Saralardan Sêvêlere büyüyen mücadele… 2022-01-09 09:02:52     “Heval Sara nasıl yaşamıyla, duruşuyla etkileyerek özgür kadın kimliğinin timsali olmuşsa aynı şekilde şahadetiyle de kadınlarda özgürlük ruhu ve bilincini uyandırarak mücadelede ölümsüzleşmiştir. Bu nedenle biz kadınlar için özgürlüğün, aşkın kavganın adı Sara yoldaş olmuştur.”    Wenda Dursend   Erkek egemen gerici yoz iktidarların en büyük korkusu kadınların özgürlük mücadelesi olmuştur. Kadının başkaldırısı karşısında hiçbir faşist iktidar ayakta kalamamıştır. Sonlarının kadın mücadelesiyle geleceği korkusuyla sürekli saldırmışlardır. Bu saldırılar faşizm dönemlerinde yoğunlaşmakla birlikte her dönem devam etmiştir. Tarihsel süreçte mücadele eden öncü kadınlara yönelik siyasi cinayetlerin arkasında yatan gerçeklik de bu olmuştur. Erkek egemen sistemin iktidarları değişse de zihniyetler hep aynı kaldı. Bu zihniyetin bilinç altıyla saldırılar geliştirilmiştir. Dominik’te Trujillo diktatörlüğü tarafından Mirabel kardeşlerin katledilmesi, Almanya’da Rosa Luxemburg devrim karşıtları tarafından vahşice katledilmesi gibi sayısız siyasi cinayetler bu tarihsel gerçekliğe dayanarak yaşanmıştır. Yine bu cinayetler ve saldırıların arka planını oluşturan kadın mücadelesi ve direnişinin toplumsallaştırıcı özelliğinden duyulan korku yatmaktadır. Bu hakikat temelinde kadın mücadelesi karşısında faşizm yaşadığı kaybetme korkusuyla bugün de pervasızca saldırılar geliştiriyor.   Katliamın arkasındaki güçler açık    Eril, tekçi, merkeziyetçi iktidarlar, iradesi kırılmış kadın köleliği üzerinden tüm toplumun mutlak itaatini geliştirerek ayakta kalmıştır. Bu yüzden faşizm önce kadınları vurun demiştir. Tarihler 9 Ocak 2013’ü gösterince aynı karanlık zihniyet bir kez daha hortlamıştır. Bu sefer ki adres daha önce de siyasi cinayetler konusunda sabıkası olan Paris oldu. Üç Kürt kadın devrimci olan Sara, Rojbîn ve Ronahî MİT tarafından görevlendirilen tetikçi Ömer Güney eliyle vahşice katledildiler. Devletler arası çıkar ilişkileri üzerinden yapılan kirli ittifakla bu katliam gerçekleşmiştir. Bu katliamda yaşamını yitiren kadın devrimci Sara şahsında kadın özgürlük ideolojisi ve çizgisine yönelik saldırı gelişmiştir. Arkasındaki güçlerin bu kadar açık olmasına rağmen halen gerçek adalet yerini bulamamıştır. Fransa’nın suskunluğu açıkça suç ortaklığından gelmektedir ve Paris katliamını tüm yönleriyle aydınlatmadığı ve arkasındaki güçleri açığa çıkarmadığı sürece bu suç ortaklığından kendisini kurtaramayacaktır. Katliamın üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen delillerin tüm çıplaklığıyla AKP iktidarı ve MİT’i gösterdiği halde olayın halen aydınlatılmamış olması da açık suç ortaklığının göstergesidir. Dava sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğratılarak dosya kapatılmak isteniyor. Paris katliamı aydınlatılmadan bir başka siyasi cinayet ise aynı faşist zihniyetin iktidarı tarafında 4 Ocak 2016’da öz yönetim direnişlerinin geliştiği Silopi’de yaşanmıştır. Üç Kürt siyasetçi ve KJA aktivisti olan Sêvê, Pakize ve Fatma yaralı haldeyken infaz edildiler. Katliamı gerçekleştiren failler söz konusu Kürt ve kadın olunca hiçbir tereddüt yaşamadan öldürmeyi kendisine hak görerek ve hesap vermeyeceklerine olan inancın rahatlığıyla katliamı gerçekleştirmişlerdir. Buradaki failler kutsal devlet mitiyle öldürmeyi temel görev olarak gören devletin üniformalı güçleri olarak karşımıza çıkmışlardır.   