zamanda, inkâr edilen Kürt halkının kadınıyla, genciyle demokratik bir toplum kurmak için yaptığı tarihi bir çağrıydı.   Buradan tüm kadın arkadaşlara sesleniyorum: Sayın Öcalan’ın çağrısıyla demokratik toplumu kurmaya hazır mıyız? Çünkü bizler biliyoruz ki demokratik toplum demek, kadınların özgür olduğu bir toplum demektir. Demokratik toplum demek, kadınların eve kapatıldığı değil; alanlarda, meydanlarda seslerini yükselttiği bir toplum demektir. Çünkü çok iyi biliyoruz ki kadınların özgürlüğü, demokratik toplumun anahtarıdır. İşte bu yüzden Sayın Öcalan, çağrısında özellikle kadınlara ve kadın mücadelesine özel bir vurgu yaptı. Demokratik siyasetin yeni döneminde hem demokratik toplumu inşa etmede hem de özlemini duyduğumuz ve hayalini kurduğumuz onurlu mücadelede yolumuz çok meşakkatli. Peki, ne yapmak gerekiyor? Bu çağrı, yalnızca bir günlük bir açıklama değildir. Bu, Kürt halkının 50 yıllık özgürlük mücadelesinin ve yürüyüşünün sözüdür.”   Eşbaşkanlık sistemine dikkat çekti    Kadınların, yapılan tarihi çağrıya tarihi bir sorumluluk alarak cevap vermesi gerektiğinin altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, "Ve biz kadınlar, buradan herkese şunu söyleyelim: Mecliste bulunan bütün kadınlar, sendikalarda görev alan bütün kadınlar, kadın işçiler, öğrenciler, gençler... Hepinize sesleniyoruz; demokratik bir çözümü de, onurlu bir barışı da erkek iktidara, ulus-devlete bırakmayalım! Bu kadar çağrıya karşı bir sesin çıkmamasını anlamak mümkün değildir. Peki, çağrının içinde ne var? Savaş çağrısı mı var? Hayır! Çağrının içinde, ülkenin içinde bulunduğu krizlere çözüm sunan bir yaklaşım var. Bu çağrının muhatabı yalnızca Sayın Öcalan değildir. Bu ülkenin geleceğini düşünen, geleceğine dair siyaset yapan herkes bu çağrının muhatabıdır. Peki, bizler ne yapmalıyız? Bulunduğumuz her yerde, gittiğimiz her alanda özgürlüğü ve barışı anlatmalıyız. Bugün, demokratik siyasetin Türkiye’ye, Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya model olacak bir sistemi var. Nedir bu sistem? Eşbaşkanlık sistemi! AKP iktidarı kadınlara 'Aile Yılı' ilan ederken, Sayın Öcalan demokratik siyaset çağrısında kadınlara demokratik toplumu kurma ve ona öncülük etme çağrısı yapıyor. Demokratik siyasetin kendisi, kadınlar olmadan; bu ülkenin çok kimlikli, çok kültürlü yapısı olmadan demokratikleşemez" dedi.    ‘Her yerde bir nehir gibi akma zamanı’   Demokratik siyasetle kazanımların büyütüldüğünü ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, şu ifadeleri kullandı: "Peki, biz demokratik siyasetle kazandık mı? Evet, çok şey kazandık, kadın arkadaşlar. Ancak kurduğumuz siyaset şu anda erkek devlet aklının saldırılarıyla karşı karşıya. Buna rağmen mücadelemiz kararlılıkla sürüyor. Çöktürme ve yok etme politikaları, Sayın Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısı ile boşa çıkmıştır. Özel savaş politikalarıyla, fuhuş ve uyuşturucu aracılığıyla toplumu çürümüş sisteme bağımlı kılmak isteyen erkek devlet aklı başarısız olmuştur. Rojava’da IŞİD’e karşı destan yazan kadınlar, 'Jin, Jiyan, Azadî' felsefesini dalga dalga tüm dünyaya yayan kadınlar, bugün tarih yazıyor. Bunun adı, tıpkı Sayın Öcalan’ın dediği gibi, barış ve demokratik toplum temelinde özgürce her yerde bir nehir gibi akma zamanıdır" diye konuştu.   Yapılan konuşmaların ardından miting, sanatçı Xecê’nin seslendirdiği şarkılarla devam etti. Halaylar çekilip sloganlar atıldıktan sonra miting sona erdi.