Varlığım anadilimdir 2022-02-21 09:07:24   “Ulus devletin biçimlenmesi ile kürt toplumun üzerinde ki asimilasyon politikalarını tahakküm düzeyinde yoğunlaştırmıştır. Kürtçe konuşmak, kendi dilinle siyaset yapmak, edebiyatını geliştirmek gibi konularda suç düzeyinde ele alınmaktadır.”   Jîn Kobanê   Kendi olmanın ilk ve en önemli koşulu kendiliğini yaratmak, bilince çıkarmak ve bunu yaşamak için mücadele vermektir. Demokratik bir toplum yaratmanın temel şartı varlık bilincinin oluşması ve bu doğrultuda kültürel, siyasal, askeri vb. gibi tüm alanlarda kendi öz gerçekliğiyle yaşayarak mücadele etmesidir. Sonuçta yaşadığımız yüzyılda soykırım savaşının yanı sıra asimilasyon ve özel savaşlarla da bir imha konsepti ile karşı karşıyayız. Çünkü insanlığın yarattığı herşey kültür değerinde, bir yaşam tarzı ve kimliğidir. Bir toplum kültürünü, zenginliğini yaşam tarzını ve ilişkilerini onun dilinden, sözlerinden tanırsın.    Devlet tarzı örgütlenme ve onun yönetici anlayışına karşı halkların mozaik ve demokratik bilinci ile örgütlenerek kürdistan toprakların eski ve kadim geleneğine uygun bir yaşam biçimi ile yapılan saldırılara karşı verilebilecek en etkili silahtır. Bu silahlardan biride kendi dilini tüm koşullar da mekan ve zamanlarda konuşturmaktır. Kürdistan coğrafyasında en güçlü doğuşlardan biri olan etnisite, kılan, kabile ve aşiret örgütlenmeleri ile kültürel değerlerin korunması için oluşan bir mekanizmadır. Ayrıca bu örgütlenmeleri gözlemlediğimizde dağlı olan ya da dağ eteklerinde yaşayan toplumlar ovada yaşayan toplumlara göre daha fazla kendini dilini koruyarak günümüze en sade ve saf şekli ile taşınmıştır.    Kürt dil grubunun proto tipi tahminen 12.000 yıl öncesine dayanmaktadır   Kürt toplumunu ele aldığımız da ağırlığını ve gücünü korumasının neolitik tarım çağından payını almış olduğunu göreceğizdir ve özellikle toplumsal tarih açısından yaşanan bu çok önemli gelişmelerde öncülük rolünü oynayan ana kadın olmuştur. Kadının çocuklarla arasındaki bağ, yaşamdaki belirleyiciliği, onu yaratıcı konuma itmiştir. Henüz tarım devrimi gerçekleşmeden önce insanlar göçebe konumdaydılar. Erkekler avcılık, kadınlar da toplayıcılık yapıyorlardı. Yaşamda doğal bir iş bölümü vardı. Kadının uzun süre toplayıcılık yapmasının getirdiği tecrübe sonucu yabani bitkileri tanıyarak evcilleştirmesi, bu bitkileri ekmesi, kerpiçten ev yapması kendisi ile beraber birçok devrimi peş peşe geliştirmiştir. Zamanla gelişen en büyük devrim ise dil devrimidir.   İslamiyet, devlet, savaşlar gerçekliği kadında ki direngen ruh halini ve ana dilinde bir geriletme yaşatamamıştır. Savaş ve iktidar blokları asimilasyon politikaları ile bu dirençli ruh halini haps edebilmek için, resmi dil yoluyla, okullarda, kışlalarda, resmi kurumlarda, siyaset ve ekonomi dallarında da zorunlu bir şekilde ana dilin direnişini teslim almak için asimilasyon mücadelesine devam etmektedir. Günümüzde Türkiye de ki iktdarın yürüttüğü tekçi politikada bu asimilasyon savaşlarını somut bir şekilde görürüz. Yasaklanan kürtçe ana dilimiz ile ve yürütülen politikalarda gönüllü bir asimilasyona davetiye çıkarmaktadırlar.    Tüm bunların yanı sıra ulus devletin biçimlenmesi ile kürt toplumun üzerinde ki asimilasyon politikalarını tahakküm düzeyinde yoğunlaştırmıştır. Kürtçe konuşmak,kendi dilinle siyaset yapmak,edebiyatını geliştirmek gibi konularda suç düzeyinde ele alınmaktadır. Kürtçe dile konulan yasaklar ile soykırım politikaları ile tamamlayamadıklarını asimile ederek bir halkın iradesi kimliğini teslim alarak sonuçlandırmayı istemektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi neolitik dönemde kadının yaratıcı ve doğurganlığı ile günümüzde de kültür ve ana diline olan manevi bağlılığı yaşamda ki misyonunu ana tanrıça kültüründen aldığını ispat ediyor.