Yaşamıyla ölçü olan öncü kadınların hedeflenilmesi tesadüf değildir   Kadın özgürlük mücadelesinde öncü konumda olan kadınlara yönelik geliştirilen bu siyasi cinayetlerle, kadın özgürlük çizgisinde mücadele eden biz kadınlara gözdağı verilmek istenmiştir. Bu cinayetler mücadele edenin sonu ya mezar ya da zindan olarak gösterilerek, biz kadınlara geri adım attıracakları saikiyle yapılmaktadır. Yaşamı ve duruşuyla ölçü olan öncü kadınların hedeflenmesi tesadüf değildir. Faşist iktidarlar bu siyasi cinayetlerle kadın mücadelesini darbeleyerek böylece mücadele eden kadınlara geri adım attıracağı hesapları yaparak bizleri ve mücadelemizi etkisiz kılmayı hedefliyor. Tüm bu hesaplar kadın direnişi karşısında kaybetmiştir. Heval Sara nasıl yaşamıyla, duruşuyla etkileyerek özgür kadın kimliğinin timsali olmuşsa aynı şekilde şahadetiyle de kadınlarda özgürlük ruhu ve bilincini uyandırarak mücadelede ölümsüzleşmiştir. Bu nedenle biz kadınlar için özgürlüğün, aşkın kavganın adı Sara yoldaş olmuştur.     Kavgası da yaşamı da büyük                         Heval Sara’da yaşam hep kavgaydı ve bunun hakkını vererek büyük kavgalarla soluk soluğa yaşadı. Büyük kavgasına nice yoldaşlarını katarak özgürlük yürüyüşüne yol aldırdı. Anlamlı yaşamın büyük kavgasını verirken, yaşadığı işkenceler ve zorluklar karşısında bir kere olsun tereddüt etmeyerek dik duruşuyla yürüyüşünü sürdürmüştür. Direnmenin etik ve estetiğini kendisinde yaratarak erkek egemen sistemle amansız hesaplaşmıştır. Yine mücadelesiyle kadın zindan direniş tarihini yazmıştır. 12 Eylül faşizmi Amed zindanında Sara’nın iradesini kırmak ve teslim almak için akla hayale gelmeyecek işkencelere başvurmuştur. Tüm bu işkencelere karşı Sara, bir kere olsun ah dememiş direnişiyle işkencecileri kahretmiştir. Öfkesinin ahı erkek egemen zihniyetin bozuk sistemini hiçbir zaman gün yüzü görmeyecek şekilde tutmuştur. Bugün de kadın yoldaşları ondan aldıkları direniş mirasıyla  mücadeleyi büyütüyorlar. Özgürlük aşkıyla anlamlı yaşamın büyük kavgasını veren Sevda kadınları hayallerini kızıl rüzgarlara savurarak gittiler. Umutları ay ışığında yıkanırken mavi kelebekler olup kanatlandılar. Veda ederken bizlere geriye büyük bir direniş mirası bıraktılar. Biz kadın yoldaşları olarak anılarını mücadelemizde büyütürken özlemleri olan özgür yaşamı inşa etmek için özgürlük bilinciyle faşizmden hesap sormaya devam edeceğiz. Direnmenin etik ve estetiğini kendisinde yaratan Sara’dan anlamlı yaşamın büyük kavgasını veren tüm Sevda kadınlarına saygı sevgi minnetle sözünüz sözümüz yolunuz yolumuz.